30 Nisan 2018 Pazartesi

Fatih Terim olduğu sürece de şansı var, gelişim gösterebilir


Denayer'in tam da Fatih Hoca'nın kalemi bir stoper olduğunu ısrarla yazıyorum. Oyun düzeni içinde atletik ve hızlı stoperlerin önemi var. Bu anlamda da Dany örneğini sıklıkla veririm. Dany / Semih Kaya ikilisiyle Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final gördük. Yeterlilikleri tartışılsa da bu özellikleriyle ön planda kalmışlardı.

Denayer'in yaşı henüz 22. Stoperlerin geç olgunlaştığını düşünüyorum, bu anlamda Denayer'i hala ciddi bir potansiyel adayı olarak nitelendiririz. Geçen yıllar onun adına çok iyi geçmese bile Fatih Hoca sonrası Galatasaray'ın kıymetli parçalarından biri oldu. Her fırsatta Denayer'e geri döndü diyelim ve sezonu da onunla tamamlayacağına inanıyorum.

Bu yüzden bonservisini de almak istiyor. Denayer adına şans var, Fatih Hoca'nın elinde gelişim gösterir ve çok daha iyi bir stopere dönüşebilir. Bunu düşününce de transferini isterim. Denayer'i beğenmeyenler, ondan olmayacağını düşünenler olsa da Fatih Hoca'nın elinde ne olabileceğini görmek lazım. Zaten haddinden fazla yaşlı bir takımız, bu tarz potansiyelleri kovalamak lazım.

Sıkıntıları var tabi. Hava savunması gibi, o konuda hiç iyi değil. Odak sorunu da olabiliyor bazen, maç içinde kopmaları var. Beşiktaş karşısında Negredo onu havadan çok rahat ezdi. Bir pozisyonda da Negredo'yu arkasına kaçıran yine Denayer olmuştu. Tüm bunlara rağmen Denayer oynadığında savunmayı çok daha öne çıkarabiliyorsunuz. Denayer'i topla hücuma çıkarıyorsunuz, bence geriden oyunu da fena kurmuyor. Birçok pozisyonda oynayabilme özelliği de onu değerli kılıyor.

Fatih Hoca'nın Denayer'i tutmak istemesini doğal görüyorum. Sıkıntı şu, Denayer'in ne olursa olsun piyasası var ve Manchester City büyük rakamlar kazanmasa dahi bonservis beklentisi olacak. Bizim de çıkabileceğimiz maksimum rakamın 3-4 milyon avro olabileceğini düşünüyorum. Bırakırlar mı bilmiyorum ya da bir sezon daha kiralama durumu gerçekleşir mi.

Denayer'i 2. sezonunda Galatasaray'a kiralık vermeyip Sunderland'a gönderdiklerinde beklentileri vardı. Galatasaray'da yeterli gelişimi göstermediğine inandıkları için İngiltere'de tuttular. Bu sezon kiralamaları ise Denayer'den vazgeçtikleri içindi, biraz da futbolcunun zorlaması. İş yine Denayer'de bitecek ve onun da kalmak isteyeceğine inanıyorum. Fatih Terim takımda kaldığı sürece de şansı var, gelişim gösterebilir..

Elmander'in olduğu gün kazanmak dışında bir ihtimal kalmıyordu


Her gün konuştuğumuz, andığımız futbolcular var. "Bugün olsa şöyle olurdu" ya da "böyle bir adam vardı" diyeceğimiz isimlerin ilk sıralarında Elmander var. Her gün konuşuruz, hatırlarız, varlığıyla heyecanlanırız. Sadece 1 sezonu var bu adamın, altını ısrarla çiziyorum. 2. sezonunda sakatlıkların kurbanıydı ama ilk sezonunda verdiği mücadeleyi unutmak mümkün mü. Şöyle sorayım, bugün Gomis'in yanında Elmander gibi bir isim olsa Gomis için 40 gol hayal miydi? Forvetleri genellikle golleriyle hatırlarsak da Elmander denilince mücadelesinin, o düzen içindeki öneminin altını çizeriz. Kendisinin Fatih Hoca'nın ekibinde olacağı söylendiğinde de iyi bir transfer yapmışız gibi heyecan yaşamıştık. Antrenör olarak bekliyorduk, Kuzey ülkeleri için scout'umuz oldu. Eminim ki o işi de en iyi şekilde yapar ve Elmander tedrisatından geçmiş futbolcularımız olur. Konuya dönersek, Elmander'i görmek güzeldi. Şampiyonlar Ligi'nde son giydiği Galatasaray formasını saklamış ve bugün için getirmiş. Elmander'in olduğu gün kazanmak dışında bir ihtimal kalmıyordu..

Tolga Ciğerci dönemi kapanırken demiştim, galiba kapandı da


"Tolga Ciğerci'nin mukavelesinde var, iki ayağında problem var ve zaman zaman oynayamayacağı mukavelesinde var. Ağrım var diyorsa, üzerine gidemezsiniz. Doktor "oynayabilir" dedi, Tolga "ayağım ağrıyor" dedi. Biz de tedaviye bıraktık."

Galatasaray'da Tolga Ciğerci dönemi kapanırken demiştim, şu sözün ardından takımda kalma gibi bir ihtimali kalmadı. Sözleşmesinde böyle bir madde olduğunu bilmiyordum ve bunu kabul etmek nasıl bir akıl tutulmasıdır bilemiyorum. 2 milyon avro'luk maaşını da bir kenara bıraktım, sen "sakat" olduğunu bildiğin bir futbolcuyla nasıl sözleşme imzalar ve bu tavizleri verirsin.

O dönem sözleşme imzalayan her yerlinin "2 milyon avro kazanır" gibi bir durumu vardı. Kim imza atsa bu parayı aldı ve Galatasaray'ın maddi yapısı da, kadro kalitesi de böylelikle düştü. Şu an bunu toparlamak uğraşsak dahi ortada bir enkaz var. Fatih Hoca'nın en büyük uğraşlarından biri de bu olacak. Yaz dönemi düşündüğümüzden çok daha sıcak geçebilir.

Doktor "oynayabilir" diyor ama Tolga Ciğerci bu sorumluluğu almaktan kaçınıyor. Sakatlık geçmişi kabarık bir isim olduğunu geldiği gün de yazmıştım. Futbolculuğuna lafım yok, Tudor dönemi verdiği katkının da kıymeti büyüktü ama Tolga Ciğerci gibi bir isim için böyle tavizler vermek neden. Ayrıca şu noktadan sonra kendini nasıl kabul ettirebilecek ki.

Dar bir rotasyonumuz var ve herkese ihtiyaç var. Latovlevici'si bile dahil buna. Tolga Ciğerci de bu rotasyon içinde en güvenilecek isimlerden biri ama görünen o ki o aidiyeti göstermiyor. Bu zamanlar fedakarlık gerektiriyor, görünen o ki Tolga Ciğerci'nin durumu kötü de değil. Akhisar'la oynanan ve kaybedilen kupa maçının kaprisi gibi geliyor bana.

Maicon da Latovlevici de o maçtan nasiplerini aldılar ama küsmüyorlar. Maicon'u izliyorsunuz, Beşiktaş karşısında da geri döndü. Hocaya saygı duyuyor ve çalışıyorlar, çabalıyorlar. Kendi bilir, şu an Galatasaray'dan daha iyi bir takımda oynayabileceğini düşünmüyorum. Umarım talip bulabiliriz ve rahatlıkla önümüze bakarız..

29 Nisan 2018 Pazar

Galatasaray 2-0 Beşiktaş, hoş geldin psikolojik üstünlük


Rakibe göre kurgulanmamak, maça favori başlamak, derbi öncesi kazanırız hissiyatını yakalamak, maç öncesi "rakibi durduracağım" adı altında tercihlerde bulunmamak ve o maçı kazanmak. İşte bunun adı psikolojik üstünlük oluyor, nedeni de Fatih Terim. Son yılların felaket bir derbi haritası vardı ve Galatasaray'ın Galatasaray olduğunu unuttuğu zamanları yaşadık. Neyse ki geri dönüyoruz, hedef olarak nitelendirdiğimiz maçları bir bir geçerek.

Hücum kalitemizin düşük olduğunu düşünüyorum ve Belhanda / Feghouli kaynaklı bir durum. Sorun da rakip ceza sahası etrafında hızlı hareket edememek. Belhanda'nın şut tehdidinin olmamasından kaynaklı rakibin onun pas açısını kapatması doğal. Feghouli ise rakip ceza sahası içinde mümkün olduğu kadar fazla bulunmak zorunda ama bulunmuyor. Bu ikili son haftalarda formsuz, Beşiktaş karşısında da görüntüleri iyi değildi.

Neyse ki Gomis ve Garry Rodrigues geri döndü. Uzun bir zaman sonra Gomis'in pivot oyununu hatırladık. Gücünü müthiş kullandı, belki de en çok kafa topu indirdiği maçtır. Pepe'yi bu noktada bitirdi ve Tosic'e kırmızı kartı aldırdı. Garry Rodrigues'in ise oyun aklı noktasında eksikleri belli anlarda kendini gösterse de enerjisi ve patlayıcı özelliğini hatırladı. Çizgiye inmeye başladı, birden hızlandı ve Nagatomo'yla birlikte Gökhan Gönül karşısında büyük bir üstünlüğü vardı.

Maç başında Galatasaray adına kilit noktanın bekler olduğunu söylemiştim. Hücum formsuzdu ve son maçlarda Mariano'nun ayakta tuttuğu bir takım izliyorduk. Mariano sakatlandığında bunu handikap olarak görsem de Linnes'in mükemmel bir oyunu vardı. Quaresma ve Babel önemli kozlar, özellikle kenar ortalarında etki yaratıyorlar. Denayer'in hava savunması eksik ve Negredo oyundayken sorun yaşıyorduk. Negredo'nun sakatlığı da Galatasaray'ın lehine oldu ve tek kafacı olarak Talisca kaldı. Galatasaray bekleri hücumu domine etmeye başladığında da Beşiktaş'ın kanat etkisi kalmadı.

Nagatomo ve Linnes'in büyük etkisi vardı. Mariano'ya hücum, Nagatomo'ya ise Quaresma karşısında güveniyordum. Linnes / Nagatomo'yla ise hem hücum hem savunmada etki ettik. Garry Rodrigues'in de enerjisini eklediğimizde özellikle sol tarafı ilk yarıda çok daha iyi kullandık. Beşiktaş risk almaya başladıkça da Linnes'le de hızlı ve akıllı çıkar olduk. 

Negredo oyundan alındığında Lens'i forvet gibi düşünmek ve Beşiktaş'ın kontraya dönmesini avantajımız olarak gördüm. Vagner Love de bu oyunu iyi oynardı, neden Lens bilmiyorum. Negredo havadan etkiliydi, Denayer'i çok ezdi. İş hıza kaldığında Denayer iyi oynar ve Maicon'u da bir hatası dışında çok beğendim. Quaresma ve Babel'in yerleri değişip, Talisca'yı da bir noktada 8 gibi oynatmak zorunda kalınca ise üstünlüğü bütünüyle ele aldık.

Atiba'nın handikabı büyük. Atiba / Medel ikilisi fazlasıyla atlet ve Galatasaray adına Donk / Fernando ikilisine oranla daha istikrarlılar. Atiba yerine Tolgay Arslan'ı yazdığınızda atletizminizi kaybediyorsunuz ve Donk / Fernando ikilisi fazlasıyla üstün kaldı. Galatasaray'ın maç başından bu yana orta sahada üstün olduğunu söyleyebilirim. Donk'un bu görüntüsü haftalardır devam ediyor ve Fernando da nihayet geri döndü. Hücuma da zorladı, müthiş toplar attı. 8 gibi oynayabildi bu maç, bunu beklemiyordum.

Rakibin Galatasaray yarı sahasında da kalmasına çok fazla izin vermedik. Beşiktaş'ın en önemli kozlarından biri hücum organizasyonları. Atlet hücumcuları var, şut / pas opsiyonları iyi ve topu onlara bıraktığınızda savunmanız zor. Mücadele noktasında çok iyiydik, daha güçlü kaldık ve maç ilerledikçe düşen taraf Beşiktaş oldu. İç sahada bu oyun iştahını hemen hemen her maçta gösteriyoruz, Beşiktaş karşısında da tarzımız değişmedi.

Oynanacak 3 tane maç kaldı. Rakiplere bakmadan kendi işimize bakacağız ve ipleri bırakmayacağız. Ölürüz denilen, ligin ilk yarısından dem vurulan o fikstürden en güçlü şekilde çıkmayı başardık. Hedef diye kabul ettiğimiz maçları kazanıyoruz, Tudor dönemi devam etmiyor, bu unutulmasın. Şimdi Akhisar deplasmanı, en büyük hedefimiz o..

28 Nisan 2018 Cumartesi

Kariyer sezonu yaşıyor olsa da Fransa Milli Takım'ı için şansı yok gibi bir şey


''Giroud çok iyi bir oyuncu. Ondan daha üstün olduğumu söylemeyeceğim ama ondan daha değersiz olduğuma da inanmıyorum.''

Gomis adına üzülüyorum. Kariyer sezonu yaşıyor olsa da Fransa Milli Takım'ı için şansı yok gibi bir şey. Tarihin en iyi Fransa takımlarından biri olacak ve özellikle forvet noktasında kalabalık bir rotasyon var. O rotasyon içinde de Gomis'e sıra gelmemesi doğal. Geçtiğimiz sezon Marsilya formasıyla gösterdiği iyi performansın ardından da böyleydi, Galatasaray'da yaşadığı kariyer sezonunun ardından da.

Şampiyonlar Ligi en büyük etmenlerden biri. Ben Yedder'in Şampiyonlar Ligi'ndeki performansı onu Milli Takım'a taşıdı. Türkiye Ligi'nde harikalar yaratsanız dahi bazen görmezden geliyorlar. Cenk Tosun'un o transferi Şampiyonlar Ligi sayesinde, ya da Talisca'nın Brezilya Milli Takım'ına çağrılması aynı sebepten. Avrupa'dan uzak olunca, kaliteli bir liginiz olmayınca sizi görmüyorlar.

Gomis bilinen, saygı duyulan bir isim aslında. Geçmiş yıllarda da Fransa Milli Takım formasını giydi ama uzun süredir uzakta. O süre zarfında da sağlam bir rotasyon oturdu ve yaş 32 olunca şansınız daha da düşüyor. Gerçi Gignac bu yaşlarda Milli Takım'a çağrılıyordu, hatta Meksika Ligi'nde forma giyerken. Onun farkı şu, Milli Takım'da forma giyerken ayrıldı, istese Avrupa'da da devam ederdi. Gomis ise bir süredir uzaklarda, çıkışı da daha çok son 2 sezonda.

Gomis de Giroud üzerinden örneklendiriliyor. Giroud son yıllarında her ne kadar eleştirilse de yılların Premier Lig oyuncusu ve seviyesi Arsenal / Chelsea gibi takımlar. Pivot özelliğiyle o rotasyonu tamamlıyor ve ne durumda olursa olsun Milli Takım'a istisnasız davet ediliyor. Gomis elbette çok değerli ama aradaki fark bu. Doğal olarak Milli Takım'a davet edilmesi çok zor..

Samsunspor için Ankaragücü doğru ve iyi bir örnek


Yılların birikimi bu. Her geçen yıl aslında biraz daha kötüye gitmenin neticesi. Samsunspor'la alakalı konuşulan bir numaralı konu maddi sorunlar ve aşılamıyor. Buna rağmen geçen süreçte iki kez play-off finali oynandı ki orada bir ışık doğabilirdi. Kötü yönetiliyorsun, maddi anlamda durumun hiç iyi değil ve kayyum denilen olayı da görmüş olduk. 

Geçmişi bir yana bırakalım, bu sezona bakıyorum. Alpay Özalan'ın Samsunspor'un başına atandığını söyleyebilirim. Başarısız olacağı belli bir isme kadro kuruldu, özellikle yabancılar noktasında ciddi harcama da yapıldığını düşünüyorum ve o yabancıların sezon genelinde katkısı olmadı. Alpay Özalan'a berbat bir başlangıç, Engin İpekoğlu'yla bir nebze diriliş ama işin içine ödeme sıkıntıları girince Ocak ayında düşen bir Samsunspor.

Küçük bir örnek vereyim. Bu takımın belki de elle tutulur tek özelliği savunmasıydı ve Ocak ayında giden isimlerle o savunma çöktü. Transfer de yapamıyorsun, her geçen gün biraz daha güçsüzsün. Yabancılar elde kaldı da o isimlerden alınabilen herhangi bir katkı yok ki. Yine en iyileri Samaras diyeceğim ama onun da sezon genelinde oynadığı futbol yok. Oysa bu ligde farkı yabancılar yaratıyor, özellikle de hücum tarafında.

Ayite 23 maçta 3 gol 2 asist, Chibuike 21 maçta 2 gol 3 asist, Angan 15 maçta 1 gol, Samaras 24 maçta 2 gol 2 asist, sezon başı alınan Larbi 2 maçta sezonu kapattı, Sifakis sayesinde de kaybedilen Gaziantepspor maçı. Bu saydığım futbolcular da fazlasıyla iddialı, geçmişte bu ligde de önemli işler yapmış futbolcular. Bunlardan katkı alamazsan ve Ocak ayında hamle yapma imkanın olmayınca ligde nasıl kalacaksın ki.

Yine de Samsunspor ligde kalabilirdi. Bu da Engin İpekoğlu'nun bir şekilde tutulmasından geçiyordu. Çoğu taraftar beğenmiyordu ama bu imkanlarla daha iyisini yapmak zordu. Bir şekilde takımı ligde tutacaktı, üstelik küme düşme ihtimalini pek konuşmadan. Hakem faktörü de eklenecek buna, Denizlispor maçında verilmeyen penaltılar, Adana Demirspor deplasmanında Samaras'ın verilmeyen golü, yine Boluspor maçında verilmeyen penaltı. Denizlispor ve Adana Demirspor senin direkt rakibin, haliyle etkileniyorsun.

Tarihinde ilk kez 2. lige düştü bu takım. Samsunspor köklü bir camiadır, yerinin Süper Lig olması gerekirken konuştuğumuz konuya bakar mısınız. Samsun deplasmanı bu ligin en can alıcı yerlerinden biriydi, kimsenin 3 puanı garanti olamazdı. Yılların getirisi işte, bu takım o kadar kötü yönetildi ki bir noktada dayanılamadı. Geçen sezonu son maçta kurtarmışlardı, bu sezon olmadı. Geçen sezonun ardından yaz döneminde daha doğru işlerle de bu takımı çok daha iyi kurmak mümkündü. 

Ankaragücü ve Rizespor'u kutlarım. Özellikle Ankaragücü'nün yeri Süper Lig'dir ve ait oldukları yere geldiler. Samsunspor için de Ankaragücü iyi bir örnek. Onlar da yılların birikimiyle birlikte 3. lige kadar düştüler ama bir noktada kafalarını kaldırmayı başararak Süper Lig'e geri dönüyorlar. Samsunspor da bunu yapabilir, iş akıllı yönetilmekte..

Alex Telles'in 2 sezonda yaşadığı dönüşümü tarif edemiyorum


Alex Telles'in 2 sezonda yaşadığı dönüşümü tarif edemiyorum. Galatasaray dönemini düşünüyorum, bir de geldiği şu noktayı. Telles ve Bruma'nın maliyeti ne olursa olsun önemli transferlerdi. Bu isimlerin doğru gelişimi sağlanarak büyük kazanımlar elde edilebilirdi ama azıyla yetindik. Bu futbolcuları satmak değil de geldikleri noktaları görmek çok daha üzücü.

Bruma'nın yaşı henüz 23, 1-2 sezon içinde onun da çılgın bir transferini konuşuruz. Telles ise 25 yaşına geldi, artık tecrübeli sınıfında adlandıracağımız bir isim. Porto'da forma giydiği 2 sezonda da üzerine koyarak devam ediyor. 42 maçta 4 gol 18 asist oldu ve transferi için de Portekiz basını 50 - 60 milyon avro'luk bonservisleri yazıyor.

Şu abuk piyasada o rakamları veren de çıkabilir. Teknik bir bek, müthiş sol ayağı var ve hücum noktasında kıymeti fazla. Galatasaray'da forma giydiği dönemde bu asist rakamlarını göremedik, hatta Hamza Hamzaoğlu döneminde biraz daha savunma tarafına evriliyordu. Telles, Yasin Öztekin ve Sneijder'li sol kanat hattının o şampiyonlukta kıymeti büyüktü. Telles'in orta sahalaşıp geriden oyun kurması gibi.

Bunu yapsa da hücuma o kadar fazla odaklanamıyordu. Inter'e gittiğinde ise mutlaka tecrübe kazandı ama yine performans noktasında iyi değildi. Porto adına büyük yatırım oldu, her ne olursa olsun o kapıyı belki de Porto açtı. 6.5 milyon avro bonservis kazandık, transfer ettiğimizde ise 6 milyon avro ödemiştik. Sonraki satış karının da yüzde 10'u bizim, o da ayrı skandal. Sonraki satış payı olsa daha büyük kazanırdık. Şu tabloda ise 3-4 milyon avro'ları görmek yine de mümkün.

Doğru transferdi ama değerlendiremedik. Mesela Telles'in en önemli silahlarından biri de duran toplar. Galatasaray'da geldiği ortamda ise Sneijder, Selçuk İnan, Drogba derken topun başına dahi gelemedi. Brezilya günlerinde de duran topları kullanıyordu, yeni geliştirdiği bir özellik değil. Yıllar sonra iyi bir sol bekimiz olmuştu ama gerek performans, gerek satış noktasında çok kötü değerlendirdik..

27 Nisan 2018 Cuma

Bir yandan kalmalarını istiyorum, bu çocukları Galatasaray formasıyla izleyelim


"Size isim veremem Türk oyuncular hakkında. Türkiye'den önemli isimleri izliyoruz. Galatasaray'ın altyapısındaki isimlere bakıyoruz. Bunları takip ediyoruz."

Roma Sportif Direktörü Monchi'nin söylemi bu şekilde. Yunus Akgün başta olmak üzere birçok genç ismi takip ettikleri de biliniyor. Monchi bu noktada en iyilerden biri ve Cengiz Ünder'in açtığı bir kapı oldu. Geçtiğimiz günlerde de yazdım, iddialı bir 99 - 2000 grubu var ve Fatih Hoca'nın bu isimlerin üzerine düşmesini bekliyorum;


Galatasaray'ın çok ciddi alternatif sorunu var ve maliyeti de bir yandan düşürmek gerekiyor. Bu anlamda yerli transferine ihtiyaç olsa da o bütçeyi ne ölçüde ayırabiliriz bilmiyorum. Bu noktada iş biraz da altyapıya bakıyor, yeni isimleri kazanmaya. Milli Takım arası önemliydi, birçok genç ismin A takımla çalıştığını gördük. Sakatlığını atlatan ve son maçlarda "ben buradayım" diyen Atalay Babacan da bugün idmana katıldı mesela.

Yunus Akgün, Ozan Kabak, Atalay Babacan ve Recep Gül gibi isimler U19'da, Celil Yüksel, Ali Ülgen, Barış Zeren, Gökay Güney gibi isimler de U21'de yer alıyorlar. U17'de oynayan Mustafa Kapı'yı da uzun zamandır konuşuyoruz. Bu yaşlarda Roma gibi kulüplerin dikkatini çekmek kıymetli, futbolcuların potansiyelini gösteriyor. Bir yandan gitmelerini isterim, gelişimleri anlamında müthiş bir kapı. Bir yandan kalmalarını istiyorum, bu çocukları Galatasaray formasıyla izleyelim..

Transfer tarzı "2018" #33; Mario Balotelli


Galatasaray adına forvet transferi noktasında hareketli günler yaşayacağımız bir gerçek. Hangi düzende oynayacağımızı bilmiyorum, Fatih Hoca dönemlerinde en kötü ihtimalle dahi 4 forvetimiz olurdu. Gomis kaldı, Sinan Gümüş'ü de bu isimlerden biri gibi düşününce 2 forvet hamlesi bekliyorum. Biri biraz daha güçlü ve mücadeleci olacaktır, diğeri ise biraz daha sahte 9 özellikli.

Maçına göre değişir de Gomis'i tamamlayacak esas tarzın "sahte 9" olacağını düşünüyorum. İyi bir Podolski şu dönemde müthiş iş çıkarırdı. Ceza sahasını dolduracak, ceza sahası çevresinde oyun kurma özelliği olacak, biraz daha gezecek ve teknik özelliğini ön plana çıkaracak bir forvet arıyoruz. Gomis / Eren Derdiyok ideal bir ikili değil ama maç içinde buna mecbur kalabiliyoruz.

Balotelli ismi de sıklıkla dillendiriliyor. Sözleşmesi sezon sonunda biteceği için doğal olarak herkesin aklına geliyor. 27 yaşında, Nice günleri fazlasıyla başarılı ve ayağa kalkmış bir Balotelli var. Geçen sezonun sonunda da ayrılığı ihtimaldi ama 1 yıllık sözleşme uzattı. Bence doğru olanı yaptı, 1 yıllık çıkış neticesinde hareket etmedi. Şimdi takımdan ayrılması biraz daha kesin gibi ve İtalya'ya geri dönüş anlamında açıklamalar yapılıyor.

Son 2 sezon izlediğimiz Balotelli'nin çok ciddi talipleri olacaktır. Haliyle de Galatasaray gibi takımlar adına mümkün görmediğim bir transfer. İtalya'ya geri döneceğini düşünüyorum. Yukarıda verdiğim sahte 9 profiline de uyardı, Gomis'i tamamlar, ileri uçta tek başına da farkını ortaya koyar. Yetenek noktasında ucu açık olsa da ilk piyasaya çıktığında beklenen çok daha fazlasıydı. Yine de bir yerden kurtarmayı başardı. Bu sezon 34 maçta 22 golü var, iyi bir sezon geçiriyor.

Ocak ayında Javier Hernandez gibi bir ihtimali konuşuyorduk. Haliyle yaz dönemi için en az 1 iddialı forvet hamlesi bekliyorum. Diğeri de Ocak ayında gündeme gelen Okaka olabilir ve o pozisyonda kaliteyi mutlaka oluşturmamız gerekecek. Avrupa Ligi'nde devam etmememiz neredeyse avantaj oldu diyeceğim, Gomis'in herhangi bir alternatifi yok. Nefes dahi aldıramıyoruz ki o tempoda işimiz gerçekten zordu..

Adrien Thomasson isminin ciddi bir şekilde anılmaya başlaması hoşuma gidiyor


Adrien Thomasson isminin ciddi bir şekilde anılmaya başlaması fazlasıyla hoşuma gitti. İsmi ilk anıldığında da yazmıştım, şu aşamada çok daha ciddi şekilde konuşuluyor. Çıkan haberlere bakınca da Fatih Hoca'nın onay verdiği söyleniyor. Sol ayaklı futbolculara hasretiz, özellikle orta saha için. Adrien Thomasson da hem maliyet, hem kalite noktasında aranan isim.

Sözleşmesi biten, yıllık ücreti en fazla 1 milyon avro olacak isimlerle daha ciddi şekilde ilgilenmemiz gerektiğini yazmıştım. Kadronun değişmesi, ciddi alternatifler transfer etmemiz gerekiyor ama bir yandan da maliyeti düşürmeliyiz. Tolga Ciğerci bugün 2 milyon avro yıllık ücret alıyor, Eren Derdiyok'un 2.1 milyon avro'luk kazancı var ve yakın geçmişin acı transfer dönemlerinin faturası bunlar. Değişim tam da bu noktada gerekecek.

İşin teknik / taktik boyutuna daha önce girdiğim için tekrar yazmayacağım. O noktayı merak edenler linki tıklayabilir;

35 maçta 7 gol 4 asist oldu. Yaşı 24 ve sezon sonunda sözleşmesi bitiyor. Bu tarz bir hamleyi de şimdiden gerçekleştirmek gerekiyor. Çok ciddi taliplerinin olacağını düşünmesem de elden kaçması halinde üzüleceğimizi söyleyebilirim. Bu tarz başka isimler de var, planı şimdiden bunun üzerine kurmamız gerekecek..

26 Nisan 2018 Perşembe

Galatasaray'da Tolga Ciğerci dönemi kapanırken


Tolga Ciğerci, ağrılarının olduğunu öne sürerek bugün yapılan idmana katılmamış. Eski sakatlığının nüksettiği söyleniyor ve bu yüzden kendini riske etmemiş olabilir. Galatasaray'ın yapmış olduğu açıklama sonrasında da Tolga Ciğerci döneminin Galatasaray adına kapandığını düşünüyorum. Zaten Fatih Hoca'nın "tarz" noktasında tutmadığı bir isimdi. Bu tavrı da hoş karşılanmamıştır.

Zaten dar bir rotasyon sahibiyiz. Kadroda yer alan her futbolcuya ihtiyacımız var ve "rotasyon" dediğimiz kavramda da Tolga Ciğerci önde gelen isimlerden biri. Beklentimiz vardı, şu yoklukta daha iyisini de yapması gerekiyordu. Donk'un böyle bir çıkış yaptığı ortamda Tolga Ciğerci'nin çok daha iyisini yapması gerekiyordu.

Tudor'la aşısı tuttu, sol kanatta beklenmeyen bir katkı verdi ve o düzenin en önemli parçalarından biriydi. Şu an şampiyonluk yarışında olmamızda da mutlaka Tolga Ciğerci'nin ligin ilk yarısındaki ekstra performansının katkısı var. Fatih Terim dönemi sonrasında ise düşüş gösterdi ve görünen o ki iyi olma noktasında ekstra çabası yok. 

Sorumluluk almasını beklerdim, en azından herkes bunu beklerdi diyelim. Yapılan bu açıklamanın ardından da şansı iyice azaldı. Yaz döneminde satışa çıkan isimlerin başında gelecektir. Kendisinden beklentim vardı, o anlamda yazılar da yazdım ama olmuyor. Şu noktada sorumluluk almayan bir isim için ise yorum yapamam.

Celil Yüksel ve Gökay Güney'i kalan 4 haftada maç kadrosunda görmeye devam ederiz. Koray Günter de gözden çıkan isimlerden biriydi ki Alanyaspor maçında kadroda yer almadı. Bu iki gençle rotasyonu tamamlamaya çalışacağız, yeni dönemde bu tarz hamleleri daha sık göreceğiz. Celil Yüksel'den yana da umutluyum, daha önce yazdım. Suat Kaya tarzında bir futbolcumuz Suat Kaya'dan bu yana olmadı. 

Savunma kurgusu biraz da Maicon'a göre şekillenebilir


"Brezilya’da lig devam ettiği için sadece Haziran ayında 5 maça çıkan Maicon 1 yılda toplam 61 maçta (Sao Paulo + Galatasaray) forma giydi."

Gomis için yazdım, Belhanda adına da geçerli ama en çok Maicon'u vuran bir konu. Sezonu erken açmanın olumsuz faturası var. Bunu her futbolcu yaşamıyor, çünkü ilk kamp dönemi üzerine neredeyse bir takım daha kurduk. Gomis, Belhanda ve Maicon ilk transferlerdi, en çok etkilenenler onlar. 

Özellikle de Maicon. Brezilya Ligi başlamıştı çünkü, yaz döneminde tatil yapamadı. Onun üzerine 2 kamp dönemi gördü, Östersunds maçları, başlayan lig derken bir hayli fazla maça çıktı. 1 yılda 61 maç çok fazla ki bu maçların hemen hemen hepsinde de 90 dakika sahada kaldı. Bazı defoları var tamam da iyi giden Maicon da bu kadarı değildi.

4 maç kaldı, yapacak bir şey yok. Son bir atılımlık kurşunu varsa onu kullanacak. Fatih Hoca da Beşiktaş maçı öncesinde Maicon'la özel olarak görüştü ve bunu Maicon'dan dinlediğimizde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Daha önce de yazdım, Beşiktaş maçında da iyi bir performans göstereceğine inanıyorum. Ona aykırı bir futbol tarzı olmayacak.

Maicon'un sorunu da kaybettiği temposu oldu. Her ne kadar ağır olsa da bu kadar değildi. Savunmayı biraz daha önde kuruyoruz, açık alanda yakalandığında hiç şansı kalmadı. Bir de buna basit pas hatalarını ekledik, olmadık hatalarla da Maicon'u kaybetmiş olduk. Savunma kurgusu biraz da Maicon'a göre şekillenebilir. Fatih Hoca da kalan 4 maçta mevcut futbolcular için en uygun düzeni sahaya yansıtacaktır..

Belhanda'yla alakalı anlatmaya çalıştığım durumun bir anlamda özeti


"Ryan Donk ve Fernandoo kadar savunmaya yaslanıyorlar ki otomatikman 8 numara oynamak zorunda kalıyorum. Hücuma yardım etme şansım azalıyor."

Bu haber doğru mu bilmiyorum ama son derece mantıklı. Belhanda'yla alakalı anlatmaya çalıştığım durumun bir anlamda özeti. Ben daha çok verilen görev itibariyle 8 numara gibi oynadığını düşünüyorum ama mevcut isimlerden kaynaklı bu bir zorunluluk gibi de duruyor. Özellikle de Badou Ndiaye'nin ayrılığının ardından daha da zorunlu.

Badou Ndiaye'nin pas aksiyonunu eleştirsek dahi temposuyla o pozisyonu dolduran bir isimdi. En azından savunma anlamında orayı iyi tutuyor ve Belhanda biraz daha hücum kısmına odaklanıyordu. Ligin 2. yarısındaki hücum noktasında yaşanan düşüşü biraz bundan. Selçuk İnan oynadığında da durum değişmiyor, tempo anlamında eksik kalıyoruz ve Belhanda biraz daha 8'e kayıyor.

8 oynaması mesele değil, kötü oynadığını düşünmüyorum. Hücumdan uzaklaşması sorun, oyunun iki yönüne odaklanması onun hücum yönünü düşürdü. Haliyle de top kapma, ikili mücadele kazanma gibi istatistiklerini konuşuyoruz. Bunu yapmak zorunda, orta sahada tempo dahilinde hareket eden tek isim. Donk'u övüyorum ama özellik itibariyle temposu düşük, Fernando geri dönemedi, Selçuk İnan'ın da temposu sıfırlamış halde. 

Belhanda'nın önünde bir 10 numara olsa durum değişirdi. Ya da Belhanda özelinde beklenti 10 numara üzerinden olmasa yine durum değişir. Anlatmaya çalıştığım konu tam olarak bu. Yeni sezonda Belhanda için bambaşka şeyler konuşabiliriz. Belhanda ve Feghouli gibi isimlere gelen teklifler diye başlıyor cümleler ama gitmez bu adamlar..

25 Nisan 2018 Çarşamba

Yer yer oyun aklının hangi ölçüde olduğunu gösteriyor


Ritüel formatımı takip edenler bilir. Oradaki sorulardan biri "beklenti sahibi olduğunuz ama sizin için hayal kırıklığı olmuş futbolcu kim?". Eğer cevapları ben yazıyor olsam bu soruya cevabım Pandev olur. Bu tarz forvetlerin Türkiye'de büyük işler yapıyor olması sürpriz değil. Oyun akılları, nerede ne zaman duracaklarını bilmeleri dahi fark yaratıyor. Devamında burada ayaklanıyor ve yaşları ne olursa olsun seviye atlıyorlar. Pandev'in de böyle olmasını bekliyordum. Galatasaray'a geldiğinde 30 - 31 yaşındaydı ve Napoli'den geliyordu. Fizik anlamda o kadar bitmiş olacağını hiç tahmin etmedim. Arkasında iyi bir Türkiye Kupası sezonu bıraksa da lig ve Şampiyonlar Ligi'nde yokları oynadı. Haliyle de hayal kırıklıkları arasında sayılacak, doğal bir şey.

Pandev konusunu SC Nostalji köşesinde daha detaylı yazmıştım;
https://www.sportifcumleler.com/2017/04/sc-nostalji-75-goran-pandev.html


Şaşırdığım nokta ise Galatasaray'dan sonra toparlamış olması. Dibe doğru ilerler diye düşünüyordum ama bir şekilde Seria A'da tutundu ve eski günlerinden uzak olsa dahi istikrar sağladı. Galatasaray sonrası Genoa'ya gitti ve hala orada. Şu günlerde ağırlıklı olarak forvetin arkasında oynuyor ve yer yer oyun aklının hangi ölçüde olduğunu gösteriyor. Attığı şu gol gibi;

Spider-Man'sız Venom filmi olur mu diyoruz, bakalım olacak mı?


Wolverine'siz X-Men filmi olur mu denilirken First Class belki de izlediğimiz en iyi X-Men filmi olmuştu. Şimdi de Spider-Man'sız Venom filmi olur mu diyoruz, bakalım olacak mı? Farklı bir deneme. Korku ögeleri çok daha ön planda ve öyle mi olacak bilmiyorum ama bunu isterdim. Logan o anlamda iyi bir kapı açmıştı. Hem şiddeti hem de hikayenin "süper kahraman" ögesinin önüne geçtiği bir film izlemiştik. Venom bir anti-kahraman, bu anlamda da bir ilk. Suicide Squad'ı saymıyorum, hatta görmüyorum bile. Korku ögesi de bir ilk olacak, bir de işin şiddet boyutu ve tonu eklendiğinde bambaşka bir film olabilir. Büyük beklentilerim olmamakla birlikte bir yandan da merak ediyorum. İlk fragmanı psikolojik bir film havasındaydı ve Venom'u görememek "acaba az mı göreceğiz" sorularını sordurdu. Bu fragmanda ise Venom'a fazlasıyla doyduk diyebilirim. Tom Hardy beğenilen bir oyuncu, filmden yana beklenti olacaksa da tam olarak kendisinden kaynaklı..

Tudor'a Udinese kapılarını açan Galatasaray oldu


Tudor'a Udinese kapılarını açan Galatasaray oldu. Elinde sonunda İtalya'ya gidecekti ve onun adına eşik Karabükspor değildi. Galatasaray günlerindeki başarısı tartışılsa da genel tabloya bakıldığında dışarıdan bakanlar Tudor'u başarılı ilan etti. İtalya'daki futbol kariyeri de önemli, her ne kadar teknik adamlık ve futbolculuk bambaşka şeyler olsa da.

Udinese şu an İtalya'da 15. sırada ve tüm planları gelecek sezon üzerine. Küme düşeceklerini zannetmiyorum ama küçük de olsa bir ihtimal var. İlk hedef kalan 4 hafta içinde rahata ermek ve gelecek sezonu şekillendirmek. Galatasaray'a geliş şartlarıyla tam anlamıyla olmasa da benzer bir durum. Udinese'nin durumu ne olursa olsun İtalya adına köklü bir takım.

Tudor adına bir sonraki aşamanın yolu da İtalya'ya gidişiydi. Udinese'nin onun adına gerçek anlamda bir medyan okuma olacağını düşünüyorum. Tudor'un en büyük hedefi Juventus, bunun da olabilmesi bu tarz deneyimlerden geçecek. Udinese'de geçireceği 2-3 yıllık periyotu iyi geçirebilmesi de Tudor adına bu yolu açacak.

Başarılı da olabilir. Galatasaray günlerinde özellikle "iletişim" noktasında gelişim sağlaması gerektiğini yazmıştım. Önemli futbolcularla büyük sorunlar yaşayabiliyor. Aşması gereken en büyük mesele bu. Taktik esnekliği konusunda sorun ise Türkiye kaynaklı. Burada iyi bir düzen bulmuştu ama rakibe göre anlamsız kurgulandı. Bir anlamda çalıştırdığı takımın Galatasaray olduğunu unuttu.

Udinese'de bunu deneyebilir. Karabükspor'da da büyük takımlar karşısında iyi sonuçlar almıştı. Taktik esnekliği daha rahat uygular, zaten 3'lü savunmaların sıklıkla uygulandığı bir ülkeye gidecek ki kendi de bu ekolden geliyor. Neler yapacağını merak ediyorum, ilgiyle takip edeceğim. Başarabileceği bir ülkeye gidiyor..

24 Nisan 2018 Salı

Sezon içinde nefes dahi aldıramadık, bunu da göz önüne almamız gerekiyor


Gomis de son haftalarda düşüş yaşayan futbolculardan. Aslında takımın düzeni sarsıldı ve Gomis'i odak kabul eden hücumun bozulduğunu düşünüyorum. Gomis'i odak olarak düşünmeyince de oyundan düşebiliyor. Güçlü oyuncu, servis özelliği var ama sahte 9 değil, oyun kurmaz. Teknik özelliğini de tartışırsınız ama ceza sahası içindeki hakimiyeti kıyaslanamaz.

Ceza sahası içinde Gomis'i topla buluşturmak gerekir. Onu da en iyi besleyen futbolcuların başında Garry Rodrigues geliyordu. Çizgiye iner ve Gomis'i doğru yerde bulurdu. O da topu sağa çekip şut atmak dışında bir şey yapmamaya başlayınca Gomis'e giden tüm kanallar kesildi. Haliyle maç içinde yaşadığı kopukluklar doğal.

Sezonu da erken açtık, başka bir etmen bu. 32 yaşında bu adam ve sezonu böylesine erken açtığımız bir ortamda şu günlerde yaşadığı düşüş doğal. Alternatifi olmayan bir futbolcudan bahsediyoruz, bu adam sahada kalmak zorunda. Sezon içinde nefes dahi aldıramadık, eleştirirken bunları da göz önüne almamız gerekiyor.

Tabi son haftalarda yaşanan bu olumsuz görüntülerin genele bir etkisi yok. Eğer 1 gol daha atarsa Alex De Souza'nın rekorunu egale edecek ve Süper Lig tarihine geçecek. Kalan 4 maçta en az 2 gol atacağını düşünüyorum ve Süper Lig'de bir sezonda en çok gol atan yabancı futbolcu olacak. 29 maçta 27 golü var, 30 gole ulaşabilen forvetleri de son yıllarda görmez olduk.

Gomis adına kariyer sezonu. Fransa'da Saint-Etienne, Lyon ve Marsilya gibi kariyeri var ama bu takımlarla şampiyonluk göremedi. Galatasaray'la yaşayacağı olası şampiyonluk onun adına bir ilk olacak. Bunun da motivasyonu vardır, kalan 4 haftada en iyisini yapacağına inanıyorum. Şu aralar Mariano bizi taşıyor, Gomis de kendini hatırladığında hücumda tüm taşlar yerine oturacaktır..

Yeni sezonda 3 transfer hakkınız olsa bunu hangi pozisyonlara yaparsınız?


Bizim @SirArsenalist 'in Twitter'da sorduğu sorulardan biriydi. Ben de üzerine düşünmek istedim ve Twitter'da sizlere sordum. Soru şu, yeni sezonda 3 transfer hakkınız olsa bunu hangi pozisyonlara yaparsınız?

En çok yazılan pozisyon 8 numara olmuş. Bu biraz Belhanda'yla alakalı bir konu. Belhanda'nın 8 gibi oynadığını ve genel anlamda iyi iş çıkardığını düşünüyorum. Tabi beklenti farklı olunca bu görülmüyor ve alakasız kıyaslarla eleştiriliyor. Saygı duyuyorum yine de, insanların beklentileri ve düşünceleri değişebilir. Ben gördüğümü yazmaya çalışıyorum.

Bu durumda Belhanda'yı göndermeyi mi düşünüyorlar bilmiyorum. Belhanda'yı direkt 8 yazmak ve önüne bir 10 numara almak mümkün mesela. Ya da Belhanda'yı öne atıp arkasına mı 8 düşünülüyor. İhtiyacın daha çok iki yönlü, Badou Ndiaye tarzında tempolu bir orta saha olduğunu düşünüyorum. Badou Ndiaye'nin yokluğu da Belhanda'yı daha çok savunma görevini yapmaya itiyor. Biraz da bu açıdan bakmak lazım.

Yine de 8 numara adına da alternatif yaratılmalı. Belhanda olmadığında yerine oynayacak isim Selçuk İnan oluyor ve temposu yetmiyor. Bu anlamda bir 8 numaraya ihtiyaç var ve Adrien Thomasson ismini yaşı / maliyeti itibariyle değerli görüyorum. Belki de 8 denilirken bu düşünüldü, bilemiyorum.

Sol kanat ise en çok yazılan 2. pozisyon olmuş. Buna ben de katılıyorum, Garry Rodrigues takımda kalsa dahi onun önüne iyi bir sol kanat bulmak zorundayız. Garry Rodrigues'in oyun aklının kitlendiği ve kolay önlem alındığı haftaları yaşıyoruz. Bu yüzden de gelebilecek iyi bir teklife mutlaka satılmalı.

Bizim o kanatta ihtiyaç duyduğumuz ismin Feghouli'nin sol şubesi olduğunu düşünüyorum. İyi bir Feghouli'yi düşünün tabi, mevcut halini değil. Sol tarafta da oyun aklını ortaya koymak zorundayız. Son haftalarda sadece sağ kanattan etkiliyiz, o da Mariano sayesinde. Solda Nagatomo iyi ama Mariano böyle oynarken onu dengelemek durumunda. Sol önde ise Garry Rodrigues sadece sağa çekip şut atıyor.

Garry Rodrigues giderse o pozisyon için 2 isim dahi gerekir. Yasin Öztekin'i de alternatif olarak düşünmüyorum. Trezeguet gibi isimler konuşuluyor mesela, bu tarz bir futbolcuyu alternatif olarak görmeli. Bahsettiğim tarz biraz daha Gonzalo Martinez ama onu da almak imkansız. O pozisyon için iyi bir bütçe gerekebilir, kalite yaratmalıyız. Onun da arkasını patlayıcı bir kanatla doldurmalıyız.

3. pozisyon ise stoper. Yine katıldığım bir konu, lider stoper gerekiyor ve mümkünse o da sol ayaklı olmalı. Fatih Hoca'nın oyun tarzında hızlı ve atlet savunmaların önemi olsa da Semih Kaya / Dany'li günlerde aranan isim Ujfalusi olmuştu. Ujfalusi tarzında bir isimle Serdar Aziz'in de şu an olduğundan çok daha fazlasını yapacağına inanıyorum. Haliyle olmazsa olmaz hamlelerden biri.

Maicon'a yol görünüyor bu durumda. Belki de Maicon'un yanında olur bu isim ama savunmayı böylesine ön alanda kurduğumuz bir ortamda tutunabilmesi zor. Fenerbahçe'nin oyun tarzında Neustadter'in dahi iyi iş çıkardığını görüyoruz, Maicon orada müthiş olurdu. Fatih Hoca'nın düzeninde ise olmuyor.

Denayer'i de bir şekilde tutmalı ya da bu tarz atlet ve hızlı stoper ihtiyacı da olacak. Kulübede birçok stoper var ama nicelik noktasında zayıfız. Serdar Aziz'in yerini garanti görüyorum. İhtiyaç olan onun yanında oynayacak lider bir stoper, arkasında da boşluğunu dolduracak iyi bir alternatif. Transfer döneminde stoper konusunu sıkça konuşacağız.

Burada öncelikli 3 ismi konuşuyoruz ama çok daha fazlasına ihtiyaç var. Forvet gibi, en az 2 isim gerekiyor. Kenarda yaratıcı bir oyuncumuz yok, sol bek alternatifi gerekecek, orta saha ve stoper konusunda ihtiyacı zaten yazdım. Bu anlamda hareketli bir transfer dönemi olmalı ve ufukta değişim var..

Musa Çağıran & Galatasaray, hakkı yeterince teslim edilmeyenlerden


Hakkının yeterince teslim edilmediği futbolcuların başında geliyor. Osmanlıspor günlerinde çizgisi hep bu düzeyde olsa da hiç konuşulmaz, görmezden gelinir. Piyasaya ilk çıktığı dönemde daha büyük bir potansiyeldi, hatta onun ışığında Galatasaray'a gelmişti. O potansiyeli karşıladığını düşünemem ama bu ligin değerli futbolcularından biri oldu.

Galatasaray'a transfer edildiğinde beklenti vardı ve yaşı da çok gençti. Gerçi hala genç, o kadar erken yaşta başladı ki daha büyük bir havası var. Oysa henüz 25 yaşında ve bu oyununun üzerine koyması da fazlasıyla olası. Erken vazgeçiyoruz, Sercan Yıldırım takasında gönderilecek bir isim değildi. Tek sezon üzerinden değerlendirdik, bu hataydı.

Konyaspor, Bursaspor ve Karabükspor günleri için iyiydi diyemem. Aşamayı Osmanlıspor'da yaptı ve vitrinde Badou Ndiaye olunca Musa Çağıran'a pek sıra gelmedi. Şu an Osmanlıspor'un ligde kalmak için verdiği mücadelenin en önemli ismi. 24 maçta 8 gol 1 asisti var ve bunu da merkez orta sahada yapıyor. Oyunun iki tarafında var, işin savunma tarafında da fazlasıyla mücadele içinde.

Bu tarz bir alternatife ihtiyaç duyduğumuzu yazmıştım. Diğer ihtiyaç ise yerli futbolcu noktasında. Tolga Ciğerci'nin görüntüsü istikrarsız, maliyeti yüksek. Tarz noktasında aynı isimler olsa da kıyas tarafında yararlılıkları farklı. Musa Çağıran'ın iyi bir top tekniği var, şut özelliği fazlasıyla iyi ve duran toplara kadar kullanabiliyor. "Mezzala" denen tipte, FM oynayanlar bilecektir. Oyunun iki tarafında var ve oyun tarzı da agresif.


Son oynadıkları Trabzonspor maçındaki istatistiği paylaşıyorum. Oyun tarzı noktasında biraz daha çağrışım yapması noktasında düşünün. Rakip ceza sahasına koşuları var, orada bulunuyor. İkili mücadelelerde yine var, şut atmaktan çekinmiyor ve etkili, sekeni de topluyor. Pas istatistiği de zaten teknik düzeyini gösterir. Galatasaray'da iyi bir alternatif olacağına inanıyorum.

Kulübede bu tarz, güvenilecek futbolcularımız yok. Musa Çağıran'ı 10, 8 ya da 6 gibi kullanırsınız. Bir de bunun üzerine Emre Akbaba tarzında yaratıcı futbolcu eklesek güçlü bir kulübemiz oluşur. Yerli futbolcuların altı çizilmeli, bu anlamda da ihtiyaç olacak. Gelecek sezon için bir adım yukarı çıkacağını ve transferinin konuşulacağına inanıyorum..

Bekleyelim yine de, yapacak bir şey yok


Enteresan istatistikler var. Son zamanlarda eleştirdiğimiz çoğu futbolcunun gol / asist rakamları ilginç. Feghouli de bunun ilk sırasında diyebiliriz. 24 maçta 6 gol 8 asist ki bu asistler içinde duran toptan yaptığı bir asist de yok sanırım. Yine de rakamlar beklentiyi karşılayamıyor, oynadığı kanadı süpüremiyor, mücadele noktasında yok.

Bazı futbolcuları 2 sezon olsa dahi bekleme taraftarıyım. İlk sezonunda ortada olmayan ama 2. sezonunda beklentiyi karşılamış birçok isim var. Her isim için "teklif varsa satalım" diyoruz ama bu isimlerin aynı kalitede yerlerini doldurmak diğer konu. Feghouli için de yaz kamp dönemini görmesi durumunda yükselebilir gibi bir düşünce var, doğrudur da.

Yine de şu zamana kadar toparlaması gerekiyordu. Yaz kamp dönemi görmeyen ama sezon içinde ayaklanan futbolcular da tanıyoruz. Hadi ilk zamanlara tamam da şu dönemde fark yaratması gerekiyordu. Bazı futbolcular sezonu erken açtı, bu dönemde düşmeleri doğal. Maicon, Belhanda ve Gomis için söylüyorum bunu. Feghouli'nin şu dönemde zirve yapması gerekiyordu.

Sezon içinde yüklemeler yapılıyor, Ocak ayı kampı da gördü. Forma istikrarı da var, bir şekilde forma onun. Gol / asist rakamları kalitesiyle alakalı, şu an dahi tek maçına maç kazandırabilecek bir değer. O aklı kondisyona dökemiyor, ayaklar maalesef gitmiyor. Hızı ve temposuyla tanıdığımız bir isimdi, onu özel kılan bazı özelliklerini unutmuş gibi.

Bir dönem 10 numaraya çekilmesi kondisyonu ile alakalıydı. İş de gördü, Kayserispor deplasmanı en iyi maçlarından biriydi. Belhanda'sız olmadı orada da, nedense Belhanda'yı direkt 8 düşünüp önüne Feghouli'yi yazamadık. Gerçi o maçlarda da 50. dakikanın ardından Feghouli bitiyordu, atımlık kurşun misali hareket etti. Bekleyelim yine de, yapacak bir şey yok..

23 Nisan 2018 Pazartesi

Muslera da şampiyonluk modunu açtı


Sezonun en kritik virajına girerken bazı futbolcuların performansı iyi / kötü anlamda dalgalanır oldu. Mariano (Alanyaspor maçındaki hatasına rağmen), Donk ve Muslera'nın yükselen formuna karşı Belhanda, Feghouli ve Gomis'in düşen görüntüsü. Umarım Beşiktaş karşısında herkes toparlar ve şampiyonluk yolundaki en büyük adımı atarız.

Negatif anlamda saydığım 3 isim de hücum noktasında. Son haftalarda hücumu taşıyan ismin Mariano olduğunu söylemek lazım. 2018'de en çok eleştirdiğim isimlerden biri olsa da son 2 haftada müthiş bir görüntüsü var. Tıkanan maçlarda bireysel yeteneklerin ön plana çıkmasını bekleriz, Başakşehir maçında attığı gol bu duruma en büyük örnek. Hepsi bir yana geriden oyunu kuruyor, sürekli bindiriyor ve sağdan onun sayesinde etkiliyiz.

Belhanda'nın deplasmanlardaki görüntüsü iyi değil. Mücadele noktasında ön plana çıkarıyorum, sevdiğim de bir isim ama deplasmanlar biraz daha fazlasını istiyor. Alanyaspor karşısında hiç beğenmedim, maalesef pas noktasında seri değil. İnce dokunuşlar arıyoruz, o imkanı da buluyor. Belhanda bunu çok fazla düşünemedi ve etkisiz kaldı. Gol / asist noktasında da uzun zamandır tabela yapabilmiş değil, deplasmanlarda zaten yok.

Feghouli'yi konuşmaya gerek yok aslında, klasik görüntüsü. Büyük beklentiler olsa da bunu bir türlü sergileyemedi. Mücadele noktasında da yok mesela, şu da iyiydi diyemiyorum. Özel bir yetenek, tek başına maç kazandırması gerek desek dahi o kondisyonu yok. Gomis'de de bir düşüş var, oyun anlamında ondan kopmaya başladık. Bu da iştahını düşüren en büyük etmen. Oysa hücumun odak noktası olarak kabul etmeliyiz.

Burada sevinilecek olan Muslera'nın şampiyonluk modunu açmasıdır. En son ne zaman tek başına maç kazandırmıştı hatırlamıyorum. Taffarel geldiğinden bu yana yükselen bir görüntüsü vardı (duran toplar dahil), Alanyaspor karşısında ise tek başına maçı kazandırdı. Son şampiyonluktaki Mersin deplasmanına gittik ister istemez, umarım öyle bir kırılma yaratmıştır. Donk'u ise konuşmuyorum bile, Allah nazar değdirmesin..

22 Nisan 2018 Pazar

Olası şampiyonluğun belki de en büyük hikayesi Donk olacak


Donk'dan bahsediyorum. Görünen o ki her maçın ardından da bahsetmeye devam edeceğim. Ocak ayında Nagatomo transferi piyangoydu, son gün için büyük bir şanstı. Donk ise ondan da büyük bir piyango, hiç hesapta yoktu. İstediğimiz hamleleri yapamadık, eminim ki hocanın hayalleri başkaydı. Bir de üzerine Badou Ndiaye'nin kaybını ekleyince "şampiyonluk gitti" söylemleri yine ortaya çıktı. Şampiyonluk gitmediyse eğer Fatih Hoca'nın sayesindedir, bu tarz kazanımlarıyla. Fernando'nun yokluğunda da, varlığında da Donk biir anlamda olmazsa olmaz. Fernando'nun sakatlık sonrası iyi dönmediğini görüyoruz, eksikleri var. Şu aşamada ortayı tutan isim Donk oldu, önemli katkısı var. Savunma tarafı bir yana, topu kullanımı ve ters topları diğer yana. Pogba benzetmeleri yapılıyor ve tarz noktasında abartı değil. Olası şampiyonluğun belki de en büyük hikayesi Donk olacak ve Fatih Hoca'nın kariyerinin de en önemli kazanımlarından biri..

Bu tarz maçlarda "kurtarıcı" olması atladığı eşiği gösterir


"Maçtan önce Sinan ve Yasin'i kendi odama çağırıp konuştum zaten. Kupa maçının sevimsiz havasını almak için. Çok da doğru oldu. İyi iş yaptı. Kendisine de demiştim, böyle olmalı. Hep de dile getiriyorum bunu. İkisi adına çok mutluyum."

Hücum tarafında alternatifler kısıtlı. Sinan Gümüş, Yasin Öztekin ve Eren Derdiyok dışında 4. bir hamle yapamıyorsun. Yaratıcı bir futbolcun yok, forvet ve kanatlar adına da tercih edebileceğin isimler bunlar. Aralarında bir şeyler yapma potansiyeli olan isim ise Sinan Gümüş. Konyaspor maçında olduğu gibi Alanyaspor karşısında da takımını kurtaran isimdi.

Sinan Gümüş'ün Galatasaray'da attığı birçok gol var. Bunun yanında ön plana çıktığı maçları da sayarız ama o eşiği hiç atlayamadı. Devamı gelmedi çünkü, gelişim göstermedi ve ben de bu durumu eleştirdim. Fatih Hoca ise ona güveniyor, Sinan Gümüş'ün de daha fazla çalıştığına inanıyorum. En azından bu tarz maçlarda kurtarıcı olması atladığı eşiği gösterir. Umarım devamını getirir.

Rolü önemli. Sağ kanat olduğunu ya da orada büyüyeceğini düşünmüyorum. Kafamdaki rolü 2. forvet olma noktasında, Gomis'i tamamlayacak isim gibi. Sol ayağı kıymetli, müthiş bir gol vuruşu var. Rakip ceza sahasını dolduruyor ve forvet özelliğiyle ön planda. Topu alıp sürükleme noktasında ise eksikler var, bu anlamda forvet gibi izlemek daha kıymetli gibi. Bunu da yeni sezonda daha sık göreceğiz. Şu aşamada başka bir alternatif yok.

Yasin Öztekin'i de beğendim bu arada. Akhisar maçında çok kötüydüler ve hücum tarafında beklenti de bu futbolcular üzerindeydi. Alanyaspor karşısında geri dönmüş olmaları mutlu etti. Dediğim gibi, alternatifler kısıtlı ve mevcut isimler bunlar. Ne alabiliriz diye düşüneceğiz, sonrasına yaz döneminde bakarız. Sinan Gümüş de önemli, Yasin Öztekin de, Eren Derdiyok da.

Beşiktaş karşısında iyi bir Maicon izleyeceğimize inanıyorum


"Maicon ile buraya gelmeden önce baş başa konuştum. Öylesine dev gibi bir adamın bu kadar üzgün olabileceğini düşünemiyordum. Üzüntüden de öte bir hali vardı. Koca bir adamın ağlaması, insanı perişan ediyor."

Maicon'un durumunu herkes gibi ben de eleştiriyorum. Transferini istediğim, sezon içinde de desteklediğim bir futbolcuydu. Defoları olsa da yararlıydı, farklı işleri vardı. Lider karakteri ön plana çıkıyordu, isyan noktasında takımı ayaklandırıyordu, top tekniği oyun sisteminin önemli bir parçasıydı ve attığı gollerle de konuştuk.

Ağır bir futbolcu olduğu doğru. Açık alanda hızlı bir oyuncu karşısında 2. bir hamle şansı yok. Fatih Hoca'yla da savunmamızı mümkün olduğu kadar orta sahaya yakın kuruyoruz ve bu oyun içerisinde Maicon daha da bocaladı. Son haftalarda ise iyice dip noktayı gördü ve hataları neticesinde kaybedilen maçlar var.

Rotasyon dar, 13 - 14 futbolcu üzerinden döndürüyoruz. Önümüzde de 4 hafta var, bu futbolculardan başka şansımız yok. Kaybetmek kolay olan, kestirip atabilirsiniz. Futbolcuyu kazanmak ve bu kötü durum içinden ayaklandırmak gerekiyor. Maicon da kolay vazgeçebileceğimiz bir futbolcu değil, en azından kalan haftalarda.

Serdar Aziz cezalı duruma düştü işte. Onu da sezon boyunca ön plana çıkardım, ligin en iyilerinden ama Alanyaspor karşısında yaptırdığı penaltıda hatalıydı. Sarı kart görerek cezalı duruma düştü ve Beşiktaş karşısında yeniden Maicon'a dönüyoruz. İyi bir Maicon'a da ihtiyacımız olacak. Rakibin Negredo'su var ve Alanyaspor karşısında neredeyse her kafayı vurdurduk. Negredo'yu durdurmanın yolu Maicon'un hava hakimiyetinden geçecek.

Fatih Hoca çok büyük bir mentor. Futbolcuyu nasıl kazanacağını iyi biliyor ve iletişim noktasında en iyilerden biri. Maicon'u da kazanacağına ve Beşiktaş karşısında iyi bir Maicon izleyeceğimize inanıyorum. Bu noktadan sonra Fatih Hoca'ya güvenmek dışında bir şansımız da yok. Şampiyonluk ihtimali Fatih Terim üzerinden konuşabiliriz..

Alanyaspor 2-3 Galatasaray, deplasmanlarda biraz daha kontrol?


Deplasmanlarda kötüyüz ve bu sezon içinde çözülebilecek bir durum gibi görünmüyor. 13 - 14 kişilik rotasyonla şampiyonluk mücadelesi vermek zor. Bu 13 - 14 isim arasında beklentiyi karşılayamayan, yeterliliği düşük, özellikle deplasmanda kayıp futbolcular var. Ekstra performanslar gerekiyor, Fatih Hoca'nın rotasyonu eleştirilirken bu göze alınmalıydı. 

Şampiyonluğa oynadığımızdan söz ediyoruz. 16. dakikada 2-0'dan bu maçın 2-2'ye gelmemesi gerekir. Hatta öyle bir rüzgar oluştu ki kaybettiğimiz diğer deplasmanlara doğru döndü. Alanyaspor'un 2-2'nin ardından daha net pozisyonları var. Bu maçı kazandıran Muslera oldu ve olası şampiyonlukta da konuşulacak bir hikaye. Bu ekstra bir performanstı, belki Muslera için olması gereken ama uzun zamandır göremediğimiz.

Sinan Gümüş de diğer ekstra. Hamle şansımız yok, bu yüzden de ezber hareket ediyoruz. Eren Derdiyok'un oyuna girdiğinde "yine mi doldur boşalt" diyoruz da başka bir çaren kalmıyor ki. Bir tane yaratıcı oyuncun yok mesela, Belhanda veya Feghouli kötü olduğunda kimi alabilirsin. Mevcut isimler arasında Sinan Gümüş'e güvenebiliyorsunuz, ortaya fark koyabilecek, en azından gol anında orada olacak tek isim. Konyaspor maçını kurtarmıştı, buradaki geri dönüşü çok daha büyük.

Galatasaray'ın deplasmanlarda iki büyük sorunu var. Oyun felsefesi gereği stoperleri orta sahaya yakın oynatıyor ve önde karşılıyoruz. Bunun doğru işlemesi için hücumda hata yapmamak gerekiyor. Biz ise rakip ceza sahası civarında top kaptırmakla meşgulüz. Belhanda ve Feghouli'nin bu noktada ortaya fark koyması gerekiyor ama Alanyaspor maçının kayıplarından oldular. Garry Rodrigues zaten akıl koyamıyor, bu durumda Gomis'i kim besleyecek.

Galatasaray'ın hücumu Mariano'nun etkisine bakar oldu. Başakşehir maçında da bu böyleydi, gol sonrası açıldık. O maçın anahtarı rakibi iyi durdurmak oldu, Alanyaspor karşısında ise alınan riskler ile Akhisar kupa maçının farkı yoktu. Denayer'in hızı önemli bir artı olsa da yetmedi, hücumda kaptırdığımız her topta rakip etki etti. En azından 2-0'ın ardından biraz daha kontrollü futbol diyebilirdik.

Maçı bitirecek anlar da elimize geçti aslında. Gomis'in kafasında 3-1'le soyunma odasına girsek görüntü değişebilirdi. 2. yarıda Garry Rodrigues'le de 3-1 imkanı geldi ve yine beceremedik. Dönüşü 2-2 oluyor, Mariano'nun pas hatası, Serdar Aziz'in kontrolsüz girişi derken oluşan hata zinciri. Savunma noktasında da sorunlar var, arkayı hız üzerinden de kurguladığımızda görüntü değişmiyor. Denayer'le kafa topu alamıyoruz mesela, büyük bir noksan.

Fernando'yu eleştiremem, büyük maç eksiği var. Şu aşamada orayı Donk iyi bir şekilde tutuyor. Ocak ayının transferi demiştim, üzerine koyarak devam ediyor. Donk / Fernando / Belhanda üçlüsünde Fernando biraz daha topla çıkmaya, 8 gibi oynamaya çalışsa da o özelliği yok ve zorlanıyor. Savunma kısmında da doğal olarak eksi gücünde değil, yoksa orayı çok daha iyi tutacağız. Belhanda'nın da etkisizliğini ekleyince yaratıcılık büyük bir sorun olarak karşımıza çıktı.

Gomis'i hücumun odağı olarak düşünmek doğru olandı, biz bunu unuttuk. Onu odak olarak kabul etmek ise yaratıcı oyuncuların farkını ortaya koymasından geçecek. 4 hafta kaldı Feghouli kayıp, ne kadar övsem de Belhanda'nın deplasman oyunu iyi değil. Selçuk İnan'a dönsen bu sefer de başka sorunlar ortaya çıkıyor. Şu rotasyonla şampiyonluk yarışı vermek gerçekten zor. Hocanın oyun tarzıyla alakasız birçok isim var.

Yine de bir şekilde kazanmak önemliydi. İyi oyunun konuşulmayacağı günleri yaşıyoruz. Kazanmak ve maç maç ilerlemek lazım. Alınacak tek deplasman galibiyetinin diğer deplasmanlar adına anahtar olabileceğini düşünüyordum. Sorun şu, savunmayı önde kurarken rakibin hızlı oyuncularına karşı teslim olmak. Özellikle deplasmanlarda biraz daha kontrol gerekebilir. Şimdi Beşiktaş maçını konuşabiliriz, her maç en önemli viraj..

21 Nisan 2018 Cumartesi

5li #19; Beklediğimiz ama gelmeyen forvet?

İzlediğiniz dönem itibariyle Galatasaray için en çok beklediğiniz ama gelmeyen forveti sordum. Çok fazla yanıt geldi, herkese teşekkür ediyorum. O isimlerden 5'ini burada paylaşacağım ama buradan da yorumlarınızı beklerim. Bu tarz konuları konuşmayı seviyorum. Hem tatlı bir nostalji, hem hafızayı hareketlendirme noktasında önemli. 


Fernando Morientes

Şaşırtıcı değil, ilk sırada yer almasını bekliyordum. Özellikle 2000'li yıllarımıza damga vuran bir futbolcuydu. Özhan Canaydın'ın büyük vaatlerinden olan, hemen hemen her sezon peşinde olduğu, hatta uçak biletine kadar hazır denilen bir isimdi. Çok kaliteli bir isimdi, eminim ki Galatasaray'da büyük işler yapabilirdi. Real Madrid günlerini biliriz ama Monaco'yla oynadığı Şampiyonlar Ligi finali unutulmazlardan. 


Hernan Crespo

Crespo'yla alakalı iddialar ne kadar gerçekti bilmiyorum ama en çok ismi yazılan 2. futbolcu oldu. Crespo'nun Galatasaray'dan teknik direktörlük teklifi aldım açıklamasını hatırlıyorum. Futbolcu olarak ise Inter sonrasında ciddi şekilde düşünülmüş. Inter'den Genoa'ya bonservisi elinde şekilde geçmişti, o dönem olabilirdi. Geçmişe indiğimizde ise piyasası ve ismi noktasında zor bir transfer. Çok önemli forvetlerden biri de o, hangi yaşta olursa olsun Türkiye'yi sallardı.


Ruud van Nistelrooy

Bu adamın büyük hastasıydım. Hak ettiği değeri de gerçek anlamda alamadığını düşünüyorum. Manchester United'in Van Nistelrooy sonrasında bu verimlilikte bir forvet bulamadı belki de. Real Madrid günleri de fazlasıyla iyiydi ama hakkını teslim edemedik sanki. Onu da Real Madrid dönemi sonrası almak mümkündü. Bonservisi elinde şekilde Hamburg'a gitmişti ve Bundesliga kariyeri de fena değildir. Sonrasında Malaga'ya gitti, o dönem Malaga'nın çılgın harcadığı ve battığı dönemdi. Yine yaşı ne olursa olsun büyük fark yaratacak, bu ülkeyi sallayacak isimlerden biriydi. Keşke dediğim isimlerden.


Diego Forlán

Forlan'ı transfer etmiş olsaydık neler olacağını merak ediyorum. Forlan, Reyes, Ujfalusi paketi enteresan olabilirdi. Bu isimleri Fatih Hoca'nın yönetiminde görmek isterdim. Tabii sadece bu dönem için değil, Forlan ismini geçmiş yıllarda da anmıştık. Bu tarz forvetlerin yaşı ne olsa da Türkiye'de büyük işler yaptığını görüyoruz. Bize farklı bir yol hazırlayabilirdi ki çok kaliteli forvetti. Galatasaray olmayınca Inter'e gitti, sonrası ise düşüş. Belki onun adına da bir kırılma noktası olacaktı.


Nuno Gomes

Nuno Gomes denildiğinde de akıllara Fatih Terim gelir. Fatih Terim'in Fiorentina'ya transfer ettiği bir isimdi ve Euro 2000 performansı sonrasında gerçekleşmişti. Fatih Terim'in 2. Galatasaray döneminde ise İtalya'da birlikte çalıştığı çoğu futbolcuyu Galatasaray'la andık. Rui Costa ve Nuno Gomes bunun en büyük örnekleri. Galatasaray'da görmek güzel olabilirdi, o dönem için iyi bir forvetti. İtalya günleri çok parlak değildi, çok geçmeden Benfica'ya geri dönmüştü. İmkanı olan bir transferdi..

20 Nisan 2018 Cuma

Belhanda'dan ziyade kilidi Feghouli'nin açmasını bekliyorum


Kalan 5 hafta adına ayağa kalkmasını beklediğim tek isim. Herkesin katkısı az çok belli, bir tek Feghouli'nin değişkenlikler gösterdiğini söyleyebilirim. Şampiyonluk kadrosunu bulduğumuzu yazdım, o 11 içinde alternatifi olmadığı için Feghouli de yer alıyor. 

En formsuz hali dahi özel yetenek. Tek başına maç kazandırabilecek, atacağı tek şut ya da pasla tüm seyre hükmedebilir bir isim. Beklentiler çok daha fazlası, isim noktasında pozisyonunun en iyisi olmasını bekliyorum. Sezon geneline baktığımızda bunu alamadık ama öyle anlar var ki kalitesiyle kendini konuşturdu. Gol / asist istatistiği noktasında da bu böyle ama oyunu yetmiyor.

Belhanda'yı eleştirmiyorum mesela, ondan beklediğim bu. Beklenti farklıydı ama böyle bir oyuna evrildi ve memnunum. Hocanın da memnun olduğunu düşünüyorum. Yeni sezonda Belhanda'nın yeri garanti ve onu bir 8 numara olarak görmemiz gerekiyor. Feghouli için bunu söyleyemem, bu görüntüyle gelecek iyi bir teklife gidişi olası.

Sorun da temposuyla alakalı. Selçuk İnan da bu sorunu yaşıyor ama yaşı, oyun tarzı, beklenti derken onu az çok anlarız. Ne kadar iyi durumda desek dahi yetmeyen bir temposu var. Fatih Hoca ise ön alanda mümkün olduğunca hareket ve tempo istiyor. Belhanda'yla basıyoruz, pres gücünün en önemli unsurlarından. Feghouli'yle ise bunu yapamıyoruz, oysa destek olması gerekiyor.

Topu ayağına aldığında fazlasıyla özel olsa da diğer noktalarda yetmeyen bir tempo var. Çoğumuzun düşüncesi "kamp görse çok daha iyi olur" üzerine. Yaz dönemini sakat geçirmesi ve dönüşünün Eylül ayını bulması elbette büyük handikaptı. Sezon içinde tam toparladı derken bir de 1 aylık ceza dönemi geldi ki o andan bu yana toparlayamadı. Ocak ayının da çok iyi gelmediğini söyleyebiliriz.

Belhanda'dan ziyade kilidi Feghouli'nin açmasını bekliyorum. Son 5 haftada kendisine fazlasıyla ihtiyaç olacak. Hücumdaki en önemli akıl, bizi sürüklemesi gerekiyor. Tempo olarak beklentiyi karşılayamasa dahi en azından özel işlerini görmek gerekir. Özellikle Mariano / Feghouli ikilisi isim anlamında Şampiyonlar Ligi seviyesinde bir sağ kanat. Şu ikiliyi gerçek anlamda bir türlü izleyemedik..

Burada konuşulacak olan "yetenek" değil, "karakter" ya da "idol olabilmek"


Burada konuşulacak olan "yetenek" değil, "karakter" ya da "idol olabilmek". Galatasaray denildiğinde birçok yetenekli futbolcu ya da sporcu sayarız. Tarihte inanılmaz isimler izledik, kimi müthiş işler yaptı, kimi hayal kırıklığı oldu ama hemen hemen hepsini bu forma altında izlemek büyük gururdu. 

İdol olmak ise başka bir olay. Yetenek yetmiyor, karakteri ve kazanan kimliği de beraberinde getirmelisiniz. Dünya'da büyük takımlarda forma giyersiniz ve böylelikle de gurur kaynağı olursunuz. Yeteneğiniz sizi o noktalara taşımıştır ve bu yönde bir kariyer geliştirirsiniz. İdol da olursunuz, tüm ülke size bu gözle bakar.

Bülent Korkmaz benim için "idol" diyeceğim isimdir. Tüm kariyerini Galatasaray'da geçirdi ve kulüp bazında gördüğümüz neredeyse tüm büyük başarılarda onun da imzası var. Bu imzaların çoğunda da takımın kaptanıydı. Aşırı yetenekli bir stoper değildi, Galatasaray'da yetenek anlamında çok daha iyilerini de izledik ama karakter ve liderlik noktasında daha büyüğünü görmedim. Eminim ki böyle bir Galatasaray kariyeri de bir daha gelmeyecektir.

Bülent Korkmaz isminin kadın basketbolundaki karşılığı da Işıl Alben'dir. Çok büyük bir Galatasaraylıdan bahsediyoruz. Bunu her an yansıtıyor ve kadın basketbolu adına gördüğümüz neredeyse tüm başarılarda imzası var. Yetenek değil konu, lider özellik, karakter ve mücadele. Bu takımın lideri, hem de fazlasıyla büyük bir lider.

Galatasaray dediğimizde de "idol" isimlerden biri Işıl Alben olacak. Galatasaray tarihinde adı en özel şekilde yazılı, umarım kendisiyle çok daha büyük başarılar kazanırız. Hatta faal olarak devam ediyorken dahi Işıl Alben ismini kulüp içinde bir yerlere vermemiz gerekiyor. Hakkını ödeyemeyiz ve Işıl Alben gibi bir Galatasaraylıyı izlediğimiz için de gururluyuz..

Kalan 5 hafta adına şampiyonluk kadrosunun bulunduğunu düşünüyorum


Başakşehir maçının ardından yazacaktım, Akhisar mağlubiyetiyle de onaylamış olduk. Rotasyon için düşündüğümüz bazı isimlerden herhangi bir katkı alamayacağımızı gördük. Başakşehir karşısında da iyi oynayan, güvenli bir 11 vardı. Haliyle de kalan 5 hafta adına şampiyonluk kadrosunun bulunduğunu düşünüyorum. Sakatlık ya da cezalar gibi durumlar olmadığı sürece bu kadro devam edecektir.

Muslera
Mariano Denayer S.Aziz Nagatomo
Fernando Donk Belhanda
Feghouli Gomis Garry

Maicon'dan kaynaklı yaşadığımız büyük sorunlar olmaya başladı. Bazı defolarını yazsak dahi bunlar çok fazla gün yüzüne çıkmadan devam ediyordu. Son haftalarda ise performansı tamamen bu defolar üzerine yorumlanıyor. Ağır kalması, açık alanda tek hamleli oluşu, odak kaybı gibi sorunlar var. Akhisar karşısında da bu sezon için finali yaptığını söyleyebilirim.

Fatih Hoca'nın felsefesinde hızlı ve atlet savunmacılar ön plana çıkar. Stoperleri orta sahaya yakın oynatıyoruz ve mümkün olduğunca ön alanda savunmaya çalışıyoruz. Böyle bir oyunda da Maicon'un yeri yok diyebiliriz, eksikleri daha da ön plana çıkıyor. Son haftalardaki düşüşü biraz bundan, bu oyunda başarılı olması imkansız. Akhisar karşısında yanında Serdar Aziz de olmayınca iyice dağıldı.

Maicon'dan beklentilerim olsa da ilk zamandan bu yana Serdar Aziz'i daha ön plana çıkardım. Oyunu kadar lider özelliği olduğunu da düşünüyorum ve güvenilecek bir stoper. Denayer'le de bu anlamda iyi bir uyum sergileyebilir diye düşünüyordum, öyle de oldu. Denayer'in de birçok defosu var ama hızı ve atletizmi itibariyle Fatih Hoca'nın kalemi. 

Kalması durumunda da iyi bir gelecek onu bekliyor olabilir. Henüz 22 yaşında ve stoperlerin geç olgunlaştığını düşünüyorum. Bek ya da defansif orta saha oynayabilmesi itibariyle de her zaman iyi bir alternatif. Yeni sezonda da Serdar Aziz / Denayer'le devam edip, arkalarına tecrübeli bir stoper transferi benim adıma şaşırtıcı olmaz. Dany / Semih Kaya ile Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde yürüyorduk, bu ikili çok daha iyi.

Bir de Donk'u ekleyeceğiz. Fatih Hoca'yla birlikte ayağa kalktı ve form noktasında fazlasıyla iyi. Fernando'nun dönüşüyle Donk'u alternatif olarak düşünüyorduk ama bu ikili bir arada da oynar. Belhanda iyi işler yapıyor çünkü, oyunu yönlendirme noktasında yeterli. Burada Fernando'nun hala maç eksiği var ve iyi durumda değil ama o da toparlar. Fernando'yu biraz daha öne atıp Donk'u 6 numara gibi düşünüyor hoca. Bu hat bizi biraz daha agresif kılıyor, deplasmanlar adına çok daha kıymetli.
 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir