"Her şey Eric Cantona'nın attığı güzel bir pasla başladı" cümlesi ile başlıyor film. Filmin özeti de tamamen bundan ibaret aslında. Eric isimli ve işi postacılık yapmak olan baş karakterin hayatı üzerine kurulu film. 30 sene önce eşini ve henüz 3-4 aylık olan bebeğini bırakıp kaçan bir babanın hikâyesi.. Eric ile eşi Lily bir dans yarışmasında tanışıyorlar ve birbirlerine aşık oluyorlar. Evleniyorlar Sam adında bir kızları oluyor. Daha fazla sorumluluk almak zorunda olduğunun farkına varan Eric erkeklerin çoğu gibi -üstüne alınmak isteyen alınabilir- kaçarak eşini ve kızını terkediyor. Sonraki eşinin olan ve kendinden nefret eden 2 üvey oğluyla yaşarken buluyoruz kendisini filmin başında. Aklını kaçırmaya ramak kalmış bir vaziyette tabii. Postacı olan arkadaşları ile bir gün terapi gibi bir şey yapıyorlar. Terapiyi yöneten arkadaşı "kendine olan güvenine ve karizasına hayran olduğunuz kişiyi hayal edin" diyor ve Eric o andan itibaren sık sık Cantona'nın hayaliyle konuşmaya başlıyor. Cantona ona yapması gereken şeyleri söylüyor, Eric'de uyguluyor. Büyük oğlu Ryan -ki filmin başından sonuna kadar acaba Giggs'den mi alıntıdır diye düşündüm. Hani bizde de Galatasaray'lı babalar çocuklarına Hakan, Metin, Arda gibi isimler koyarlar ya o zihniyet..- bir gangsterin silahını saklıyor. Eric bu silahı bulduktan sonra geri vermeye çalışsa da başarılı olamıyor. En sonunda arkadaşlarıyla Cantona Operasyonu'nu başlatıyor ki filmin patlama noktası kesinlikle burasıdır. Burdan sonrasını anlatmayacağım alın filmi izleyin. Pişman olmayacağınıza söz veriyorum :)
Filmin en müthiş sahnesi ise Eric ile Cantona'nın bir apartmanın balkonunda yaptıkları şu konuşmaydı şüphesiz {şanslıyım ki videosunu da bulabildim} ;
- Pekâlâ. En güzel an? Bir gol olmalı, Eric.Bu andan itibaren film ufak ufak yükselmeye ve nihayetinde Cantona Operasyonu'nda patlamaya kadar gidiyor. Şiddetle tavsiye ediyorum. Liverpool'u seviyor olabilirsiniz, Arsenal'in tüm maçlarını izliyor olabilirsiniz, Chelsea için burdan kalkıp İngiltere'ye gitmek isteyebilirsiniz hatta; City için canınızı bile vermek isteyebilirsiniz ama bu filmi mutlaka izlemelisiniz. İzlemeyen çok şey kaybeder. Filmle ilgili minik bilgiler vermek gerekirse;
- Hayır. Bir pastı.
- Pas mı?
- Evet.
- Tanrım. Irwin’e Spurs maçında. Evet! Çok güzeldi.
- Ne kadar zeki olduğunu biliyordum. Sol tarafta, sağ ayakla. Birden aklıma geldi. Sol ayağımın dışıyla dibine girdim. Herkesi şaşırttım. Fuleli adımlarla topu aldı ve kalbim yerinden çıktı.
- Tanrı vergisi.
- Evet, Büyük Futbol Tanrısı’na bir hizmet gibiydi.
- Peki ya kaçırsaydı?
- Takım arkadaşlarına güvenmelisin. Her zaman. Eğer güvenmezsen kaybedersin.
IMDB Puanı:7.4/10Son olarak Cantona sevenler için filmin otobüs sahnesindeki tezahürat geliyor;
Yapım:2009 ~ İngiltere
Tür:Dram, Komedi, Spor
Yönetmen:Ken Loach
Senaryo:Paul Laverty
Oyuncular: Steve Evets, Eric Cantona, Stephanie Bishop
Süre: 116 dk
Ödüller: 1 nomination
Konu: Bir futbol fanatiği olan Eric postacıdır. Orta yaş krizi geçiriyor ve hayatı da her geçen gün daha kötü gidiyordur. Fakat bir gün oğlunun bir hapını içmesiyle efsane Eric Cantona sanrısına kavuşur. Cantona artın onun hayat koçudur. Önümüzdeki aylarda Filma Ltd. dağıtımıyla Filma Ltd. tarafından vizyona çıkarılıyor. Eski futbolcu Eric Cantona’nın hayatından esinlenilerek yapılmıştır.
What a friend we have in Jesus............
he`s a saviour from afar
What a friend we have in Jesus.........
and his name is Cantona....
Ooh Aah Cantona,
Ooh Aah Cantona
Ooh Aah, Ooh Aah,
Ooh Aah Cantona....
Ooh Aah Cantona.......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder