14 yıl boyunca tek bir takımda oynasa, o takımın kaptanlığını yapsa Van Bronckhorst için de Javier Zanetti ayarında bir futbolcu derdim. Çünkü onun eksiği herhangi bir takımda istikrar yakalayamaması oldu. Buna rağmen kariyeri boyunca çok önemli takımlarda forma giydi, büyük başarılar kazandı, 35 yaşına gelmesine rağmen hala Milli Takım'ın vazgeçilmezi ve sevdiğim özelliği ise işçi futbolcu dediğim isimlerden olmasıdır. Bugün Van Bronckhorst jenerasyonu birçok yıldız Hollandalı, Milli Takım'a davet edilmediler ama 1998'den bu yana Van Bronckhorst, Hollanda'nın vazgeçilmez ismidir. Hem de bu Milli Takım performansını Endonezya asıllı olmasına rağmen gösteriyor. Hollanda deyince Afrika asıllı futbolcular genelde aklımıza gelir ama kısaca Gio, bu trendi bozan isim oldu. Aslında bu işçi futbolculuk çoğu Hollandalının kanında var. Seedorf'undan, Cocu'suna, Davids'ine, hatta kalecisi Van Der Sar'a kadar. İşte bu yüzden Hollanda futbolunu çok seviyorum diyebilirim. Ama bugün Hollanda futbolundan ziyade Van Bronckhorst'u ele alacağım.
Yukarıda dediğim gibi Van Bronckhorst'u Zanetti'den ayıran özelliği bir takımda istikrar sağlayamaması oldu. O bir takımın yıldızı olmaktan ziyade, birçok takımda önemli izlenimler bıraktı. Buna rağmen hakkının tam olarak verildiğini söyleyemem ama bu futbolcunun da böyle bir amacının olduğunu düşünmüyorum. Gio, futbola Feyenord'da başlamasının ardından bir sezon RKC Wallwjik de forma giymiştir ve Suat Kaya misali yeniden eski takımına dönmüştür. Feyenord da ise dört sezon oynadıktan sonra Gio'nun yolu Rangers'a düştü. Hollanda futbolunun temeli bildiğiniz gibi buna dayanıyor. Futbolcular Hollanda'da yıldızını parlattıktan sonra, Avrupa açılımını gerçekleştirirler. Dick Advocaat'ın da o devirler Rangers'da olduğunu düşünürsek Gio gibi bir futbolcuyu kaçırmaması çok doğal oldu. Gio, Rangers'da üç sezon oynadıktan sonra ise Arsenal'e transfer oldu. Arsenal, Gio'nun kariyeri açısından ilk büyük adımı oldu, ikinci büyük adımı ise 2003 yılında geldiği Barcelona olacaktır. Rijkaard'ın ikinci büyük Barcelona devrimini yaptığı zamanlarda takımın en önemli parçalarından birisi olmuştur ve 2006'da gelen Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunda payı büyüktür. Rijkaard'ın takımdan ayrılmasından sonra 2007 yılında yeniden Feyenord'a dönmüştür ve hala kendi evinde forma giyiyor.
Normalde Hollandalılar, Avrupa açılımından sonra kariyerinin son demlerinde ülkelerine geri dönerler. Aslında Gio'yu da bu örnekler arasında görmek mümkün ama Cocu ve Gio, ülkesine dönen Hollandalılar içerisinde çok farklı bir noktadalar. Cocu da PSV'ye geri döndüğünde çok önemli işler yapmıştı ve Milli Takım'da da sonuna kadar devam etti. Ama Cocu, Gio'ya göre daha popüler bir futbolcuydu. Çünkü Barcelona'da falan uzun yıllar oynamak, kaptanlık yapmak kolay işler değildi. Gio ise her zaman popülariteden biraz daha uzak durdu ama bugün baktığımızda 2010 kadrosunda yine kendisini görüyoruz. Bu arada Gio'nun harika bir repertuarı vardır. Sol bek, orta saha, sol açık olarakta rahatlıkla oynar, mücadelesinden asla ödün vermez. Bu sayede de 35 yaşında da olsa Milli Takım'da yeri değişmezdir. Kariyere bakıyorumda aslında Seedorf misali kupa koleksiyonculuğuna da el atmış. Rangers'da iki lig şampiyonluğu, iki İskoçya Kupası ve bir lig kupası var. Arsenal'de bir Premier Lig şampiyonluğu ve iki FA Cup'ı görüyoruz. Barcelona'ya geçince iki lig şampiyonluğu, iki Kral Kupası ve bir Şampiyonlar Ligi var. Feyenord'da ise iki KNVB şampiyonluğu. Ama hepsinden değerlisi, 1998'den bu yana Hollanda'nın katıldığı bütün turnuvalarda kendisini görüyoruz. Burada da biraz Cafu moduna geçtiğini söylemek mümkün.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Aslında Hollanda deyince Güney Amerika devşirme futbolcular aklıma geliyor. Özellikle Surinamlılar. Gullit,Seedorf,Patrick Kluivert vb gibi
YanıtlaSil