31 Ağustos 2017 Perşembe

Lionel Carole Sevilla'da


Asamoah bağlantısıyla başlayayım. Asamoah'ı alacağından emin olmayan Galatasaray, Carole'yi kiralamazdı. Asamoah'la alakalı sorun olacağını düşünmüyorum ve 8 Eylül'e kadar zaman var, şu an dün olduğu gibi "panik" oluştu. Bekleyelim derim, Asamoah'la alakalı söylediğim noktadayım ki birçok yerde yazılan, çizilen aynı.

Carole'ye gelirsek, kim derdi Sevilla gibi bir takıma gidebileceğini. İlk kez dün duyduk bu hamleyi, o aşamada ihtimal vermedik ama gerçekleşti. Galatasaray'da 2 sezon geçirdi, bana sorarsanız kaydettiği aşama yok. Hatta geldiği güne oranla geriledi, geçen sezonu felaket olduğu gibi Östersunds serisinin de büyük hayal kırıklığıydı. 

Sağ bek Linnes'e kaptırdı formayı, bir daha da geri alamadı. Galatasaray'ın sol bekle alakalı düşüncesi malum, Linnes'i alternatif düşünüyor. Denayer'i de sağ bek alternatifi ihtimalleri arasına yazdığımızda Carole'ye yer kalmadı. İşin sürprizi Sevilla, böyle bir takımın onu düşüneceğini aklıma gelmezdi. Troyes'e döneceği konuşuluyordu, 1 - 1.5 milyon avro arası bir bonservis kazanırız diye düşünüyordum.

350 bin avro kiralama bedeli, 3.5 milyon avro ise satın alma opsiyonu. Bence şartlar güzel, opsiyon kullanılır mı bilmem tabii, Carole'nin ne derece aşama kaydedeceği ile alakalı. Sevilla bir şey görmüş olmalı ki bu transferi gerçekleştirdi, Galatasaray da gördüğünüz gibi zarar etmedi Carole'den. Telles sonrası ilk zamanlar dışında beklenileni alamadık ama doğru transferden zarar etmiyorsunuz. Bonservisi ya da yıllık ücretiyle de öyle doğru hamleydi ki. 

Tudor'la gelişim sağlar diyordum, atletizmi kıymetliydi. Stopere evrilme ihtimalini de düşündük, devamında 3'lü savunmanın sol kanadında dahi denendi. Yürümeyeceği belli oldu, yapacak bir şey yok. İyi karakterdir ama, severim Carole'yi. Sessiz, sakin, işini yapmaya çalışan bir futbolcuydu, doğru karakter. Alternatif olmaktan öteye geçemeyecekti tabii, bir o kadar da başarılı hamle..

Nordin Amrabat & Galatasaray, Eylül ayının fırsatı olabilir


Eylül ayını önemli, sekenleri toplamak adına. Avrupa'nın çoğu önemli liginde bugün itibariyle transfer dönemi kapanıyor ve Türkiye'de transferin 8 Eylül'e kadar sürecek olması büyük bir avantaj. Sekenlerden kastım bu işte, transfer gerçekleştirememiş ve fazla ihtimali olmayan futbolcular. Eylül ayı sonrasında gerçekleşecek her transfer "fırsattır" bunu belirtelim.

Özellikle de serbest veya kiralama ihtimali olunan futbolcular anlamında. Bazı eksikleri kapatmak, alternatif yaratmak bu yollu mümkün. Galatasaray'ın da sol açık / forvet konusunda böyle bir ihtiyacı var aslında. Arda Turan'la alakalı bir gündem yaratıldı ama gerek olmadığını düşünüyorum, böyle bir lükse ihtiyaç yok. Takımın da ahengini bozmak anlamında yanlış bir adım olur bu.

Feghouli dönüyor, Garry Rodrigues'i alternatif olarak izleyeceğiz ve sol tarafta Tolga Ciğerci'nin oyun tarzıyla alakalı yarattığı bir farklılık var. Tolga Ciğerci'yi oradan almanın da yanlış adım olacağını düşünüyorum, bu oyun tarzının devam etmesi gerekiyor. Orada orta saha özellikli böyle bir ismi kullanmak farklılık yaratıyor, pres / tempo ya da orta sahayı desteklemek noktasında.

Yasin Öztekin veya Sinan Gümüş'ten çok büyük beklentilerim yok. Sinan Gümüş için teklifler var diyorduk ama son güne girdik, ne olur bilmem. O kalırsa zaten böyle bir adım atılmaz, baştan belirteyim. Sinan Gümüş'ün forvet özelliği tartışılır tabii, çift forvette tamam ama tek forvet olarak onu düşünemem, sahte 9 değil.

Wellinton'u konuşuyorduk, Galatasaray'ın hızlı, savunma arkasına sarkacak bir forvete ihtiyacı var diye. Ayrıca forvetin kanat özelliğinin de olmasının altını çizdik ki Amrabat bu tarife uyar. Daha çok sol tarafta biliyoruz onu, topu sağına çekip yaptığı ortalarla. 2012 - 2013 sezonunda, özellikle Şampiyonlar Ligi'nde o ortaların ekmeğini çok yedik, yüksek bir asist sayısı vardı. Bonservisinin altında ezildi, daha büyük beklentiler vardı ama Fatih Terim döneminde kötü bir sezon geçirmedi.

Sonrası karışık, Mancini de şans verdi ama ısrarcı değildi. Ocak ayında Malaga'ya kiralandı, geri döndü, tekrar kiralandı, sonrasında geri döndürülmek istendi ama opsiyonu alındı. Malaga'da başarılıydı, Watford'a da 8.5 milyon avro gibi bir bonservise gitti. Premier Lig günleri beklediği gibi geçmiyor, forma giyiyor ama beklentinin uzağında. Bu süreçte bek dahi kullanıldı ya da 3lü savunmanın kanatlarında. Ben onu daha çok ya solda ya da forvette düşünüyorum.

Patlayıcı güçtür Amrabat, kenardan getirdiğinizde güvenebileceğiniz bir isim. Forvette de rahatlıkla kullanırsınız, rakip savunma arkasına sarkıtabileceğiniz, sahte 9 oynatabileceğiniz bir isim. Her iki kanatta da Yasin Öztekin veya Sinan Gümüş'e göre daha iyi alternatif. Garry Rodrigues ile birlikte iyi bir tamamlayıcı olurlar, transferi mantıksız olmaz.

Bonservis imkansız tabii, kiralanması durumunda böyle bir şey düşünülür, o da Eylül ayının fırsatı olabilir. Arda Turan gibi isimleri düşünmek yerine, Amrabat ile hem kanadı hem de forveti alternatif altına almak bana daha doğru geliyor. Denayer gibi Galatasaray'ı seven, bu forma için savaşacağını bildiğiniz bir isim daha. Tanıdığımız, bildiğimiz bir isim. Amrabat hakkında uzun uzun konuşmaya gerek olmadığını düşünüyorum..

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Jason Denayer Galatasaray'da


Uzun zamandır uğraşıldığını biliyorum. Öncelik değil, olması durumunda ise hayır denilmeyecek bir transfer. Denayer olmasaydı herhangi bir stoper transferinin gerçekleşmeyeceğine de eminim, o da Serdar Aziz'in performansı sonrasında. Olmazsa olmaz değildi diyeyim en azından. Peki oldu da kötü mü oldu, asla. Bu transferden dolayı son derece mutluyum.

Duygusal da bakılır ayrıca, ayıp değil. Bir tarafta Galatasaray'dan ayrılmak için 40 takla atanlar, bu formanın hakkını veremeyenler var. Diğer tarafta ise Galatasaray'a geri dönebilmek için 2 senedir çabalayanlar. Bunu yapan da yabancı, sadece 1 sezon Galatasaray forması giymiş bir futbolcu, Birçok teklifi kabul etmedi bu uğurda. Bırakın da Galatasaray'a dönsün bu adam, başarısız olacaksak bile böyle adamlarla başarısız olalım.

Galatasaray'da müthiş bir sezon geçirmediği doğrudur, buna Sunderland'ı da dahil edeyim. İki takımın ortak özelliği ise sağlayamadıkları istikrardı. Denayer'i sağ bek olarak başlattık, sakatlık dönemi oldu, döndüğünde değişen teknik direktörler ve ancak Riekerink döneminde istikrar yakaladı. Sezonu da iyi tamamladı ayrıca, son haftaları hatırlayın. Sunderland'da ise stoper dışında her pozisyonda izledik, nasıl gelişim sağlayacaktı ki?

Bu dönem farklı, sistemi olan, daha iyi bir takım var. Denayer henüz 22 yaşında, ayağa kalkmak için daha iyi bir fırsat olabilir mi? Hızı ve atletizmi kıymetli, bu anlamda tam Tudor'un kalemi. Sağ bek oynayabilmesi diğer artı, hatta Fernando adına dahi alternatif. Carole gidiyor, sol bek alternatifi Linnes diyeceğiz, sağ tarafta ise ihtimal Denayer oluyor.

Benim için Serdar Aziz bir adım önde, o ayrı. Yine de ona güvenerek yola çıkamazsınız ve sakatlığı durumunda alternatif Ahmet Çalık. Denayer'in önemi burada ön plana çıkar ya da Maicon / Denayer'i de izleriz. Altı çizilesi bir nokta daha var, geriden oyun kuran, topla çıkmaya çalışan tek isim Fernando. Denayer'in topla çıkışları Fernando'yu fazlasıyla rahatlatır. Baskı aradığımız anlarda da hızlı bir stoperin varlığı ön plana çıkar.

Sol stoperin altı ısrarla çiziliyordu, bence de gerekli ama acil değil. Bir sonraki sezonda yatırım oraya olur, şu an mevcut stoperlerle başarı mümkün. Denayer'in transferine de fazlasıyla mutlu oldum, bu adamı görmek bana mutluluk veriyor. Bu birlikteliğin yeniden yaşanması gerekiyordu, yaşanacaktı da.

Jason Denayer & Galatasaray, gelsin ya da gelmesin diyenlerin haklı sebepleri var


Gelsin veya gelmesin diyenlerin haklı sebeplerinin olduğu bir konu. Jason Denayer, 1 sezon geçirdiği Galatasaray'da belki futboluyla değil ama karakteriyle büyük bir iz bıraktı. Kiralık olarak formasını giydiğiniz bir takıma ancak bu kadar yüksek aidiyet duyardınız. Konunun duygusal kısmı da var, geçen sezonun son gününe kadar Galatasaray'a dönmek için gösterdiği çabayla.

Manchester City'nin Denayer özelinde beklentisi büyüktü. Celtic'e kiraladıklarında da Denayer adına geçen iyi bir sezon vardı. Sonra bir seviye daha yukarısı dediler, Şampiyonlar Ligi kaynaklı Galatasaray'a kiraladılar. Mevzu burada başlıyor, stoper oynamasını bekliyorlardı ama Hamza Hoca onu daha çok sağ bek kullandı. Sonra sakatlık dönemleri oldu, geri döndüğünde formayı yine aldı ama geriye dönüp baktığımızda Galatasaray'da beklenen gelişimi sağlayamadı.

Denayer Galatasaray'da devam etmek istiyordu, City ise bu sebeplerden kaynaklı kabul etmedi. Premier Lig'de gelişimini izlemek istediler, doğaldır. Sunderland dönemi de enteresan yalnız, Galatasaray'a sağ bek kullanıldığı için tepki göstermişlerdi. Sunderland'de ise sağ bek, sol bek, orta saha gibi de izledik kendisini. Geriye dönüp baktığımızda ise yine gelişim gösteremedi, yani Denayer adına 2 sezon kayıp.

Denayer 22 yaşına geldi ama Manchester City'nin onun özelinde bir beklentisi kalmadı. Orada devam etmesi imkansıza yakın olmasına rağmen kolay da gözden çıkarmıyorlar. Lyon'la anlaşmıştı mesela, bırakmadılar. Lyon'un ona talip olması da piyasasının olduğunu gösterir, hala yatırım yapmak isteyen takımlar var. Geçtiğimiz günlerde yazmıştım, Denayer'in bir isyanı vardı. Yine kendi sahip oldukları Girona'ya kiralamak istiyorlar ama Denayer bunu kabul etmiyor.

Duygusal tarafı bir kenara bırakıyorum, biraz daha içi kısmına bakalım. Denayer'i istemeyenlerin istememe nedeninin mevcut stoper bolluğu olduğunu düşünüyorum. Denayer'in fark yaratacağına da inanmıyorlar ve eldeki stoperlerden bir farkı olduğu düşünülmüyor. Doğru bir gerekçedir bu, stoper konusunda sayısal bir fazlalık var ve illa bir stoper alınacaksa bu daha garanti bir isim olabilir. Şu an transfer isteyen birçok pozisyon var, 2. bir stoperin öncelik olduğunu sanmıyorum.

Benim farklı baktığım açı ise başka. Denayer'i stoper düşünmüyorum, bu saatten sonra illa stoper oynarım gibi bir hedefi de yoktur. Denayer'den sağ bek noktasında fena bir katkı alınmamıştı, sakatlık dönemi maalesef geriye attı. Denayer'i savunma jokeri kısmında değerlendirmek lazım, özellikle sağ bek için. Mariano iyi isim, yedeği ise yok. Linnes değil o adam, bence Linnes'den sol bek harici katkı almak imkansız. Bir sol bek alınacak, Linnes'i onun yedeği yazıyorum. Sağda ise Denayer o alternatif ve bu noktada Carole yolcu olur. Sunderland'de orta sahada forma giydi, denenir mi bilemem.

Hızlı ve atlet bir oyuncu. Bu noktada Tudor'un kalemi olabilecek isimlerden. Maicon'la stoper oynaması durumunda hızıyla onun arkasını toparlayabilir. Maicon lider stoper olmasını beklediğimiz isim, Denayer gelişim sağlayabilir. Ama o rotasyon kalabalık, Ozan Kabak'a kadar ineriz. Beklentim ise sağ bek noktasında olur, o pozisyona iyi bir alternatif. Hızı önemli, kullanılabilir. Bir de duygusal tarafı var tabi, unutamayacağımız. Futbolda yeri olmadığını bilmekle birlikte, Denayer işte..

19.07.2017 tarihli yazı, Denayer'i konuşmaya başlamışken tekrar hatırlatalım..

Allie Quigley Galatasaray'da, uzun zamandır böyle bir yıldızımız olmamıştı


Kısıtlı bilgimle yorum yapayım, takip edebildiğim kadarıyla. İşin detayına gireriz tabii, böyle kalmaz. Moriah Jefferson'un sakatlığı herkes adına büyük şoktu. Herkesi umutsuzluğa sürükleyebilecek büyük bir sakatlık, şu aşamada muadilini bulmak zor çünkü. 

Geçen sezon takımın en önemli ve heyecanlı parçasıydı, yeni sezonda da onunla devam edebiliyor olmak önemliydi. Skor özelliği, patlayıcı özelliği ve deliciliği öyle kıymetli ki. Geçen sezon şartlar itibariyle çok geç kurulan bir takım vardı, bu sezon ise fazlasıyla erken. 

Marina Maljkovic'le yola devam etmenin faydaları işte, biraz da bütçeyi ve beklentiyi arttırınca ortaya böyle bir kadro çıktı. İyi bir takım kurduğumuza inanıyorum, o kadro içinde de Moriah Jefferson'un kıymeti büyüktü. Sakatlığının ortaya çıkmasının ardından ise Allie Quigley transferiyle seviye öyle yükseldi ki. 

Kadın basketbol takımının uzun zamandır böyle bir yıldız aldığını hatırlamıyorum, seviyeyi çok yükselttik ve geçen sezonun oldukça üzerindeyiz. İşin delicilik kısmında Epoupa olacak, oyun kurucun Işıl Alben ve Quigley ile bu isimleri tamamlamak oldukça mantıklı. Büyük bir yıldız, 1-2-3 numaraları bir anda alternatif altına alıyorsunuz. 

Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe'nin en iyi oyuncusuydu, böyle söyleyelim. Şutu ile yaşar, Stephen Curry tadındadır diyeyim, tanımayanlar için. Fırsat hamlesi tabii, Allie Quigley'in şu güne kalmış olması ve Avrupa'dan bekletiği teklifleri alamaması şans. Fenerbahçe'yle uzun zamandır görüştüğünü hatırlıyorum ama orada bir şekilde bağlar koptu, bizlere böyle bir fırsat doğdu. 

Bir enteresanlık var yalnız, ABD'li bir oyucumuz yok takımda, Quigley'in Avrupa vatandaşlığı bulunuyor. Sezon içinde yapılacak bir ABD'li uzun hamlesine göre kaderimizi belirleyeceğiz. Hem lig hem de Euroleague açısından, şu aşamada Euroleague'nin F4 yapabilecek takımları arasında girdiğimizi düşünüyorum. Çok erken kurduk takımı, belki ilk etapta ABD'li bu uzunu alabilirdik, hata bu olabilir. En zayıf noktamız 5 numara, özellikle atletizm noktasında..

Ve beklenen haber, Feghouli takımla çalışıyor


Ve beklenen haber geldi, Feghouli takımla çalışmalara başladı. Beklenti büyük, hücum kalitesi anlamında özel bir oyuncu. Bunu da sezon içinde göreceğiz zaten, bol bol yazarız. Antalyaspor maç kadrosunda yer alacak tabii, ilk etapta 11'de beklemek zor. Onun için de sabır gerekiyor, ilk 3 hafta itibariyle oturmuş ve iyi oynayan bir Galatasaray var. Feghouli elbette sahne alacak ama şu aşamada forma adaleti demek ve Feghouli'yi yavaş yavaş hazırlamak gerekir. Eminim ki Tudor da böyle düşünüyor, beklediğim gibi olacaktır. Bugün bir yorum geldi, sakatlığı yüzünden Milli Takım'a göndermediğimiz Feghouli'yi hazırlık maçında oynatmanın iyi fikir olmayacağı üzerine. Ben başka düşünüyorum, böyle bir hazırlık maçı gerekli. Maicon, Mariano, Fernando ve Gomis gibi yabancılar da Milli Takım'lara gitmediler, TT Arena'da oynanacak iyi bir hazırlık maçıyla da Feghouli'yi tanıtırız diye düşünüyorum. İlgi de görür, şu sinerjiyi düşürmeden, böyle fırsatları kullanmak gerekir. Bu oyuncularla da Feghouli'nin uyumu önemli, umarım bir hazırlık maçı gerçekleşir ve bu TT Arena'da olur..

29 Ağustos 2017 Salı

Emre Mor Celta Vigo'da


Emre Mor'un atabileceği en büyük adım menajerinden kurtulmasıydı, önce bunu başardı. Bu süre zarfında Inter gibi takımları kaçırdı tabii, isteniyordu. Belki de Inter transferinin gerçekleşmemiş olması onu böyle bir yola itti, bilinmez. Muzzi Özcan'ın Inter'den ekstra 5 milyon avro istediği gibi haberler vardı. İşin Türkiye kısmına girmiyorum bile, onun için de az uğraşmadı.

Akıllılık etti Emre Mor, Avrupa'da devam edeceğim demesi önemli. Dortmund onun adına müthiş bir okuldu, o ayrı. Bu da kaçan bir fırsat mesela, orada tutunamamak. Emre Mor'un yeni bir profesyonel kariyeri olmasına rağmen onun için yatırım yaptılar. Bu potansiyelini gösterir, orada iş Emre Mor'un buna vereceği cevapta yatıyordu. Şans da buldu, ısrar edildiği noktalar var. 

İlk sezonu itibariyle karşılayamadı beklentiyi ama bu ondan vazgeçileceği anlamına gelmezdi. Başka bir takıma kiralanabilirdi, gelişim gösterebileceği. Eminim Dortmund'un da planı bu yöndeydi, Emre Mor'un ise düşüncesi transfer olma tarafındaydı. Dortmund'da yapamamış ve ondan vazgeçilmiş olması kariyeri adına eksiyle başlamak oldu. Yine de iyi bir adrese gitti, La Liga onun için doğru topraklardan biri.

13 milyon avro bonservisi, Dortmund ufakta olsa bir kazanç sağladı. Beklentiyi karşılayamadı ama potansiyeli var işte, yeteneğiyle dahi üzerine rakam ekleyerek transfer olabiliyor. Emre Mor'un potansiyelinin ucu açık, onu sisteme odaklayabildiğiniz doğrultuda başarı sağlarsınız. Topu takım arkadaşlarına da verdiği kadarıyla diyelim, topla oynamayı aşırı seviyor, sürekli bir yetenek gösterisi. Dortmund düzeninde dahi değişmedi bu adam.

La Liga sever bu gösteriyi, yeteneğini ön plana çıkarabileceği bir yer. Sisteme, düzene ne kadar ayak uydurabilir göreceğiz ama en azından gidebileceği en doğru yerlerden birine gitti. Şu aşamada Türkiye'ye gelmiş olması onun adına en kötü seçenek olacaktı. Orada da tutunamaması halinde adresi zaten burası, Emre Mor'un yeteneğinden kimsenin kuşkusu yok ama inanamıyor insanlar. Bu güveni bizlere veremedi, en büyük sınavı bu olacak..

Porto'da ki Falcao hiç 4 maç sonunda 7 gollü bir başlangıç yapmamıştı


Bu yaz döneminin gündemi Monaco, sattıkları futbolcular itibariyle. Resmen talan oldular, neredeyse tüm değerler kapışıldı. Büyük kazandılar tabii, kazandıklarıyla da yeniden yatırım yaparak. Müthiş bir çark kurmuşlar, Leonardo Jardim'in takımı işte. İsimler değişiyor ama felsefe aynı. Geçen sezon fazlasıyla özeldi, bu sezon işler çok daha zor ama Monaco ayakta, gerilediğini düşünmüyorum.

Falcao'yu konuşalım, benim adamım o. Porto günlerinde de çok beğenirdim, Atletico Madrid dönemi ise benim adıma efsane günlerdi. Monaco'nun yabancı sermaye yatırımı ve çılgın transferleri geldi devamında, en büyük halkaları Falcao'ydu. O dönem şanssız bir sakatlığı oldu, döndüğünde ise Monaco'da kalmadı zaten. Önce Manchester United, devamında Chelsea'yle kiralık günleri. Olmadı, Premier Lig'de tutunamadı ve bu noktadan sonra ayağa kalkabileceğini düşünmüyordum.

Monaco ilk satın alındığı gün itibariyle çılgın harcıyordu, devamında müthiş bir futbol aklı yaratıldı ve bugün oldukları noktaya geldiler. Falcao ise o takımın saha içindeki lideri. İlk transfer ettiklerinde bir beklentileri vardı, 2 sezondur o seviyeye geldi. Ayağa kalkamaz diyordum, geçtiğimiz sezonu müthiş geçirdi. Mbappe, Bernardo Silva, Bakoyoko, Mendy gibi isimler vardı, satışlarından rekor seviyede kazanılan. Falcao da o isimler arasında, gerek lig şampiyonluğu, gerekse Şampiyonlar Ligi'mde attığı gollerle "kaplan'ın dönüşü" dedik.

Şampiyonlar Ligi'yle alakalı bir durumu vardı. Atletico Madrid'de dahi yaşayamamıştı bunu, sonra Monaco'ya gitti, devamında Manchester United. Chelsea'de de pek beklentiyi karşılayamadı ve böyle bir forveti Şampiyonlar Ligi'nde göremiyorduk. Geçen sezon ise Şampiyonlar Ligi'nde 8 maçta 5 golü vardı, Monaco destanının en önemli parçalarından biri. Formda döndü, sakatlığın ve kötü son 3 sezonun etkisini öyle bir atlattı ki.

Bu sezonda da kaldığı yerden devam ediyor. Ligde 4 maçta 7 golle başladı. Porto'da ki Falcao geri mi döndü sorularına "Porto'da ki Falcao hiç 4 maç sonunda 7 gollü bir başlangıç yapmamıştı" dedi. 31 yaşında, belki de en iyi dönemlerinden biri. Takımı sahiplendi, Jardim'in elinde yeniden ayaklandı ve gerek kalitesiyle, gerekse liderliğiyle büyük etki ediyor. Falcao'yu severim, özel gördüğüm ve kariyeri itibariyle çok daha iyisi olabilirdi dediğim bir isimdi. Atletico Madrid günleri bir yana, son 2 sezonu itibariyle daha iyisi oldu, izlemesi büyük keyif..

1 yıl önce bugün, Kolbeinn Sigthórsson Galatasaray'da


1 yıl önce bugün, Kolbeinn Sigthórsson Galatasaray'da.. Böyle yazmışız yani, son derece sessiz bir harekattı. Biz onu bir önceki sezon konuşuyorduk, o dönem ki isyanı hatırladım. Oysa o dönem adına da iyi hamleydi, geldiği gün itibariyle de. Alternatif forvet ihtiyacı diyorduk, 3.forveti tamamlayacak isimdi. İlk sezon isyan koparmıştık ama ikinci sezon bu hamleyi mantıklı karşıladık.

Ben 3. bir forvet hamlesi beklemiyordum, ne yalan söyleyeyim. Podolski ve Eren Derdiyok'un yanına bir ismin gelmesi tahminim dahilinde değildi. Gerçekleşince mutlu oldum, mantıklıydı çünkü. Ön alanda mücadele edecek, savaşacak, sertlik getirecek bir isim. Bu profilde bir forvetimiz yoktu, eğer oynayabilseydi çok da faydalı olurdu.

Sakatlık durumunu tahmin edemezdik, sağlıklı biliyorduk. Öyleydi de, Nantes günleri onun adına pozitif değildi ama sakatlık durumunu da konuşmadık. Galatasaray'a imza attı, hemen Milli Takım'a katıldı ve sakatlık haberi geldi. Önce 3 hafta dendi, sonra 1 ay oldu, 3-4 hafta daha üzerine koydu derken Aralık ayının ortasına doğru koşmaya başlamıştı. Ocak ayında da sözleşmesi fesih edildi.

O zamandan bu zamana sakat işte, geri dönemedi. Futbol hayatı da bitti gibi, tutunamaz herhalde. 1.5 yılı devirecek, Ekim ayında döneceği söyleniyor. Hala Nantes'in futbolcusu bu arada, onlar da göndermek istemelerine rağmen gerçekleştiremediler. 

İsterdim bu adamı izleyebilmek, inandığım futbolculardan biriydi. İzlanda işte, mücadele diyecektik ve sessiz, sorunsuz, savaşacak bir forvet alternatifi yaratacaktık. Bugün de böyle bir isim arıyoruz aslında, 3. bir forvet hamlesi gerekli. Kanat özellikli bir forvette olabilir, ön alanda mücadele edecek ve orayı karıştıracak bir forvette. 

1 yıl önce yazdığım yazıyı okumak isteyenler de linke tıklayabilir. Tekrar baktım da yine üzüldüm;

Pusuda beklediler resmen, eminim ki bu transfer çoktan bitmişti


Ve Dembele'nin yeri anında dolar. Kıyas yapmayacağım elbette, Dortmund'un ortaya koyduğu aklın altını çizeceğim. Pusuda beklediler resmen, Dembele'nin gitme durumu üzerine eminim ki bu transferi çoktan bitirdiler. Güzel takım, efsane yönetiliyorlar. Yarmolenko'nun bonservisi 22 milyon avro, 100 milyon avro civarı bir rakam ise Dortmund'un kasasında. Yarmolenko güzel hamle, bunca zaman Dinamo Kiev'de kalmasına anlam veremediğim bir isim. Kuba Blaszczykowski'ye benzetirim az çok, sağ kanat için garanti adım. Bu sefer potansiyele oynamadılar, aslında Bordeaux'dan Malcom ilk hedefti, 40 milyon avro gibi bir rakam önerildi ve reddedildi. Zaten elde büyük potansiyeller var, Yarmolenko biraz daha garanti bir adım ama 27 yaşında yani. Şu süreçte alınabilecek en doğru isimlerden biriydi ki bu bir transfer başarısıdır. 9 numarayı giyecek, buradan da konu Emre Mor'a gelir. Onun da Celta Vigo'ya imza atmasının an meselesi olduğu söyleniyor, Dembele'nin gitmesine rağmen tutmuyorlar takımda. Onun için yazmıştım, hazır talibi varken ve iyi de para ediyorken elden çıkarmak istiyorlar. 1 senede vazgeçtiler, Dortmund gibi bir takım. Emre Mor umarım kendini sorgular, menajeri ile yollarını ayırarak ilk adımı attı. Dortmund ise kaybetmiyor, yatırım yaptığı genç isim beklenileni karşılamasa bile zarar etmiyor..

28 Ağustos 2017 Pazartesi

2 sene önce Rennes'in B takımında forma giyiyordu, bugün 147 milyon avro


Çok değil, 2 sene önce Rennes'in B takımında forma giyiyordu, bugün ise Barcelona. Dortmund'un kokladığı yeteneklerden biri. Birçok transferleri var böyle ama en iyisi ve potansiyellisi Dembele'ydi. Sadece 1 sezon Dortmund forması giydi, müthiş bir futbol oynadı ve gün itibariyle 147 milyon avro karşılığında transfer oluyor.

Para konuşmuyorum, eder mi, çok mu gibisinden. Piyasa bu işte, inanılmaz rakamlar dönüyor. Öyle ki büyük kulüpler arasında transfer yapmak çok zor. Kimsenin paraya ihtiyacı yok çünkü, herkes tok satıcı. Piyasayı para tıkadı, haliyle rakamlar bu yönde. Dembele'yi satmamak için zorladı Dortmund ve istediğini aldı. Coutinho için bu rakamın üzerine çıkarlar, orada da Liverpool zorluyor.

Neden satsın ki, yerine alacağı isme de çok büyük paralar ödeyecek. Gerçi Dortmund'un Dembele'nin boşluğunu dolduracağına inanıyorum, Liverpool'u ise gördük ki Coutinho'suz da yürüyebilir. Transfer yapmak zor ama, özellikle iddialı isimler özelinde. Rakamları gördükçe şunu düşünüyoruz, biz böyle takımlarla nasıl baş edeceğiz.

Dembele'nin transferinde detaylar ise, 105 + 42 milyon avro şeklinde. Bonus yüksek tutuldu, nedeni Rennes'in sonraki satıştan yüzde 25'lik pay alması. O pay dahi 26.2 milyon avro ediyor, Rennes kendi rekorunu bu payla kırmış durumda. 15 milyon avro'ya da Dortmund'a vermişti futbolcuyu, çok büyük kazandılar.

Barcelona kadrosu biraz içler acıtıyor, değişim zamanlamasını kaçırdılar, yenilenemediler. Son yıllarda da iyi bir transfer politikaları yoktu, Arda Turan'lara 40 milyon avro'lar verildi, bunun gibi. Neymar da gitti üstelik, bir futbolcu Barcelona'yı bırakıp gidebiliyor, bunu gördük. Ses getirecek hamleler lazım, çılgın harcamalılar. Dembele ilkiydi, Coutinho da iki olur. Önemli transferler, o zaman Barcelona adına iyi şeyler konuşmaya başlarız.

Dembele çok zorladı bu transferi, şekilden şekile girdi. Kadro dışı kaldı, Dortmund bir duruş gösterdi ama bir şekilde gerçekleşti işte. Dembele'nin potansiyelinin ucu açık, sınırı yok. Yeteneği asla tartışamayız, karakter konusunda ise gelişim göstermek zorunda. 1 senede bu noktaya geldi ve tavrı hoş olmadı..

Değişim bu yüzden gerekliydi, Sneijder'ine kadar


Liverpool - Arsenal maçını izledik, Liverpool'un futboluyla büyük keyif verdiği ve 4-0 kazandığı. Maçın istatistiklerine bakıyorum, Liverpool %48 topla oynamış, Arsenal ise %52. Liverpool'un 400 başarılı pası var, Arsenal'in 437. Şut sayılarında ise Liverpool 17 - 8 önde, isabetli şut sayısında ise 9 - 0. 

Topa sahip olmak, pas yapmak. Bitiyor bu dönemler, ne kadar hızlı ve tempoluysan o kadar iyisin. Sonuca ne kadar çabuk ulaşabildiğin artık olay, futbol buraya evriliyor. Tudor'un da Galatasaray'a aşılamak istediği olay bu işte, daha zorlu maçlarda Galatasaray adına da buna yakın istatistikleri görebiliriz.

Yıllarca topa sahiptik, ısrarla pas oyunu oynadık ama bir o kadar temposuzduk. Fazla uzağa gitmeden, geçen sezonu konuşalım işte. Amansız bir pas yapma sevdamız vardı, topa sahip olma ya da başarılı pas sayısında ülke rekorları kırıyorduk. Buna rağmen iyi bir oyun var mıydı, başarılı mıydı Galatasaray. Tudor bunu değiştirmek istedi, geçen sezon mevcut isimlerle bunu başaramadı.

Değişim gerekliydi, geçen sezondaki oyuncu profiliyle istediği oyunu oynaması imkansız. Israrla topa sahip olmak ya da çılgınlar gibi başarılı pas yapmak değil istediği, tempolu, hareketli, agresif bir Galatasaray yaratmak istedi. Sneijder dahil olmak üzere bu değişimin arkasında duruldu, oynatmak istediği oyun yapısına yönelik transferler de yapıldı ve 3 haftalık süreçte sonuç ortada.

Hızlı oynamaya çalışıyoruz, agresif bir yapıya büründük. Tempoyu da yaymaya başladık ve 90 dakika ayakta kalabilen bir takım izledik son maçta. Liverpool'u izlerken Wijnaldum örneği verdim, son ana kadar ön alanda baskısı vardı, inanılmaz bir enerji. Badou Ndiaye'yi düşünün işte, Galatasaray için öyle değerli ki.

Şu aşamada sorun hücumun uyumu, organizasyon sorunumuz var. O da hazır olmayan isimlerle alakalı, Belhanda'yı ilk sıraya yazarak. Liverpool'da Mane, Firmino, Salah gibi bir hücum üçlüsü var, tempo ve hız tamam ama bu oyuna hücum kalitesi eklediğimizde böyle bir rakip karşısında bile farklı sonuç ortaya çıkıyor. Feghouli'yi bekliyoruz, Belhanda tam anlamıyla hazır olmalı diyoruz, o uyum ve organizasyonu Galatasaray da yakalayacak.

Tudor'un planı doğru yani, futbolun evrildiği noktayı Galatasaray'a aşılıyor. İstediği isimler geldi, gelmeye de devam edecektir. Çok doğru bir temizlik geldi, yine onun da devamı gelecek. Zamanla, hazır oldukça ve uyum yakaladıkça daha iyi olacak bir takım var elinde. Liverpool'u izlerken Galatasaray'ı anımsadım, keyif veriyoruz..

Kadro seçiminde teknik direktör dokunuşu beklemiyordum da Oğuzhan Özyakup?


Fatih Terim gitti ama tartışma bitmiyor işte. Tüm sorunu Fatih Terim olarak görenler vardı, ne değişti? Üstelik yabancı bir teknik adam var, hemen hemen herkesin etrafında birleşmişti. Lucescu konusunda yaş veya mevcut durumu ile alakalı birçok yorum yapılırdı, düşünülmeyen tek şey  ise "adalet" duygusu olurdu.

Yabancı sınırıyla alakalı bir gündem yaratıldı önce. Lucescu üzerinden döndürüldü bu, konuyla ne kadar alakası vardı bilmiyorum tabii. Şu kadroyu görünce yine "yabancı sınırı" mı diyeceğiz. Zaten kadronun yarısını yurt dışında oynayan oyuncular oluşturuyor. Kalan isimler ise az çok belli oluyor, aynı isimler sonuçta. 

Kadro seçiminde teknik direktör dokunuşu beklemiyordum, en azından şu aşamada. Lucescu, Türkiye'de oynanan ve şampiyonluk adına iddialı tüm takımların maçlarını yerinde izlemesine rağmen ne gibi fark yaratabilirdi ki? Anadolu'dan bazı isimler olabilirdi belki, o isimleri ise zaten Fatih Terim kadroya almıyor muydu? Deniz Türüç veya Emre Akbaba, birer örnek.

Gelelim mevcut kadroya. Yazmak için biraz bekledim, bazı soruların cevabını aradığımızdan. Bulamadık ama, cevap yok. Oğuzhan Özyakup üzerinden konuşuyoruz, mantık yok çünkü. Galatasaray'da oynayamayan Selçuk İnan, Fenerbahçe'de yerden yere vurulan Ozan Tufan'ın olduğu Milli Takım kadrosunda Oğuzhan Özyakup yok. 

Bunu saha içi ile açıklayamazsınız. Formsuz olabilir ama kalitesini bildiğiniz bir isim, alternatifi de yok yani. Formsuz olduğu için almadım diye açıklasanız, çağırdığınız isimler ortada. Başka bir şey var, nedenini bilmiyorum. Saha dışı bir etken bu, umarım açıklama gelir ve herkes aydınlanır. Bu ülkenin çok şeyler beklediği, kalitesi tartışılmayan, geleceği olan bir adam.

Emre Belözoğlu'nun şu süreç için dönüşünden dolayı mutluyum. Arda Turan'a bırakılmaması gereken bir liderlik var, yapamadı çünkü. Bu süreçte de takımı ayağa kaldıran isim o olmayacaktı, Emre Belözoğlu'nun tecrübesi kıymetli olacak. Futbolu da aynı şekilde, formda ve muadili bir futbolcumuz yok.

Nuri Şahin'in yükselişi de mutlu ediyor ayrıca, yine bu dönemde ihtiyacımız olabilecek bir isim. Yine genç isimler var, formda olan oyuncular da var ve iyi bir kadro kurulabilir. Oğuzhan Özyakup ya da Emre Çolak'ı anlamadım, özellikle Oğuzhan Özyakup. Tolga Cİğerci'nin dönüşü de önemli, o da inanılmaz formda. Serdar Aziz'i eklerim yine listeye, stoper için iyi alternatif. Kalan isimler ise bildiğimiz oyuncular..

Ukrayna ve Hırvatistan maçları kader belirleyecek, umarım Lucescu haklı ve başarılı çıkar, bizler bu süreci atlatırız. Ukrayna maçında Lucescu'nun avantajı büyük olacak, oynayan 8 ismi ben yetiştirdim diyordu ve deplasman için fazla zorlamayacağını belirtmişti. O maçı atlatırsak kendi sahamızda oynayacağımız Hırvatistan maçı final ama çok zorlu..

27 Ağustos 2017 Pazar

Maicon'un hakkını yeterince vermiyor muyuz, ne dersiniz?


Twitter'da dillenmeye başlandı ama genel yoruma ben de katılıyorum, Maicon'un hakkını yeterince vermiyoruz sanki. Daha doğrusu, geçen şu süreçte öyle performanslar var ki Maicon'a sıra gelmedi. Konuşmak için erken gerçi, beklemek lazım. Yine de iyi gidişatın altını çizelim, bu konuda hakkımı yiyen çok arkadaşımız var.

Gerçi o dönem ne oynayacağımızı da bilmiyorduk. Tudor'un 4'lü savunma açıklamasının ardından 4-2-3-1 dışında bir şey düşünmedik ama gün itibariyle oynadığımız formasyon başka. 4-1-4-1 yazmamıza rağmen maç içinde çokça 3'lü savunmaya dönüyoruz ve Maicon'u hücumda sağ bek gibi izleyebiliyoruz. 

Bunu hazırlık maçlarında da, Östersunds karşısında da deniyordu Tudor. İlk Östersunds maçında Maicon adına kötü bir performans vardı, ikinci maçın ise Galatasaray adına adamıydı. Geçen 3 haftada ise iyi bir performans var, öz güven kaynaklı bazı sıkıntılar dışında. Onu da geçen haftalarda aşıyor, Serdar Aziz'le de lig için iyi bir ikili oldular.

Maicon'un geldiği gün itibariyle lider özelliği, hızı ve pas aksiyonu eleştirildi, daha doğrusu merak edildi. Çok hızlı diyemem ama ağır olmadığını gördük, pas aksiyonu çok iyi diyemem ama bu konuda o kadar da kötü değil, lider özelliği ise fazlasıyla var. Savunma liderliğinden öte takım liderliği diyordum, o da takımın saha içi liderlerinden biri, ayrıca ateşleyici unsuru.

Lider stoper Fernando aslında, geriden oyunu kuran isim de o. Maicon'u rahatlatan unsurlardan biri bu. Hücumda 3'lü stopere dönüyoruz, Mariano hücumu çok zorluyor ve Maicon onun arkasında sağ bek gibi. Bu işi de iyi yaptı, hücuma desteği önemli ve bizi hücumda 1 fazla oynatıyor. Serdar Aziz de sol tarafta keşke bunu yapabilse, müthiş olurdu.

Havadan sorunu çözdük, sert ve agresif yapısı da farkı yarattı. İyi savunmacı, kolay geçemiyorsunuz. Porto günlerinden kaynaklı "etrafı iyi olunca oynar" deniyordu, Galatasaray'da da etrafı iyi işte. O da fark yarattı, yükselerek devam ettiğini düşünüyorum. Sağ bek etkisini ben de beklemiyordum gerçi ama bu görüntü sürpriz değil, beklentim buydu zaten. O bonservisi ederdi, iyi bir transfer Maicon.

Josue Osmanlıspor'da


Josue'yi severim bilirsiniz. Geçen sezon Galatasaray'a transferini çok istemiştim, beklentim de vardı. Riekerink döneminde bunun karşılandığı söylenemez, Sneijder'in arkasını dolduramadı. Sorunsuz bir yedekti ama şansı kullanamadı işte, Beşiktaş deplasmanının etkisinden çıkamadı. Tudor dönemi ise farklı, pozisyonu değişti ve katkı sağladı, kim ne derse desin. 6 - 8 arası diyorum, hatta daha çok 6 numara gibi oynayarak. Mevcut kadroda Tudor'un temposuna uyacak nadir isimlerdendi, o da bunu karşıladı. Tolga Ciğerci'den bekliyordum çıkışı, kısmen de olsa Josue gerçekleştirdi bunu. Daha zorlu maçlarda orta sahada sırıttı tabii, o başka. Zorluk derecesi düşük maçlarda ise temposu fark yarattı, iyi bir alternatif olduğunu gösterdi. Yeni sezon adına da bu anlamda düşünülebilirdi, maliyetsiz işti çünkü. Çok bekledi gerçi, pek talibi çıkmadı ve o süreçte efsane bir tatil yaptı. Osmanlıspor anlaştı Josue'yle, işin maliyetini bilmiyorum ama yüksek olduğunu da zannetmiyorum. Bursaspor döneminin ilk sezonu önemli bir 10 numaraydı, ikinci sezonu sorunlarıyla konuştuk. Galatasaray'da sorunsuz bir yedek gibi takıldı, Osmanlıspor'da neler yapacağını merak etmekteyim. Sevdiğim bir isim, şahsen başarılı olmasını isterim..

Yine bir Asamoah konusu daha, Höwedes'i bekliyoruz


Yine bir Asamoah konusu daha. Bu transferi o kadar bekliyor ve istiyoruz ki süreci anı anına takip ediliyor. Juventus tok satıcı, Asamoah'ı bırakmamak için zorluyorlar, en azından alternatifini bulana kadar. Onlar adına sorunsuz yedekti çünkü, birkaç pozisyonda oynayabilen. Sözleşmesinin son senesine girdi ve elinde iyi bir teklif var, artık bunu istemiyor.

Spinazzola'yı geri döndürmeye çalışıyorlardı, başaramadılar. Kendi oyuncuları, 2 yıllığına Atalanta'ya kiralık vermişlerdi, geçen sezon önemli iş çıkardı. Atalanta da anlaşmayı bozmak istemiyor, para dahi çözemedi şu konuyu. Spinazzola geri dönmek istiyordu ama kendi oyuncuları için de 1 sezon için şartları zorlamak istemiyor Juventus.

Höwedes konusu ise sıcak. İlk etapta ne alakası var dedim, Höwedes'i stoper olarak düşünüyorlardır özelinden. Savunma jokeri tabii, sağ veya sol bek oynar, Alman Milli Takım'ında sol bek günlerini unutmadık. Asamoah'la elbette kıyaslamıyorum, birbirinden alakasız iki adam ama transferin bu süreçle bir bağlantısı varmış işte, şu an onu bekliyoruz.

Juventus'un Höwedes ile anlaştığını menajeri açıkladı. Schalke 04, 20 milyon avro istiyordu ama Juventus'un teklifi ne ölçüde bilmiyorum. Opsiyonlu kiralık da yazıldı, 10 milyon avro'luk teklifte. Hatta Liverpool'la da adı geçmiş ve bu rakamı ödemeyi kabul ettikleri yazılmış. Höwedes'in Juventus isteği etken, şu an bunun için zorluyorlar.

Asamoah'ın Galatasaray'a transferi de bu süreçle ilgili, önemli kaynaklar da bunu yazdı. Son lig maçının kadrosunda yoktu hatta, kulübüyle transfer görüşmeleri yapıyordu. Ayrılmak konusunda ısrarcı, bu transferin gerçekleşmesi noktasında asla kuşkum yok. Allegri, De Siglio'yu solda kullanabileceğini belirtmişti, artık o da Asamoah'dan vazgeçti gibi.

Transferin son gününe kadar beklerim, mesele yok. Milli Takım arasına girdik, bu süreçte gerek Asamoah, gerekse takımdan ayrılacak isimler için resmi açıklamaları alırız diye tahmin ediyorum. Sürprizler de olabilir, beklemek lazım. Feghouli sürecini hatırlayın, emin olun ki değecek. Asamoah için de bu geçerli, hatta daha fazlası..

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Bunun hücum tarafı da gelecek, o zaman bir daha konuşacağız


Henüz tam anlamıyla hazır değil, her geçen hafta üzerine koymakla birlikte. Bu Milli Takım arasının ardından tam anlamıyla hazır olur diye düşünüyorum. Osmanlıspor'la kamp dönemi geçirdi ama transferi gündemde olduğu için hiçbir hazırlık maçında oynamadı. İlk maçı Hertha Berlin'le oynanan hazırlık maçıydı, 2. yarıda oyuna girdiği.

Maliyet konuşuyorduk o ana kadar, şimdi başka noktadayız. X Avrupa kulübünden gelse farklı düşünülür ama Osmanlıspor'dan gelince konuşuldu yani. Anadolu'dan gelen yabancılara ben de ön yargıyla bakarım, dilimiz yandı çünkü. Badou Ndiaye'nin ise farklı olduğunu sürekli söyledim, çok beğendiğim bir isimdi ve ihtiyacımız olan profildi de.

Tempo istiyorduk, Badou Ndiaye en iyi adres işte. Bekliyordum bu görüntüyü, şaşırtıcı değil. Hazır değil, bence yüzde 50'siyle oynuyor. Bu yüzde 50 de hücumla alakalı, hücumda da üretken isim. Belhanda'da yaşanan sıkıntı, uyumla alakalı. Hücumun organizasyonu oturmadı henüz, Badou Ndiaye de bunun sıkıntısını yaşayanlardan.

Şu noktada enerjisinin hastasıyım, izlerken yoruluyorum. Oyunun iki yönünde büyük bir katkısı var. Fizik anlamda daha toparlamış mesela, Sivasspor maçının 90 dakikasında düşmedi. 90+'da dahi ön alanda baskı yapıyordu, o baskı neticesinde penaltı kazandırdı. Topla dripling özelliği kıymetli, maç içinde kaç tane depar attığının sayısı yok. Topla çıktığında faul yapmadan durdurman imkansız, bir de o çıkışları nihayetlendirdiğini düşünün.

İşte o vakit tam anlamıyla hazır diyeceğiz, Osmanlıspor'da bunu yapıyordu. Şut özelliği iyidir, tabela yapar. 10 gol sınırlarını zorladığı dönemler oldu, orta sahada tempo haricinde tabela yapacak bir isme de ihtiyaç vardı. Daha oraya gelmedik işte, geleceğiz. Çok kıymetli adam, böyle bir enerjiyi uzun zamandır Galatasaray formasıyla gördüğümüzü hatırlamıyorum..

Tolga Ciğerci'nin yükselişinin hakkını vermek lazım, adresi Tudor diyerek


Tolga Ciğerci'yi konuşmadan önce Tudor'u bir anmak lazım. Bu çıkışın, yükselişin mimarı kendisi, üstelik bunu futbolcunun pozisyonunu değiştirerek yaptı. Kayserispor maçına dönelim, ilk 11'de Tolga Ciğerci'yi sol kanatta gördüğümüzde ne söyledik ve maç sonunda yorumumuz ne oldu. Çok farklıydı değil mi, tüm yargılar nasıl kırıldı.

Tolga Ciğerci öz geçmişine girmeyeceğim, o kadar çok yazdık ki bunu. Önüme bakmak istiyorum, daha doğrusu Tolga Ciğerci, Linnes, Garry Rodrigues ya da Serdar Aziz gibi isimleri yeni transfer olarak görmek. Teknik direktörlerin böyle dokunuşları vardır, onları iyi ve başarılı kılan unsurlardan biri. Bazı mevcut isimlerden alabileceği ekstra katkılar, onları yeniden kazandırması. 

Tudor'dan geçen sezon bekliyordum bunu ama yapamadı, eleştirdiğim noktalardan biri. Bu sezon ise başardı, yeni transferler ve takım tamam da saydığım bu isimlerin yükselişi es mi geçilecek. Tolga Ciğerci de o isimlerin başında geliyor işte, çünkü pozisyonu değişti ve bu başarıldı. Sol kanat oynuyor bu adam ve mevcut düzende öyle bir önemi var ki.

Tudor'la birlikte en büyük çıkışı yakalar diye düşündüğüm isimdi. Atletizmi ve temposu bunu vaat etti ama geçen sezon toparlayamadı ve bu sezona da iyi başlamadı aslında. Takımın seviyesi yükseldi, sorumluluğu devredeceği isimler geldi, sistem içinde güzel bir role evrildi ve katkısı ortada. Feghouli, Asamoah geliyor da Tolga Ciğerci'yi kesemezsiniz yani, şu 4-1-4-1'in en önemli isimlerinden.

Tempoyu övüyoruz, pres gücünü ya da atletizmi. Tolga Ciğerci bu temponun temel taşlarından biri. 3 haftada 4 golü var ama oynadığı oyunun önüne geçmemeli bu. Attığı goller asla tesadüf değil, sürekli rakip ceza sahasının içinde, arıyor, karıştırıyor. Çok da kaçırıyor, kaçırsın da, atıyor yani, 3 maçta 4 gol diyoruz. Geçen sezon 0 golü var, kariyerinde bir sezonda 2 gol attığı dönem dahi yok. 

Aslında Galatasaray hücumcuları serbest bir rolde. Garry Rodrigues, Belhanda, Badou Ndiaye ya da Tolga Ciğerci, sürekli geziyor, yer değiştiriyorlar. Tolga Ciğerci hücuma çıkarken orta saha gibi, 4-1-4-1 diyoruz ama 4-3-3'e evriliyoruz o anlarda. Sol tarafı da kapatıyor, Linnes rahatlıyor ve sık sık hücumu zorluyor. Rakip ceza sahasının içine de giriyor, gol kovalıyor. Ayrıca attığı ters toplar var, takımı da rahatlatıyor. 

Galatasaray 3-0 Sivasspor, kazanma iştahının hastasıyız


Bugün tempoyu yaydık, ilk 2 haftaya oranla fark bu. 60'dan sonra düştüğümüz üzerine eleştiri doğru, bütün sezon koş koş oynamak mümkün değil. Biraz daha yaydık tempoyu, 90. dakikada dahi ön alanda baskı yapan Badou Ndiaye vardı mesela. Düşmedi kimse, Sivasspor'a imkan tanınmadı. Sorun hücum organizasyonu noktasında, bu da bazı anlarda Sivasspor'u iyi mücadele etmiş gibi gösteriyor.

Hücum uyum arıyor, 3. hafta itibariyle doğal tablo. İlk 2 hafta Fernando üzerinden dönen bas bağlantısının altını çiziyorduk, geriden oyunu kuran oydu. Bugün tedbir alınmış, biraz zorlandı ve çok ön plana çıkmadı. Asamoah hamlesi geriden oyun kurmak adına Fernando'yu rahatlatır. Belhanda ise böyle zamanlarda ön plana çıkmalı, maalesef uyum noktasında en büyük sıkıntıyı o yaşıyor.

Oyunu sürükleyen, organizasyonu yönlendiren isim olmalı. Tam hazır değil, elbette olacak, böyle gitmeyecek bu iş. İlk 2 hafta görüntüsü daha iyiydi, en azından savunma katkısıyla. Bugün daha durgun gördüm, buna rağmen kalitesini gördüğümüz anlar az değil. Gomis'i de eklerim aslında, odağı düşüktü sanki. Çok fazla ofsayta düştü, takımı hücumda pek tutamadı. 

Buna rağmen daha farklı bitebilecek bir maç işte, 5-6'yı bulmak mümkündü. 2. yarılarda düşüyordu Galatasaray, bugün 2. yarıda yükseldiğimizi düşünüyorum. Samet Aybaba'nın planı 60'dan sonra düşen Galatasaray üzerineydi, 60'dan sonra yükseldi bu takım. 2-0 güzel zamanda geldi çünkü, Belhanda fişi çekmeliydi, Tolga Ciğerci işi bitirdi.

Düşünüyor ve işin içinden çıkamıyorum. Feghouli'yi ekleyeceğiz, Asamoah diyoruz. Tolga Ciğerci, Garry Rodrigues ve Linnes üçlüsünden ikisi kesilecek. Üçü de iyi durumda, düşünüyorum. Asamoah'ı Linnes'in yerine yazdık diyelim, Tolga Ciğerci ve Garry Rodrigues kesilmeyi asla hak etmiyor. Tolga Ciğerci daha önemli yine de, ön plana çıkarıyorum. Pozisyonu değişti, kimse beklemiyordu ama performansı öyle yükseldi ki. 

3 haftada 4 gol, oyun içi verdiği katkılar bir yana bu goller asla tesadüf değil. Sürekli rakip ceza sahasının içinde çünkü, zorluyor, oraları karıştırıyor. Kaçırıyor da, kaçırsın zaten, atıyor bir şekilde. Şu pres gücünün kalelerinden biri, geçen sezon da temposu ön plandaydı ama etrafı kaliteli değildi. Sorumluluk alıyordu, almak zorunda bırakılıyordu. Şimdi işini yapıyor, anlamsız sorumluluklar almaya ihtiyaç duymuyor. Fark ortada.

Bir sorun şu olur, kenardan getirdiğimiz oyuncular noktasında. Son 5 dakikada fabrika ayarlarımıza döndük mesela, Yasin Öztekin sağ olsun. Pas gereken anda pas at işte, hala kendine oynuyorsun. Selçuk İnan ya da, sonradan oyuna girmesine rağmen temposu sırıtabiliyor. Eren Derdiyok'un iştahı iyi ama o da kenardan gelecek forvet değil sanki. Garry Rodrigues şu an kenardan gelmesi durumunda ön plana çıkar, enerjisiyle. 

Maicon ve Serdar Aziz 28 hava topunun 26'sını kazanmış, geçen sezon savunma noktasında en büyük sıkıntı. Farklı da görevleri var bu isimlerin, özellikle Maicon. 3'lü savunmaya dönüyoruz, özellikle Maicon sağ bek edasıyla hücuma destek veriyor. Bir yandan da savunma görevlerini yerine getiriyor bu isimler, Galatasaray'ın savunması da yükseliyor ayrıca. Hala hatalar oluyor ama gelişiyor yani.

8 yıl sonra ilk kez 3'de 3 ile lige başlıyoruz. Biten maçın ardından bir sonraki maçın heyecanı başlıyor, oynanan futbol keyif veriyor, kazanma iştahını herkes yakaladı. Taraftar inanıyor, şampiyon olmak için şansımız çok yüksek. Badou Ndiaye diyorum yine ya da Garry Rodrigues. 90+'da dahi ön alana gelip basıyorlar, bu enerji bitmiyor..

25 Ağustos 2017 Cuma

Östersunds mütevazi ama planı, sistemi olan bir takım


Östersunds, Avrupa Ligi gruplarına kaldı, büyük hikaye. 3-1'in rövanşında Paok'u kendi sahalarında 2-0 yendiler ve tarihlerinde ilk kez katıldıkları Avrupa arenasında önemli bir iş başardılar. Haklarıyla bunu başardılar, şans faktörü ön plana çıkarılamaz. Mütevazi ama bir planı, sistemi olan takım. 

Sessizce geldiler ve grupları görmüş oldular, hikayelerinin altı çizilesi noktası da Galatasaray'ı elemeleri oldu. Üzülüyorum, Galatasaray'ın mevcut kadrosunun Avrupa'da devam edemeyecek. Yürürdü bu takım, o görüntüyü bugün itibariyle veriyoruz ama Östersunds eşleşmesinin olduğu dönem felaket bir tablo vardı.

Mazeret görmüyorum, bu turu bir şekilde geçmek gerekiyordu. Östersunds'un avantajı ne olursa olsun bir planı / sistemi olması ve sezonun yarısına gelmiş olmalarıydı. Galatasaray ise yeni bir takım kurma peşindeydi, hazır olmayan bir futbolcuları vardı ve burada fatura Tudor'a kesilir. Kötü bir süreçti ayrıca, yönetemediğimiz.

Sneijder konusu, transferlerin hazır olmaması, güven vermememiz gibi. Bence Östersunds'u da hafife aldık, ilk maça yeteri şekilde hazırlandığımızı düşünmüyorum. Görüp görebileceğim en kötü Galatasaray'lardan biriydi o. Hazırlamadık, oynanan 2 hazırlık maçı var mesela, seviyesi oldukça düşük olan. Serdar Aziz'in o maça hazırlanmaması, Selçuk İnan / Tolga Ciğerci hattı, 10 numara Sinan Gümüş gibi yürür bu liste.

O gün hata Tudor'undu, biz de tepki gösterdik. Bugün ise fazlasıyla iyi bir görüntü var, başarı da Tudor'un. Çok önemli transferler geldi, keyif veren bir takım var ve keşke Avrupa'da devam etseydik diyoruz. Maalesef ligi erken açmak, ilk turdan Östersunds gibi bir takımla eşleşmek, şartlar derken şu ana geldik işte. İyi bir futbol beklentim yoktu oysa, turu bir şekilde geçelim diyordum..

Stevan Jovetic & Galatasaray, şu noktada karşılaması zor bir maliyet


Jovetic'le alakalı gündem ne bilmiyorum. Jovetic'in Aslan resmi paylaşımı, İtalyan basınının transfer hakkında verdiği bazı haberler derken konuşur olduk. Bana sorarsanız böyle bir ihtimal yok, en azından zor diyeyim. Asamoah'ı konuşuyoruz, bonservis için önemli bir rakam konuşulacak. Asamoah sonrası ise x bir futbolcuya 7-8 milyon avro bonservis verebileceğimizi düşünmüyorum.

Fırsat transferi kollanır bunun sonrasında, Welliton gibi. Bonservisi elinde ya da kiralık ihtimali olan isimler. Şöyle bir avantaj var, Türkiye'de transfer dönemi Avrupa'dan birkaç gün sonra kapanacak. Avrupa'da da maalesef devam etmeyeceğiz ve son ana kadar beklemek mümkün. Bekleyecekler diye düşünüyorum, bahsi geçen sol açık, stoper ya da forvet noktasında.

Jovetic Sevilla'yı bekliyor diye biliyorum, bu yüzden de Porto ve CSKA Moskova'nın tekliflerini kabul etmedi. Inter ise Jovetic'i bonservisiyle elden çıkarmak istiyor, kaynak yaratma noktasında. Bu transferin maliyeti de en kötü 7-8 milyon avro dolaylarında. Sözleşmesi 2019'da bitiyor, 27 yaşında ve piyasası da var. Kiralık gibi bir ihtimal doğmaz, öyle olsa bize kalmaz. Bonservis noktasında ise şu aşamada lüks olarak bakarım.

Sakatlık dönemleri yaşıyor ama şu aşamada ciddi bir durumu yok. Kaliteli bir hücumcu, joker diye tabir edebileceğimiz. Forvet, 10 numara ya da sol açık, büyük fark yaratır. Teknik özelliği yüksek, iyi bir bitirici. Forvetin arkasında oynayan hücumculardan skor katkısı almak önemli, iyi bir hücum hattımız var ama belki de tek sıkıntımız bu olacak. O açığı kapatırdı, maç içinde Belhanda'yla dönüşümlü oynayarak. Talisca ya da Giuliano gibi, gol özelliğiyle ön plana çıkar ve bence daha üst profilde bir futbolcu.

Şu aşamada olmazsa olmaz değil yine de, özellikle Avrupa'nın olmadığı bir dönem. Asamoah'la birlikte transfer dahi kapatılabilir, bence kadromuz yeterli olacaktır. Sol tarafta Tolga Ciğerci'yle farklı bir tarz denendi ve başarılı oldu. Feghouli'yi 11'e yazacağız, Tolga Ciğerci ya da Garry Rodrigues yedeğe gelecek derken bir şekilde ayakta orası. Jovetic'in katkısı, kalitesi büyük olur ama şu noktada karşılanması zor bir maliyet.

Zlatan Ibrahimovic Manchester United'da


Geçen sezona dönelim, Zlatan Ibrahimoviç'in Manchester United'a transferi çok büyük bir olaydı. Manchester United heyecanını yitirmeye yüz tutmuş bir takımdı, Ferguson'dan sonra yaptığı birçok büyük transfere rağmen. Mourinho ayrı ama Ibrahimovic'in bu anlamda heyecanı büyüktü. Pogba'ya çok büyük bir bonservis verdiler mesela, yine de Ibrahimovic'in ağırlığı farklıydı. Yaşı ne olursa olsun, adamın seviyesi her zaman bu.

Yine geçen sezondayız, durum Zlatan'lı da olmuyor Zlatan'sız da gibiydi sanki. Ben böyle anladım, tamamen ona odaklı bir takımdı, o da klasını birçok anda gösterdi. Ön alanda mücadele edecek, savaşacak, fizik anlamda gücünü konuşturacak bir isme bence ihtiyaç vardı. O isim Lukaku oldu işte, sezonun hamlesi. Yaşı ne olursa olsun dedim, yine de faktör ve Premier Lig temposunda Zlatan'ı zorladı.

Başka etmenler de var tabii, Matic hamlesi de çok kritik. Çünkü Pogba'yı kazandırdı, geçen sezon Pogba'nın böyle bir etkisi yoktu. Manchester United sezona müthiş girdi, üstelik iyi de bir futbolla. Lukaku, Pogba, Matic, Rashford, Mata ya da Mkhitaryan, bunlar çok büyük etmenler. Şimdi bir de bu isimlere Zlatan'ı ekleyeceğiz, tabii çok farklı bir rolle.

Mesele de burada başlıyor, yeni rolü ne kadar kabullenecek. Manchester United'la devam etmek istediğine göre bu rolü kabul etti gibi görünüyor, ilerleyen zamanlarda arızaya bağlamazsa. Başarı için burada diye düşünüyorum, yarım bıraktığım işleri tamamlamak diyor. Şampiyonlar Ligi ve Premier Lig gibi hedefler var, Zlatan da bu hedefler adına önemli bir simge. Lider rol de onun, takımın ateşi de.

Yeni rol nedir dersek, Lukaku'nun arkasında kalacak, daha çok son 30 dakikalar adına konuşulacak. Kimi zaman birlikte oynarlar, kimi zaman Lukaku'yu destekler, kimi zaman nefes aldırır. Bu yeni rolü ne kadar benimseyeceğiyle alakalı başarı haritasını çizeriz. 10 numara da onun ayrıca, Manchester United ona duyduğu güveni zaten göstermiş. Uzun ve büyük bir sakatlıktan dönüyor, yine de ondan vazgeçmediler.

Ibrahimoviç büyük bir heyecandır, şartlar ne olursa olsun. Manchester United da Mourinho kaynaklı takip ettiğim, ilgilendiğim bir takım. Zlatan'dan kaynaklı geçen sezon bir heyecan yakalamıştık, bir de bu sezonun iyi futbolu ve transferleri var. O sene bu sene olmalı, Premier Lig şampiyonluğuna oynayan ve kazanan Manchester United'ı görmek büyük dilek..

24 Ağustos 2017 Perşembe

Vakit geldi mi?


Bu takıma bir de Feghouli'nin katılacak olması ne kadar büyük heyecan değil mi? Kimine göre sezonun hamlesi, beklenti büyük. Galatasaray'da çoğu transfer çıtayı yukarı çekti, hangisi en iyisi üzerinden düşünmek beni çok keyiflendiriyor, işin içinden çıkamamak. Bir de Feghouli var işte, o neler yapacak, öyle meraklıyım ki.

Özel bir futbolcu, kendine has kitleyi yaratacak isim. Keita'yı falan izledik, sorunlu bir isimdi, istikrar anlamında tartıştığımız oldu ama seyir zevki çok yüksekti. Tek sezon izledik, hala o sezonu konuşur, hatırlarız. Keita'dan bu yana da öyle bir kanat oyuncumuz olmadı, seyir zevki noktasında. Feghouli ise hem o seyir zevkini size vaat ediyor, hem de istikrarlı bir adam. 

Tanınan, bilinen diyeyim, 1 sezon önceki talipleri ortada. Yıllık ücretini konuşmadık bile, eder çünkü. Bonservisi böyle bir yetenek için çok düşük, mutluyum bu transferden. Yaşı da 27, en önemli detay bu zaten. Fotoğrafı görünce mutlu oldum, düne dair en çok paylaşılan karelerden biri. Üzerine birçok mesaj yazıldı, yakıştırmalar yaptık. 

Tempo güzel, hızlıyız, etkiliyiz. Uyum lazım tabii, zamanla olacak. Bir sıkıntı daha var, o da bitirme noktasında. Garry Rodrigues'i çok beğeniyorum, iyi bir alternatif olacak, önemi var. Şu 2 haftada da büyük katkı verdi ama tıkandığımız anlar oluyor, hücumda bitirme noktasında. Feghouli o kalite işte, bitirecek adam. Çaba bir yana, hücum özellikleriyle fark yaratacak ve organizasyon sıkıntını çözecek.

Sivasspor maçında kadroda olur mu bilmiyorum, Antalyaspor maçının kadrosunda ise kesin olarak yer alır. Sakatlığının iyileştiği söyleniyor, bu iyi haber. Milli Takım arasının ardından tam olarak hazır olur, gerçek anlamda katkı almaya başlarız. Tudor'un mutlaka beklentisi var ondan, ne alacağını fazlasıyla bildiğini düşünüyorum..

Galatasaray'ın kalbi diyorum, sistemin en güçlü dişlisi ya da beyni


Galatasaray'ın yeni düzeninin kalbi Fernando. 2 haftada gördüğümüz bu, tüm bağlantı onun üzerinden dönüyor. Geriden oyunu kuran ve o topu hücuma taşıyan isim. İyi taraf şu, böyle bir futbolcuya sahipsiniz, bu sizde olmayan bir şeydi. Kötü taraf ise Fernando şu aşamada yalnız, onun üzerine baskı uygulandığında sorun yaşayabiliriz. 

Bunu aşmanın yolu ise beklerin de oyun kurabilmesi. Asamoah'ın varlığı bu yüzden önemli, Fernando'nun pas yükünü hafifleteceğini düşünüyorum. Belhanda'yı da ekleyelim, o da henüz yüzde 50'sinde ve hazır bir Belhanda'nın da bu yükü hafifleteceğini söyleyebilirim. Orta sahaya yakın oynuyor çünkü, pas alıyor ama dağıtım noktasında sıkıntı var, uyumu arıyoruz hala.


Beinsports'un verdiği bir istatistik, geçen haftanın en güçlü pas bağlantıları. Fernando / Belhanda ilk sırada, yukarıda verdiğim örnek işte. Fernando topu getiren isim, çok basit oynuyor, gerekli olan da bu. Belhanda orta sahaya yakın, topu alan isim o oluyor. Asamoah gelse daha rahatlar mesela, bu rakamlar aşağı düşer ki düşmesi de gerekir. 

Fernando / Maicon da ikinci sırada. Stoperlerimizin geriden oyun kurabilme yetisi düşük. Serdar Aziz basit oynamaya çalışıyor ama onda dahi sorun yaşayabiliyor. Maicon bu olayı zorluyor, uzun toplar deniyor ve çok da başarılı değil. Fernando burada önemli, 3. bir stoper gibi ve stoperlerin arasına giriyor, hem lider ihtiyacını, hem de geriden oyun kurma durumunu taşıyor.

Galatasaray'ın kalbi diyorum, sistemin en güçlü dişlisi ya da beyni diyelim. Şu an en önemli transfer o oldu gibi görünüyor ki Selçuk İnan yapmaya çalışırdı bu işleri. Tolga Ciğerci de onun boşalttığı 8 numarayı doldurayım derken hücumda sorumluluk alıyordu, o da onu yapamıyordu. Galatasaray orta sahasının sorunu tam olarak bundan kaynaklıydı ve değişimi yaşadığımızda çıkan tablo ortada.

Welliton & Galatasaray, belli ki 3. forvet için fırsat kollanıyor


Galatasaray belli ki 3. forvet için fırsat kolluyor ve bonservis ödemek istemiyor. Seleznyov'u konuştuk, maliyetine oranla ihtimal olabilir diye. Tudor'un onu istemesi doğal, tanıdığı ve katkı aldığı isim. İhtimali de o yaratmıştır, Strinic konusunda olduğu gibi. Maliyete bakar, işin içinde bonservis varsa zor diyorum. Alternatiflerden biridir ama Seleznyov'un Karabükspor'la olan bağını koparması gerekecek.

3. forvet için genç bir isim düşünmem. Şans bulamayacak çünkü, gelişemeyecek, forma ona gelince de sarsılacak. Tecrübeli olması avantaj, ne zaman sahaya sürerseniz sürün alacağınız katkıyı bilmek. Tarz noktasında ise daha hızlı, kanat özelliği olan, rakip savunmanın arkasına sarkabilecek bir isim tercihim olurdu. Welliton yazıldı dün, tam olarak bu tarza uyuyor.

Seleznyov'a yine de hayır demezdim, hatta bazı özellikleriyle Eren Derdiyok'un önüne de yazardım. Karıştıran adam çünkü, pis işleri seven, ön alanda mücadele gücü olan. Böyle bir alternatifimiz de yok ama önceliğim hızlı bir isim. İyi kötü, 2 tane pivot özelliği olan forvetimiz var zaten, çeşitliliği arttırmak daha değerli.

Bir durum daha var, şu aşamada Sinan Gümüş 3. forvet olarak düşünülüyor ama yolların ayrılacağı da söyleniyor. İhtimaller hep onun üzerinden dönüyor, giderse diye. Umarım gider, o ayrı konu. Gittiğinde onun yerini ya kendi içimizden ya da bonservisi elinde olan isimlerden doldurmak önemli. Kanat için potansiyel gençlerimiz var, kullanılabilir. Forvet konusunda ise Welliton'un bonservisi elinde, bence bir ihtimaldir.

Öncelikle ligi bilen oyuncu, uzun zamandır burada. İyi de bir kariyeri var, özellikle Spartak Moskova günleriyle. Önce onu Mersin İdman Yurdu'nda izledik, sonrasında Kayserispor'da. Mersin İdman Yurdu'nda 56 maçta 20 gol 16 asist, Kayserispor'da ise 34 maçta 15 gol 3 asist. Geçen sezon 12 golle ligin en golcü isimlerinden biriydi. Kariyerinde Rusya Ligi gol krallığı da var.

Bu noktada Seleznyov'un elinde tutarım, bonservisinin elinde olması ve ihtiyaç duyduğumuz tarzda olması itibariyle. Ligi de biliyor, diğer avantajı bu olur. Hızlı isim, iyi bitirici, kanat özelliği var ve rakip savunmanın arkasına sarkıtabileceğimiz tarzda. Kulübeyi de güçlendirir, böyle bir isim kenardan gelecek patlayıcı güç anlamını taşır. Değerlendirilmesi gereken bir ihtimal, düşünmek lazım..

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Seyreyle maziyi #31; Tudor'u geçen yıl, bugün konuşmaya başladık


Yakın geçmişe dönüyoruz, tarihte bugün tadında. 23 Ağustos 2016, sezonun ilk maçı, Karabükspor'u 90+'da attığımız golle 1-0 yendiğimiz. Chedjou'nun uzun pasında Eren Derdiyok'un kafası. O kadar kötü oynamıştık ki sezonun ilk maçında böyle bir galibiyetin ardından "şampiyonluk alameti" demiştim. 

Sezona Süper Kupa'yla başlamıştık. Şartlar ne olursa olsun, kupa finallerinin favorisi Galatasaray'dır ama kupanın Beşiktaş karşısında gelmesi değerliydi. Konuşulan bir takımdı Beşiktaş, son şampiyon ve yeni sezon adına da favoriydiler. Biz ise transfer dönemini çok konuştuk o sezon, transferler geldi ama bugüne kıyasla aradaki farkı düşünün.

Riekerink olayına hiç girmeyeceğim, blogun içeriğinde kendisi hakkında öyle yazılar var ki. Öyle ya da böyle şampiyonluk diyerek girdik sezona, kendisini de destekleyerek. Ligin ilk maçında böyle kötü bir oyun beklemedim ama, o kadar kötü oynadık ki. Karabükspor'un farklı kazanması gereken bir maç aslında, Muslera'yı geçemediler. Çok hızlı oynadılar, nefes alamadık.

Linnes'i hatırlarsınız, ilk yarı bitmeden önce Riekerink'in gazabıyla oyundan çıkmış ve onun dönemi forma yüzünü pek görememişti. 2. yarıda dönülen ama işe yaramayan 4-4-2 de aklımda. Fizik olarak yetersizdik, sezonun genelinde de tablo değişmedi. Bir şekilde kazandık, yarışın içinde kaldık ama Riekerink kalsaydı da bir şey değişmeyecekti, hep bunu anlattım.

Maçın önemi ise başka, Igor Tudor'u ilk kez o gün tanıdık. Futbolculuk dönemine girmiyorum, teknik direktör anlamında hemen hemen hepimizin ilk kez tanıştığı gün. Karabükspor öyle iyi oynadı, taktik esneklik noktasında öyle dokunuşlar oldu ki Tudor özelinden bir "acaba" mutlaka oluştu akıllarda. Benim olmuştu, o günün ardından da Tudor'u ısrarla takip ettim, konuştum, araştırdım. Galatasaray'ın başına gelmesi ise başka bir hikaye, üstelik sezon bitmeden.

Ve yeni dönem, yeni oyuncular, yeni takım. Sezona müthiş giren, transfer dönemini çok iyi geçiren, oynana oyun anlamında da herkesi heyecanlandıran bir ekip var. Geçen sezon kurulan kadro ile bugünü kıyasladığımızda fark büyük. Tudor'un bu anlamda başardığı iyi bir iş var, umarım devamını getirir..

Selçuk İnan'ın yeni rolü ve o rolü kabullenme ihtimali?


Mevcut olan üzerinden konuşmayı seviyorum, ne kazanabilirim diye düşünüyorum. İmkan olsa da Selçuk İnan'la keşke yollar ayrılsa, ben de bunu istiyorum. Bugüne bakıyorum, Selçuk İnan'la kopan bir bağ var, onun üzerine bir de Galatasaray'ın yeni oyun sistemi. Selçuk İnan'la öyle alakasız bir tablo ki, yedek orta saha için yıllık 2.8 milyon avro vermek büyük lüks.

Yapacak bir şey yok, kalıyor. En azından ligin devre arasına kadar diyelim, benim beklentim Ocak ayında ayrılması. Bu sürede ne yapabiliriz ona bakacağız, acaba Selçuk İnan yeni rolünü kabul edecek mi, ne kadar benimseyecek. Şu görüntüde 11 oynaması imkansız, tempo düzeniyle alakasız bir görüntüsü var. Mevcut hali iyi durumda değil, en iyi döneminde dahi temposuyla ön plana çıkmazken.

Galatasaray tempolu oynuyor, sahada büyük bir hız var. Yine de bütün sezonu bu tempoyla geçirmek imkansız, bazı anlarda topa basmak, sakin kalmak gerekiyor. Osmanlıspor maçında 3-1'den sonra yapamadığımız buydu, topa basamadık ve hiç sakin değildik. O ara rakip geldi, tehlike yarattı. Sol kanat için 10 numara özellikli bir isim lazım demem bundandı aslında, bizi sakin kılacak, hücumda tutacak isim şu aşamada yok.

Selçuk İnan oyuna 80 civarı girdi, bana sorarsanız iş yaptı. 80'den sonra oyunu tekrar hakimiyetimize aldık, topa sahip olduğumuz için. Tempoyu kıstık, topa bastık ve aldığımız faullerle hücumda kaldık. Bunu sağlayan isim Selçuk İnan, hakkı olanın hakkını vermek lazım. Topu aldı, kalçayı dayadı ve çok fazla faul aldı. Sürekli geriye, ileri pas yaparak topu bizde tuttu ve 80 sonrası rahat geçti.

İlk 11'de bu görüntü olmaz ama 60 sonrası sakin kalmak, topu tutmak noktasında gerekli olabilir. Selçuk İnan'ın yeni rolü de bu oluyor, tabii ne kadar kabullenecek. Bu görüntüde iş görür, diğer türlü tempoya ayak uydurması imkansız. Hertha Berlin ile oynanan hazırlık maçını hatırlayın, uzun zaman sonra ilk kez bir müdahale yapmayı denedi ve sakatlandı. Tempoyu kaldırması zor, 60 sonrası oyunu tutma noktasında ise iş görebilir..

Kieran Gibbs & Galatasaray, ben hala Asamoah'ı bekliyorum


Asamoah Galatasaray'da demiştim, hala bekliyorum. O gün için gelen haber ve gelişen süreç bunu yazdırdı, hala da arkasındayım. Asamoah'la alakalı bazı haberler okuduk bugün, birbiriyle çelişkili. İşin özü Asamoah konusunu transfer döneminin sonuna kadar konuşacak gibiyiz.

Juventus'un Laxalt'ı alıp Atalanta'ya kiralaması ve Spinazzola'yı geri alacağı yazıldı. Böylelikle de Asamoah'ın Galatasaray'a transferinin önü açılacaktı. Sonrasında Spinazzola'nın bırakılmayacağı yönünde bazı açıklamalar okuduk, karışık bir süreç yani. 

Ben hala Asamoah olacak diye düşünüyorum, Gibbs ismi belki de Juventus'a "alternatifimiz var, Asamoah olmazsa olmaz değil" mesajıdır. İkisi de sol bek ama farklı adamlar, birbirlerinin gerçek anlamda alternatifi olmamalılar. Hatta keşke imkan olsa da ikisini birden alsak diyeceğimiz isimler. Gibbs iyi bir sol bek, Asamoah'ı ise birkaç pozisyonda kullanabiliyorsunuz.

Hemen bir hayal belirdi, Tolga Ciğerci'nin sol önde verdiği katkıyı düşününce. Geçen de yazdım, orada Asamoah oynasa hem sol tarafı daha iyi kullanır, hem Tolga Ciğerci gibi orta saha özelliğini konuşturur, hem de onun bitiremediğini bitirir. Hatta çoğu maçta Linnes / Asamoah izleyebiliriz demiştim, Linnes'in yerine Gibbs'i düşünsenize.

En azından şu aşamada böyle olmayacak tabii, belki gelecek sezon farklı bir plan belirir. Anladığımız şu, Gibbs'i Asamoah'ın alternatifi olarak düşünüyorlar. Farklı isimler, Asamoah bir joker ama Gibbs'i kullanabileceğiniz yer sol bek. Gibbs mi Clichy mi demek mümkün, birbirlerine benzeyen isimler onlar. Bu kıyasta da Gibbs'i bir adım öne çıkarırım, hem yaşının 27 olması, hem de daha dengeli olması anlamında.

İngiliz isimlerin Türkiye'ye uyumu geçmiş yıllarda pek görülmemiş bir şey tabii, bunu da atlamamak lazım. Gibbs iyi bir hücum beki, hızlı ve atletik bir oyuncu. Dengeli de bir sol bek ayrıca, sıkıntısı arada yaptığı seçim hataları, hücum derken arkasını boş bırakması. Önünde oynayacak isim önemli tabii, onu dengeleyecek isim. Tolga Ciğerci'li düzen devam etse bu sorun olmaz, Linnes'i dahi yükselten bir düzen var. 

Sözleşmesinin sezon sonunda bitiyor olması avantaj ama İngiltere'den talipleri çıkar. Bu tarz İngilizler 2 katı değer kazanabilir orada. Gibbs'le anlaşabilirsiniz ama bonservis için iddialı rakamlar konuşulur, Asamoah için konuşulan rakamlardan daha fazlası. Tercihim ise Asamoah, onu bekliyorum. İyi bir şey var, Asamoah olmazsa üzerinden seviyenin düşürülmemiş olması..

22 Ağustos 2017 Salı

Oğuzhan Kayar'la alakalı uzun uzun yazmaya gerek yok


Oğuzhan Kayar'la alakalı uzun uzun yazmaya gerek yok. Elimizde konuşabileceğimiz kariyer yok çünkü, neye dayanılarak alınmıştı onu da bilmiyorum. Geldiği gün itibariyle konuşulan, gelecekte büyük işler yapacak gibisinden tanınan bir futbolcu değildi. Tugay Kerimoğlu getirtmişti deniliyordu ama tam anlamıyla bilmiyorum. Mancini dönemindeki ara transfer harekatının halkalarından biriydi. Hatta o harekatın en genç ismiydi. Ben geldiği gibi kiralanır diye düşündüm, o ise sezon sonuna kadar takımda kalmıştı. Türkiye Kupası maçlarında da şans vermişti Mancini, aklımızda kalan tek şey o belki de. Solak bir 10 numaraydı, öne çıkan özelliği. Teknik kapasitesi yönünde bir potansiyel barındırıyordu da diyebiliriz. Mancini ayrılığı sonrasında ise pek üzerinde durulmadı, kiralık olarak çeşitli takımlarda gördük. Çoğu da 1. Lig takımı olmak üzere, şans da buldu ama potansiyel gösteremedi. Manisaspor'a döndü, Gaziantep BB, Şanlıurfaspor, Aydınspor gibi takımlara kiralandı, hiçbirinde de tutunamadı. Son olarak Bandırmaspor'la 3 yıllık sözleşme imzaladı, bedelsiz olarak verdik kendisini. Galatasaray'a 750 bin avro gibi bir rakama transfer edilmişti, pek duymadığımız, A takım adına çok fazla ön plana çıkmamış bir isim için yüksek ücret. Çok konuşulmuyor tabii, aynı dönem Ontivero gibi isimler adına 2.5 milyon avro'lar ödendiği için..

Tudor'un dokunuşunu görmeyen ön yargılıdır ya da sabit fikirli


Östersunds hezimetinin ardından Tudor'un verdiği 1 aylık süre vardı. Bu takımın 1 ay içinde çok daha başka bir noktaya geleceğini söylüyordu, gerçekleşecek transferle birlikte. Tabii Östersunds öyle bir hezimetti ki bunu düşünmedim, odaklandığım tek nokta Tudor'la devam edilmemesiydi. Fatih Terim ihtimal olunca da ikinci bir ihtimal yoktu benim için.

Tudor'la alakalı kendi adıma bir kronoloji yapayım. Galatasaray'a gelişini çok istemiştim, kendisinin önemli bir potansiyel olduğunu Karabükspor döneminde de yazıyordum. Taktik esnekliği olan, genç teknik adam işte, aranan heyecanın bu olduğunu düşünüyordum. Geçen sezonun sonunu konuşmak gerekirse, Tudor adına bazı hayal kırıklıklarım oldu ama yeni sezona da onunla devam etme taraftarıydım.

Östersunds maçlarına geldik yine. Bana sorarsanız çok iyi hazırlanamadık o maça, hatta ilk maça göz önüne alınca hafife dahi aldığımızı söyleyebilirim. 2 hazırlık maçı oynadık sadece, eksik bu sayı. Gomis, Belhanda ve Maicon gibi transferler vardı ama biz daha çok kaosu konuştuk, gitme ihtimali olacak isimler özelinden. İlk maçta Galatasaray tarihinin en kötü oyunlarından biri vardı, rövanşta ise bir plan görmüştüm ama yetmedi. Bu büyük bir hezimetti, sonucunun Tudor'a yazdığı.

Bir şekilde o 1 ayı tamamladık. Hangi hakla bu süreyi istiyor diyordum, arkasında duruldu. Transferlere de devam edildi, o süre zarfında ise bu takımın başında Tudor mu olmalıydı tartışmaları yapıldı. Fatih Terim'i konuştuk, bekledik ama böyle bir gündem doğmadı bile ve sezona başlamış olduk. Geçen 2 haftaya baktığımda söyleyebileceğim tek şey var, Tudor'un hakkı verilmeli.

Çok kaliteli bir kadro kurduk ama bu takım üzerinde net şekilde teknik direktör dokunuşu var. Bunu görmeyen ön yargılı bakıyordur ya da sabit fikirlidir. Gomis ve Belhanda gibi isimleri böyle koşturmak, Linnes, Tolga Ciğerci ve Garry Rodrigues gibi isimlerden ise maksimumu almak, üstelik Tolga Ciğerci'nin pozisyonunu değiştirerek. Bu teknik direktör dokunuşudur, inkar edilemez.

Kesilemez, gönderilemez dediğimiz çoğu isim bu takımda yok üstelik. Tüm tepkilere rağmen geri adım atmadı, ben bunu takdir ederim. Bir planı varmış demek ki, oysa ben planı olduğuna çok fazla inanmamaya başlamıştım. Zamanla da o planın işlediğini görüyoruz, gerçekleşen transferlerin o plan doğrultusunda geldiği ortada. Belhanda / Sneijder değişikliği bir örnek. Dün neden Sneijder gitti deniliyordu, bugün Belhanda tercihi anlaşılmaya başlanmış.

Ki Belhanda, Gomis ve Badou Ndiaye gibi isimler hala yüzde 50'lerinde. Sezona 4'lü savunma diyerek girdi, taktik esnekliğini kaybetmesinden dolayı eleştirdik ama maç içinde 3'lü savunma oynadığımızı, formasyonun çokça değiştiğini izliyoruz. Ben oynanan oyundan büyük keyif alıyorum, 2 senedir böylesini izlemedim. Temposu, mücadelesi bir yana, saha içinde iyi işleyen bir taktik var, gelişerek yükselecek.

Kim tahmin ederdi ki Galatasaray sezona böyle başlayacak. Hele ki Östersunds faciasının ardından. O maç Tudor'a yazmaya devam edecek ama geçen 1 aylık sürede verilen söz tutuldu. Tudor'un hakkını veririm bu noktada, dün ne söylediğimi inkar etmeyerek. Umarım devam eder, bozmadan ve gelişerek. Elinde iyi bir kadro var, onun kurduğuna inandığım. Böyle devam etmesini dilerim, Tudor özelinde ilk geldiği gün yaşadığım heyecanı tekrar hissetmeye başladım.

"Hocamızın bizi hazırlaması, yaptırdığı çalışmalar adaptasyon sürecinde bize çok yardımcı oldu", bunu söyleyen Fernando. Bu açıklamaya bakarak "teknik direktör dokunuşu yok" diyebilir miyiz? Fernando saygı duyulacak bir kariyer, bu açıklamanın altını çizmek gerekiyor. Şu 1 ayda neler olduğu üzerine uzun uzun konuşmak lazım..
 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir