İlk olarak Taffarel'le başlayalım. Kendisi büyük bir kaleci üstadıydı, kalecilikte teknik nedir kendisinden öğrendik. Bu fotoğrafta eski günlerinden, bunu gür saçlarından anlıyoruz. Biz kel zamanına denk geldik ama şimdi bile kaleye geçse yıllanmış şarap deriz.
G.Saray'a gelmiş en buyuk kaleciydi. Fotograf fazlasıyla genç bir donemine denk geliyor. Yoksa 90 Dunya kupasında bile neredeyse keldi. O dunya kupasında kendisinden çok seyler beklenen, nihayet yıllar sonra Avrupa standartında bir kaleci yetiştirdiklerini soyluyorlardı. Ama sonrası pek parlak geçmedi Taffarel için. O dönem dunyanın en iyi ligi olan İtalya'da önce ligin başaltı takımı Parma transfer etti ve hayal kırıklığıyla bitti bu macera. Arkasında Reggina gunleri ve İtalya'da(ve Avrupa piyasasında)iyice gözden düştü. Henuz 28 yaşındayken, 94 Dunya kupası oncesi ulkesinde oynuyordu. Kariyeri boyunca tıpkı Hagi gibi, en istikrarlı ve basarılı gunlerini G.Saray'da geçirmiştir.
Bana gore, Taffarel'in en buyuk ozelliği, oncesinde vasat kaleciler bile yetiştiremeyn bir ulkenin, ilk standart kalecisi olmasıdır. Yoksa hiçbir zaman(G.Saray dısında) en ust duzey kaleciler arasında gösterilmedi. G.Saraylıyım ve Taffarel butun bu sureçlerini canlı izleyebilen bir kuşaktanım.
Tafo kaleci olarak belki en en degilse de, mutlaka ust duzey bir kaleciydi. Hatirlamakta fayda var: Arsenal finali, Dakika 120, Henry'nin "hersey bitti iste" dedirten kafasi. Ve Tafo'nun yer tutusu, refleksi. Akabinde ise penaltilara gecildiginde, Arsenal'in unlu futbolcularinin "Dunya Kupasi yari finalleri, finalleri penaltilar kurtarmis bir adam duruyor kalede karsimda" kafa karmasasiyla "ince vurma" zorunlulugu hissetmelerinin, o duellodan Galatasaray'in galip cikmasindaki payi muhakkak ki yadsinamaz.
Ama butun bunlarin cok otesinde ve oncesinde, Tafo pozitif kisiligi, duzgun yasami ve guzel ailesi ve hep daim nesesi, ama en onemlisi "insanligiyla" o basarili Galatasaray'in temeltaslarindan biri, pozitif takim kimyasinin en onde gelen katalizorlerinden olmustur.
Bugun ise transferde futbolcularda genelde hep parlak teknige, savasci kimlige, ustun kondisyona vs. odaklanarak transfer hayalleri kurulurken, korkarim asil bu tur, bir takimi gercek basariya goturecek "ornek abi"ler bulmak icin yeterince arastirma pek yapilmiyor. Sonucu da yine bizlere husran, gelenler, 3-5 ayligina kalip gidenler, ucan milyonlar...
G.Saray'a gelmiş en buyuk kaleciydi. Fotograf fazlasıyla genç bir donemine denk geliyor. Yoksa 90 Dunya kupasında bile neredeyse keldi. O dunya kupasında kendisinden çok seyler beklenen, nihayet yıllar sonra Avrupa standartında bir kaleci yetiştirdiklerini soyluyorlardı. Ama sonrası pek parlak geçmedi Taffarel için. O dönem dunyanın en iyi ligi olan İtalya'da önce ligin başaltı takımı Parma transfer etti ve hayal kırıklığıyla bitti bu macera. Arkasında Reggina gunleri ve İtalya'da(ve Avrupa piyasasında)iyice gözden düştü. Henuz 28 yaşındayken, 94 Dunya kupası oncesi ulkesinde oynuyordu. Kariyeri boyunca tıpkı Hagi gibi, en istikrarlı ve basarılı gunlerini G.Saray'da geçirmiştir.
YanıtlaSilBana gore, Taffarel'in en buyuk ozelliği, oncesinde vasat kaleciler bile yetiştiremeyn bir ulkenin, ilk standart kalecisi olmasıdır. Yoksa hiçbir zaman(G.Saray dısında) en ust duzey kaleciler arasında gösterilmedi. G.Saraylıyım ve Taffarel butun bu sureçlerini canlı izleyebilen bir kuşaktanım.
Tafo kaleci olarak belki en en degilse de, mutlaka ust duzey bir kaleciydi. Hatirlamakta fayda var:
YanıtlaSilArsenal finali, Dakika 120, Henry'nin "hersey bitti iste" dedirten kafasi. Ve Tafo'nun yer tutusu, refleksi.
Akabinde ise penaltilara gecildiginde, Arsenal'in unlu futbolcularinin "Dunya Kupasi yari finalleri, finalleri penaltilar kurtarmis bir adam duruyor kalede karsimda" kafa karmasasiyla "ince vurma" zorunlulugu hissetmelerinin, o duellodan Galatasaray'in galip cikmasindaki payi muhakkak ki yadsinamaz.
Ama butun bunlarin cok otesinde ve oncesinde, Tafo pozitif kisiligi, duzgun yasami ve guzel ailesi ve hep daim nesesi, ama en onemlisi "insanligiyla" o basarili Galatasaray'in temeltaslarindan biri, pozitif takim kimyasinin en onde gelen katalizorlerinden olmustur.
Bugun ise transferde futbolcularda genelde hep parlak teknige, savasci kimlige, ustun kondisyona vs. odaklanarak transfer hayalleri kurulurken, korkarim asil bu tur, bir takimi gercek basariya goturecek "ornek abi"ler bulmak icin yeterince arastirma pek yapilmiyor. Sonucu da yine bizlere husran, gelenler, 3-5 ayligina kalip gidenler, ucan milyonlar...
GS - Sinan