21 Mayıs 2018 Pazartesi

Günlerden Galatasaray: Şampiyon #2

Günlerden Galatasaray serisinin 2. ve son bölümü. Ligin ilk ve 2. yarısını ayrı olarak yazmak istedim. Ligin ilk yarısını Fatih Terim'le kapatmıştık, 2. yarısında da hocamızla birlikte gidilen şampiyonluk yolunu paylaşalım.



Ligin 2. yarısına çok sert bir deplasmanla başladık. Ama öyle bir ilk yarı oynadık ki sanırım kimse tahmin etmiyordu. Gomis'in yokluğunda Eren Derdiyok'un muhteşem bir performansı vardı. İlk yarısı 2-0 bitse de daha farklı olabilirdi. 2. yarıda ise deplasman fobimizi anımsayarak korkulu rüyalar gördük. Badou Ndiaye'nin de Galatasaray formasıyla son maçıydı.



Maça 24 saatten az bir zaman kala Badou Ndiaye'nin şok ayrılığı bizi fazlasıyla sarstı. Fernando'nun da sakatlığı derken bir anda şampiyonluk şansımızın azaldığını düşünüyorduk. Osmanlıspor maçı da Galatasaray adına fazlasıyla zorlu geçti. Maç öncesi konuşulan "futbolcular paralarını alamıyor" iddiaları da cabası.



Nagatomo'nun Galatasaray formasıyla ilk maçı ve bu maçın ardından aldığı eleştirileri asla unutmam. Fatih Terim döneminin ilk mağlubiyeti, ayrıca yeniden kendini gösteren deplasman fobisinin de başlangıcı. Son 10 dakikada maçı 3-2'ye dahi çevirebilirdik, iyi anlamda o baskı akıllarda kalmıştır.



Muslera'nın cezasında Carrasso'nun ne kadar iyi bir yedek olduğunu izledik. Ayrıca Gomis'in dönüşüdür bu maç. Son haftalarda performansı sarsıldı, hatta yedek kaldığı haftalar oldu ama bu maçla birlikte golleriyle geri döndü.



Donk'un asistinde Garry Rodrigues'in attığı müthiş golle hatırlamak isteyeceğim bir maç olmasını isterdim. Gomis'in maç içinde baygınlık geçirmesi, 2. yarıda panik haliyle çift forvete dönmemiz gibi unutulmayacak durumlar var. Kazanabileceğimiz bir maçtı, panik haliyle kaybettik.



Bursaspor'un erken 10 kişi kalması onlar adına büyük bir kırılma noktası. Sonrasında çözülme yaşandı ve sezonun en rahat galibiyetlerinden birini almıştık. Gomis / Garry Rodrigues uyumu anlamında örneklerden biri daha.



İlk yarısı 6-0 bitince acaba yeni rekor mu gelir sorusu ister istemez soruldu. 2. yarısını tek golle geçtik, şartları çok da fazla zorlamadık. Gomis'in 4 golü var, en formda olduğu haftalardı.



Şampiyonluğun kırılma anlarından biri. 1-0 geriye düştük, Gomis'in kaçırdığı penaltının ardından da "acaba" sorusu akıllara geldi. Neyse ki imdada önce Gomis, devamında Sinan Gümüş yetişti. Sinan Gümüş'ün gol attığı birçok maç var ama onun adına en unutulmayacak an budur.



Kazanmaya en yaklaştığımız Saraçoğlu deplasmanı olarak tanımlıyorum. Baros'un direğinin ardından Tolga Ciğerci'nin kaçırdığı gol de unutulmayacak. Maicon'un direkten dönen frikiği de cabası. Bu deplasmanda ancak böyle oynayabilirdiniz, biz de kazanmak adına her şeyi yaptık.



Galatasaray büyük maçları kazanamıyor argümanının yıkıldığı gün. Skor aldatmasın, çok daha farklı olabilirdi. Kucka'nın son dakikada attığı golü uzun süre unutmayacağız tabii. Yeni ortaya çıkan sıkıntı şu, 2. golü attıktan sonra 3'ü bir türlü bulamamak.



Kazanamıyorsan kaybetmemen gerekiyor, bizim unuttuğumuz bu oldu. Maicon'un bir sağ açık edasıyla zorladığı hücumda kaptırılan top ve yenilen kontra. Ayrıca Galatasaray'ın ligdeki son puan kaybıdır. Belki o gün liderlik kaybedildi ama geri almak uzun sürmeyecekti.



Olay haldır haldır hücum etmek değil, akıllı oynamak. Fatih Terim'in ne kadar önemli bir taktik adamı olduğuna dair en iyi örneklerden biri. Sabır ve doğru oyun bizi galibiyete götürdü. Mariano'nun attığı muhteşem gol ise bir ömür unutulmayacak.



2-0'ı erken yakaladık, rakibin geri dönüşü de bir o kadar erken oldu. Hatta 2-2'nin ardından verilen pozisyonları gördükçe "şampiyonluk gitti" hissiyatına dahi kapıldım. En kötü oynadığımız maçlardan biri ama şampiyon takımın "kötü gününde dahi" kazanması gerekiyor. Sinan Gümüş'ün geri dönüşlerinden biri daha.



Galatasaray artık büyük maçları da kazanıyordu. Kazandığı bu büyük maçlar da şampiyonluk yolunda en önemli virajı almasını sağladı. Beşiktaş karşısında da beklediğimden rahat bir galibiyet elde ettik. Garry Rodrigues'in geri dönüşü anlamında da bir o kadar kıymetliydi.



Kalan maçlar arasında bana göre en zoruydu. Yine 2-0'ı erken bulmuş, iyi de bir ilk yarı oynamış ama 3. gol bir türlü gelmemişti. 2. yarıda yaşanan türlü zorluğa rağmen kazanmak güzel. Bu arada Garry Rodrigues de fabrika ayarlarına dönmeye devam ediyordu.



Henüz 30. saniyede rakibi çözmüş, 2-0'ı da bir o kadar erken yakalamıştık. O noktadan sonra daha farklı olmasını bekliyorsunuz ama akıllı ve sakin oynayarak maçı bitirmiştik. Artık şampiyonluk için atılacak son bir adım kalmıştı.



Yaşamayı cesurlar hak ediyor. Gomis'in penaltı için topu alışı ve o golü atması fazlasıyla cesur bir hareketti. Çok kritik noktalarda kaçan 3 penaltının ardından yaptı bunu, Fatih Terim de her kaçan penaltının ardından geri adım atmadı. Nihayetinde şampiyon oluyorsunuz işte..

4 yorum:

  1. Çok güzel yazı olmuş, keyifle okudum elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. burak şöyle bir düşüncem var belki sen de yazarsın. bu sezon mesela deplasmanda antalya ile berabere kaldık. diyelim yenildik. 1 puan düş. yine şampiyonuz.
    iç sahada 17 de 16 yaptığımız her sezon kesinlikle kafaya oynarız. evet her sene bunu yapmak zor olabilir (ama imkansız değil. eşsiz bir atmosfer). ama her sene deplasman karnesi de bu kadar kötü olmaz.
    o yüzden iç saha çok kritik. bunu bir slogana dönüştürmeliyiz. "arena evimiz herkesi yeneriz" mottosuyla sinerji yaratabiliriz. gs sinerji yarattığında zaten rakipler için yapacak bir şey kalmıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fatih Hoca'nın varlığında bu zaten yaratılır.

      Sil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir