Galatasaray'ın sezon başında oynadığı futbola tekrar dönelim. Gollü geçen maçlardan ve güzel futboldan sıkça bahsediyorduk. Ama sezonun geri kalanında yaşanan sakatlıklar, formsuzluklar falan derken iki farklı galip gelmeyi bile unuttuk. İki sezondur bazı totemlere ilginç durumlara inanır oldum ve bu durum psikolojimi sürekli rahatsız etti. Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe puan kaybettiğinde bizlerinde puan kaybetme gibi bir hastalığı vardı. Hatta bu sezona baktığımızda da ligin ilk yarısında Galatasaray liderlik fırsatlarını bu durum yüzünden tepiyordu. İkincisi ise özellikle Baros sakatlandıktan sonra iki farklı galip gelme sorunu vardı. Sadece Sivasspor maçını 2-0 kazandığımız hatırlıyorum. Onun dışında en iyi oynadığımız maçlarda bile tek farklı galibiyetlere takıldık, hatta bu durum son dakikalarda yediğimiz golleri çıkaramama sendromu yarattı. Öncelikle bu açıdan Kasımpaşa karşılaşması şanssızlıkların kırılmasında etkili oldu. Fenerbahçe ve Kayserispor'un puan kaybettiği bir haftada kazanmasını bildik ve uzun bir süreden sonra {iyi futbolla} farklı bir galibiyet aldık.
Farklı galibiyetin sebeplerine geçersek, öncelikle hücumcuların etkin futbolundan bahsetmemiz gerekiyor. Kaliteli bir santraforla oynamanın nimetlerini hep birlikte gördük. Jo boyu itibariyle belki bir pivot santrafor görüntüsünde ama futbol tarzı itibariyle her takımın ihtiyaç duyabileceği bir santrafor. Yüksekten atılan topları alıyor, tekniğiyle adam geçebiliyor, son vuruşları çok iyi, güçlü fiziği var ve topu ayağında tutabiliyor. Ayrıca bir noktaya sabit asla oynamıyor. Böyle özellikleri olan bir futbolcunun Kasımpaşa karşısında fark yaratması kaçınılmaz oluyor. Jo'nun hücumdaki varlığının otomatikman arkasında oynayan hücumcular üzerinde etkisi büyük. Mesela Arda Turan'ı haftalardır santrafor gibi oynamasına alıştık ama bu maçta Jo'nun varlığı Arda'yı kendi işini yapmasına yöneltti. Aynı şekilde Giovani ve Keita'da iyi bir santraforun varlığıyla kendi işlerini yaptılar. Doğal olarakta kaliteli hücumcuların bir arada oynaması ortaya Galatasaray adına iyi bir futbol çıkarıyor.
Kasımpaşa ligin iyi futbol oynamaya çalışan ve oynadıkları futbolla saygı duyulan takımlarından birisi durumunda. Yılmaz Vural'ın oyun tarzı kimle oynarsa oynasın asla değişmiyor. Ayağa pas yapan, hızlı oynamaya çalışan ve önceliğini hücuma veren bir ekip. Galatasaray karşısında da bu sistemlerinden asla ödün vermediler. Hatta 65. dakikada 1-1'i bulsalar bile sistemlerini değiştirmediler. Yılmaz Vural'ı işte bu cesareti yüzünden seviyorum. Maç beraberliğe geldiğinde bile o an iyi futbol oynayan Kasımpaşa'nın dengelerini bozmadı ve galibiyeti düşündü. Çünkü o dakikalar Galatasaray'ın fizik olarak yorgunluk gösterdiği ve pozisyonlar verdiği dakikalardı. Hafta içerisinde zorlu bir Atletico Madrid maçından çıkmış bir Galatasaray'ın da aslında o dakikalarda düşüşe geçeceğini tahmin ediyordum. Maçın ilk yarısında girilen sayısız pozisyonda 2-0'ı bulup rahatlamayınca Kasımpaşa vitesi giderek arttırdı ve golü buldu. Galatasaray'ın bu sorunu malesef uzun süredir var ama Neill'in gelmesiyle beraber giderek azalan bir sorun. Bu tip maçlarda bu kadar pozisyona giriyorken 2-0 hatta 3-0'ı mutlaka bulmak zorundasınız. Çünkü rakip savunmaya kapanmıyor. Sürekli hücum istiyor ve golcü bir takım. Anlık fizik düşüşleri elbette olacaktır ama konsantrasyon kayıplarını bazı maçlarda düzeltmek zor.
Galatasaray'ın ilk 11'ine baktığımızda Sabri'nin takıma katılması ve Caner Erkin'in de sol bek oynamasıyla oldukça hücumcu bir takım vardı. Öncelikle bu hücum taktiğinin futbolcular hakkını verdiler. Stoperleri ve orta sahanın göbeğinde oynayan futbolcuları saymazsak Galatasaray hücumları genelde yedi kişiden oluşuyordu. Hatta Ayhan Akman bile maçın ilk yarısında hücumlara katılarak, etkili şutlar attı. Tabii bu hücum sistemi her takıma karşı yaramaz ama Kasımpaşa gibi pozitif futbol oynamaya çalışan takımlara karşı hızlı ve teknik hücumcular büyük nimetler bulur. Giovani Dos Santos bana göre takıma katıldığı günden bu yana en iyiyi geçtim sonunda kendisinden beklenen futbolu oynadı. Keita arkasına Sabri'yi almanın rahatlığıyla bizlere tekrar sağ kanat organizasyonlarını izletti. Arda ise bu maçta daha serbest oynayıp hücumun liderliğini eline aldı. Jo ile ilgili ise zaten yukarıda bahsettik. Yalnız katılmadığım durum bazı kesimler Kasımpaşa'nın bu futbolunun Giovani'nin, Keita'nın iyi futbol oynamasını sağladı diyorlar. Bende bu futbolcuların cv'lerine hep birlikte bakalım diyorum.
Sonuç olarak çok daha farklı kazanabileceğimiz bir maç zaman zaman sıkıntılara girdi ama ne olursa olsun farklı kazanmasını bildi. Rijkaard eksik futbolcuların takıma geri dönmesiyle beraber kafasında oluşturduğu sistemi tekrar oturtmaya başladı. Santraforsuz günlerde savunma futbolunu oynamayı öğrenen Galatasaray, hücumcularının takıma katılmasıyla beraber şimdilerde eski günlerine dönecek. Dediğim gibi ben sabretmeye devam ediyorum ve çok daha iyi günlerin Galatasaray'ı beklediğini düşünüyorum. Son olarak futbol bir sanatsa bizleri bu sanatı en iyi şekilde sunan Galatasaray'a ve sanatı gölgelemeden kendi sanatını pozitif şekilde uygulamaya çalışan Yılmaz Vural'a teşekkür ederim.
1 Mart 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder