31 Ekim 2017 Salı

Neden Latovlevici diyorum, cevaplayayım..


Geldik yine Latovlevici / Linnes kıyasına. En çok eleştirildiğim konulardan biri, neden bu kadar Latovlevici takıntın var deniyor. Baştan yazayım, benim için Latovlevici de Linnes de sol bek için yetersiz. İkisi de alternatif olur, fazlası imkansız. Mevzu Ocak ayına kadar idare etmek demiştim, o anlamda Linnes / Latovlevici rotasyonunu oluşturmak gayet mantıklı bir hamleydi. 

Birbirlerinden çok farkları olduğunu düşünmüyorum. Farklı özellikleri var, o özellikler itibariyle birbirleriyle kıyasta ön plana çıkabilirler. İkisi de savunmada eziliyor mesela, mücadelede yoklar. Birini oynatmak sizi savunmada daha güçlü kılmıyor, burada kararı hücum noktasında vermeli. Hal böyle olunca da Latovlevici oynamalı diyorum.

En önemli nedenini yazayım. Latovlevici'yi en çok eleştirdiğimiz nokta isabetsiz ortaları, hücumda henüz beklenen farkı yaratamaması. Doğrudur, henüz isabet sağlayamadı ve bu kadar isabetsiz bir oyuncu değil. Gayet temiz ve etkili bir sol ayak, duran topuna kadar iyi kullanabilen. Bu etkiyi de zamanla hissedeceğimizi düşünüyorum.

Latovlevici oynamalı demem şu yüzden, iyi / kötü sol bek etkisidir bu. Baskı kurabiliyoruz, soldan da gelebiliyoruz onunla. Linnes'i Trabzonspor maçında 85'den sonra hücuma çıkarken gördük, haliyle bütün maç Yusuf Yazıcı'nın onun üzerindeki etkisini izledik. Latovlevici ise ısrarla bindiriyor, rakip ayırt ettiğini görmedim. 

Bu da kanat etkisini dengelemek, Mariano'yu rahatlatmak demek. Diğer türlü sadece sağ tarafa bakıyoruz, Mariano'nun ne verebileceği üzerine odaklıyız. O da baskı yediğinde (Olcay Şahan'ın yaptığı gibi) hücum aksiyonu diye bir şey ortada kalmıyor. Bu dengeyi Latovlevici'yle kurmak mümkün, başka alternatifimiz yok.

Linnes'i kötülemiyorum ama Latovlevici'nin tarzına ihtiyacımız var. Linnes'le pas oyununu daha iyi oynarsınız mesela, daha içe kat ederek oynar, adam geçer. Latovlevici'yle ise hücum dersiniz, soldan ısrarla bindirirsiniz, isabet sağlayabilirseniz de ne ala. Gençlerbirliği karşısında forma yine Latovlevici'ye geçecektir..

Transfer ütopyası "2018" #5; Soner Aydoğdu


Sezon sonunda sözleşmesi bitiyor, "transfer tarzı" başlığında da yazabilirdim ama Ocak ayında teklif yapılacak gibi haberler okudum. Bunun üzerine yazayım dedim, Galatasaray'ın transfer için yerli operasyonu yapacağı neredeyse kesin gibi. Bu anlamda 3-4 tane iyi yerli alternatifi gerekiyor, özellikle orta saha rotasyonunda elimiz zayıf. 

Emre Akbaba'yı Belhanda alternatifi olarak düşünüyorum, Belhanda olmadığında Trabzonspor karşısında neler olduğunu izledik. O beğenilmeyen, eleştirilen Belhanda'nın Galatasaray'da alternatifi yok. Diğer alternatifi olmayan pozisyon ise 8 numara, Selçuk İnan'la olmadı maalesef, o dönem kapanmış. Konyaspor maçında bir ışık yanmıştı, Trabzonspor karşısında ise tekrar kapandı.

Bu anlamda geniş bir piyasa yok, alınabilecek futbolcular az çok belli. Soner Aydoğdu da gerek performansı, gerek sezon sonunda sözleşmesinin bitiyor olması itibariyle düşünülebilecek bir alternatif. Akhisarspor performansının istikrarlı şekilde yükseldiğini düşünüyorum, her sezon üzerine koyarak ilerliyor. Trabzonspor'da bu çıkış beklenmişti ama o kalabalık içinde etki edememişti, bu potansiyeli 2 senedir yansıtıyor.

8 - 10 numaralar için iyi bir alternatif olabilir. 26 yaşında, sol ayaklı, pas ve teknik özellikleri güçlü bir isim. Okan Buruk sonrası Akhisarspor'un iyi bir hücum takımına evrildiğini görüyoruz, Soner Aydoğdu da o oyunun beyni durumunda. Zamanında Bilal Kısa'nın üstlendiği rol az çok ki o Bilal Kısa'nın da Galatasaray performansı iyiydi. 

Badou Ndiaye başka bir isim, tempoyla yaşar, agresif oynar, topla dripling özelliği vardır. Soner Aydoğdu ise iyi pas yapar, tüm sezonu koş koş şeklinde oynayamıyorsunuz. Yeri geliyor topa sahip olmak gerekiyor, biraz daha sakin kalmak. Sizi sakin kılabilecek futbolculardan işte, böyle bir alternatifimiz yok. Selçuk İnan bu işi yapmak için biraz anlamsız maliyet, orada hem maliyeti düşürmek, hem gençleşmek önemli.

Sol ayaklı futbolcu kıtlığı ise diğer sıkıntı, bu sayıyı arttırmak gerekir. Düşünülebilir yani, asla mantıksız bir hamle olmaz. Ocak ayında bu yönde bir hamlenin gelmesi sürpriz olmayacaktır, Tudor da sıcak bakar. Orta saha alternatiflerini arttırmak gerekiyor, bunun sıkıntısını yaşıyoruz. 8 - 10 da değil sadece, 6 için bile gerekli alternatif yok ve Poko'yu falan yazıyoruz. İyi bir kadro kurduk ama eksiğimiz çok..

Galatasaray'ın temposuna dayanmak zordu, bunu tekrar hatırlamak gerekiyor


Trabzonspor karşısında kötü bir mağlubiyet aldık, bir şey oynamadan. İşin hakem boyutu ayrı, ilk etapta kendimize bakmamız gerekecek ve bir an önce bu maçı arkamızda bırakmalıyız. Gençlerbirliği maçı yeni bir başlangıç, Çık, tempo ve baskınla kazan, ne olduğunu tekrar hatırlat. Bu takımın şampiyon olacağına inanıyorum, taraftarın desteğini yitirmemesi gerekiyor.

Tudor'u eleştirmek bir yana, bunu ben de yapıyorum. Hataları var, geçen sezondan bu yana bunları konuşuyoruz zaten. Eksikleri biliniyor da bir konu unutuluyor, bu takımı mevcut durumuna o getirmedi mi? Lideriz, büyük puan farkı yakaladık, bu puan farkı biraz da böyle maçlarda kaybetme kredisi. Trabzonspor'u keşke yenebilseydik, en azından böyle bir oyun sonrasında kaybetmeseydik. Bu ayrı nokta ama lider olduğumuzu unutuyoruz.

Fenerbahçeliler Aykut Kocaman'ı böyle eleştirmiyor, öyle söyleyeyim. 7-8 puan geriye düşen biz olsak neler denilecekti kim bilir, şu noktada dahi öldürüyoruz, asıp kesiyoruz. Biraz daha sakin olmalı, beklemeli. Oynanan oyunu övüyorduk, kurulan kadroyu konuşuyoruz ama bu takımın kurulmasına ön ayak olan da Tudor. İyi bir takım kurdu, bu noktaya asla tesadüfen gelmedi. 2 haftadır düşüş var, bunu da çözmesi gereken kendisi ve kredisi olması gerektiğini düşünüyorum.

Gençlerbirliği maçına yeni bir başlangıç olarak bakmak istiyorum. Cuma günü kazanalım, sonra hafta sonunda puan kaybı kovalarız. Devamında Milli Takım arası geliyor, toparlanmak için iyi bir süreç. Sallanıyoruz çünkü, nefes almamız gerekiyor. Başakşehir maçı ise yeni bir kırılma noktası olacak, kaybetmememiz gerekiyor. 

Devre arasında inanıyorum ki 3-4 hamle yapılacaktır. Kulübe zayıf dediğimde eleştirildim ama tablo bu, kenardan seyri değiştirebilecek kaç tane futbolcumuz var. Eksikler belli, eminim ki çalışmalar başlamıştır, bu anlamda yaz dönemi önemli referans. Ligin ilk yarısını olabildiğince iyi geçirmek, lider kalmak gerekecek. Sonrasının daha iyi olacağını düşünüyorum, güçlü bir takımız. Her şeyden önce Gençlerbirliği maçı tabii, kazandıktan sonra daha detaylı konuşuruz.

Trabzonspor çok daha kötü durumuyla Beşiktaş, Fenerbahçe ve Başakşehir deplasmanlarında kaybetmedi. Kaybetmemiz kötü ama bu takımlarla kendi sahasında oynayacak, bu anlamda büyük bir eksi yazmıyorum. Suni deniyordu ya puan farkına, kimler hangi takımlara, nerede puan kaybediyor görüyoruz. Bu fark asla suni değildir, Galatasaray hak ederek bu noktaya geldi. Büyük maç, derbi kazanamadığımız doğru, aşılması gereken büyük bir sorun olduğuna da inanıyorum.

Galatasaray'ın iyi oynadığı bir oyun vardı, bundan saptık aslında. Ön alanda daha hareketli ve agresif olduğumuz, pas trafiğini hızlandırdığımız. Fernando'ya baskı dedik ve Badou Ndiaye'yi geriye çektik, o zaman oyun sendelemeye başladı. Büyük maç diye adlandırdığımız karşılaşmalarda ise farklı planlar denedik, bunun tutmadığını görüyoruz. İyi olan bir oyunumuz var, b ve c planları güzel ama a planı geliştirilebilir. Galatasaray'ın temposuna dayanmak zordu, bunu tekrar hatırlamak gerekiyor..

30 Ekim 2017 Pazartesi

Fernando'nun futbol hayatına kasıt oysa, o kadar bariz ki


Galatasaray'la alakalı konuşulacak birçok kötü durum var. Son haftalarda iyiye gitmiyoruz, oyun anlamında düşüş görünüyor, Tudor'un da çok formda olduğunu düşünmüyorum. Rakibe odaklı planlara hayır demem, taktik esneklik iyi ama kendi doğrularından vazgeçme. Bekleme, tempondan ve baskından ödün verme. Tudor bunlardan vazgeçti, oyun anlamında mağlubiyet doğal tabii.

Yine de bu demek değil ki hakemleri konuşmayacağız. Kötü oynuyoruz ayrı da şu pozisyona sarı kart dahi çıkmıyor. Fernando'nun futbol hayatına kasıt oysa, o kadar bariz ki. Feghouli'nin atılması ya da, eyyam uğruna verilen bir karar. Olcay Şahan'ı atarken yanında Feghouli da götürülüyor. Son haftalarda bu durum böyle, konuşulması gerekiyor.

Bariz kararlar var, onlara da takılmıyorum. Galatasaray tempoyla ve baskıyla oynayan bir takım ama her yapılan harekete faul çalınıyor, rahatlıkla kart veriliyor. Rakiplerin sertliği ise es geçiliyor, aynı rahatlıkla kart verilmediği için bu tarz hareketler artarak devam ediyor. Fenerbahçe maçındaki eleştiri bu yüzdendi, çok da haklıydı. Trabzonspor maçında daha da büyüdü bu, isyan yine haklı. 

Asıl olay burada, Galatasaray'ın şu ana kadar iyi oynadığı oyunu oynatmıyorlar. Baskısı ve coşkusu düştü, bunda Tudor'un hataları da var ama hakem sana oynaman için izin vermiyor, durduruyor. Nasıl baskı kuracaksın, nasıl tempo yapacaksın ya da rakibin sertliğinden nasıl kurtulacaksın. Galatasaray aleyhine bir şeyler dönmeye başladı, susmamak gerekiyor. Ağlamayana meme yok, bu böyle.

Fernando'ya döneyim. Belki Tudor değil ama böyle futbolcular bizi şampiyon yapacak. Çok büyük bir lider, bunu da tüm takım benimsemiş durumda. Tudor'un söylemesi gereken şeyleri o söylüyor, şu açıklamanın güzelliğine bakar mısınız;

"Kabul etmek lazım ki istediğimiz oyunu sahaya yansıtamadık. İkinci yarıya iyi başlamamız lazımdı. Ama duran toptan yemememiz gereken bir gol yedik. Hakem de takdir haklarını sürekli rakipten yana kullandı. Bizi oynatmayan, devamlı durduran bir hakeme karşı oynadık. Böyle bir hakeme karşı oynayınca da işiniz daha da zorlaşıyor." 

"Sonuçta biz lideriz. Niye lideriz? İyi futbol oynadığımız için lideriz. Ama bizim top oynamamıza izin verilmiyor. Rakiplerin çalışıp bizi futbolla geçmeleri gerekiyor. Böyle hakem hataları ile geçmeleri hoş olmuyor. Bugün hakemin sonuçta ne kadar etkili olduğunu görebilirsiniz."

Linnes de Fernando'nun bu konuşmasının altını çizdi. Fernando, Maicon gibi lider karakterler var, bizi onlar ayağa kaldıracak. Saha içinde iş çirkinleşiyor, Galatasaraylı birbirinin hakkını korumak zorunda. Feghouli orada yerde yatan Badou Ndiaye'yi koruyor, diğer futbolcular aynı şekilde. Neredeyse Arda Turan gelse diyeceğim, bu çirkefliğe aynı şekilde cevap vermek adına..

Tudor değil, isteyebileceğiniz herhangi bir x teknik adam da bu kulübe ile zorlanacak


Tudor'u oyunu okuma anlamında eleştiriyorum, yaptığı çoğu hamle ya geç ya yanlış. Detayına ineriz ama bir konu var, Galatasaray kulübesinin zayıflığı. Şöyle bir yorum geldi, "kulübe iyi olsa bile, Tudor oyunu bu kadar kötü okuyorken katkısı olabilir mi". Görmeden bilemeyiz, o imkanı eline vermek, sonrasına bakmak gerekiyor. Tudor değil, isteyebileceğiniz herhangi bir x teknik adam da bu kulübe ile zorlanacak.

Tudor'u kayırmaya çalışmıyorum, aksine eleştireceğim. Gomis / Eren Derdiyok değişikliği gibi, akıl alır gibi değil. Açıklanabilir bir değişiklik değil, ne değiştireceksin ki Eren Derdiyok'la. O an oyun Gomis'e uygun değildi dedi, Gomis'e uygun olmayan ve Eren Derdiyok'a uyacak nasıl bir oyun vardı ki? Kenar ortası yapmıyorsun, top doldurmuyorsun, Eren Derdiyok'la ne yapacaksın o dakika. Ayrıca onu oyuna almak için Gomis'i kenara alman gerekmiyor ki.

Bir yandan da bakıyorum, farklı bir forvet alternatifi yok. Gomis'in başka özellikleri de var ama tarz olarak Eren Derdiyok'la yakınlar. Hızlı bir oyuncu lazım, ön alanda baskı yapacak, rakip savunma arkasına sarkabilecek, kanat özelliği olan. Almadık işte, haliyle alternatif kalmadı, Eren Derdiyok'a bakıyoruz. Kötü bir isim olduğuna da inanmıyorum, kariyeri ortadadır ama Gomis'in varlığında doğru alternatif değil.

Daha da açayım, Garry Rodrigues dışında güvenebileceğim bir yedek yok. Yasin Öztekin ve Sinan Gümüş'ü de eleştiriyoruz, beğenmiyoruz. Belhanda olmadığında yerine yazabileceğimiz kimse olmadığını da gördük, orta saha aynı şekilde. Selçuk İnan'ın Konyaspor performansı bir ışık yaktı dedik, gördük ki yalanmış. Badou Ndiaye ve Feghouli olmayacak Gençlerbirliği maçında, yerlerine kimi yazacağız.

Hadi bir maç planı oluşturursun da kenardan güçlü alternatifleri getirmek gerekiyor. Beşiktaş oyuna Tolgay Arslan'ı alıyor mesela, bir anda tüm çehre değişiyor. Beşiktaş, Fenerbahçe veya Başakşehir'in gerisindeyiz kulübe noktasında, Ocak ayında buraya acil takviye gerekecek. Tudor'un maçı okuyamadığı, hatalı hareket ettiği doğru da, malzeme nihayetinde bu.

Oyun biliniyor diyoruz, rakipler buna önlem alabiliyor. Bizim bu önleme karşı yapabileceğimiz hamle kalmıyor, gerekli alternatifimiz yok. Fernando'ya basıyorlar, evet. Bu durumda Badou'yu geri çekmek zorunda kalıyoruz, önde tutamıyoruz mesela. Biri eksiliyor ya da, yerine kimseyi yazamıyoruz. Eleştirilen Belhanda'nın dahi alternatifi yok..

29 Ekim 2017 Pazar

18 golün 10'unda, atılan son 8 golün ise 6'sında Belhanda'nın imzası var


Galatasaray'ın geçen 7 haftada attığı bütün golleri izleyesim vardı. Nedeni ise atılan 18 golün kaçında Belhanda'nın aksiyona dahil olduğuydu. Twitter'da @SirArsenalist benden hızlı davrandı ve paylaştı. Ben de bu paylaşımın üzerinden yorumlayayım;


18 golün 10'unda Belhanda'nın dahli mevcut. Atılan son 8 golün 6'sında da Belhanda ismini görüyoruz. Eleştiriyorduk, hücumu daha fazla sürüklemeli ya da hücum aksiyonunun içinde daha fazla içinde yer almalı diye. Tablo ortada, golü getiren isimlerin başında Belhanda geliyor.

7 hafta itibariyle 1 gol 3 asist, nedense bu rakam düşük görülüyor. Tabelaya oldukça odaklanıldı ama içeriğe bakmak gerekiyor. Sürekli yazdığım şey, Belhanda alışık olduğumuz klasik 10 numaralara benzemiyor. Bu adam savunmada katkı veriyor, rakibin yarı alanında basmadık yer bırakmıyor, tempolu oynamaya çalışıyor ve 18 golün 10'unda dahli var. 

İlk haftalara oranla performansı da yükseliyor. Oyunu daha fazla sürükler oldu, ilk haftalarda sorumluluk almak istemiyor gibi yorumlar vardı ama oyunu yönlendirme olayını Fernando'dan almaya başladı. Daha iyisi elbette olabilir, Belhanda'nın yeteneğinin daha fazla olduğunu biliyorum, iş tabela noktasına da yansır.

Top kaybediyor deniliyor, izin verin de kaybetsin. Yana oynamıyor, ısrarla ileriyi zorluyor ve bunu hızlı şekilde yapmaya çalışıyor. Yüzde 70'lere dayanırdı topa sahip olma yüzdemiz ama organize bir tane atağımız olmazdı, hızlı hareket edemezdik. O dönem bitti, artık tempo zorluyoruz ve sürekli yazdığım gibi. Bu riski aldık, pas hatası da olacak, açık alanda da yakalanacağız. Ligin en çok gol atan takımı olduğumuz gibi en az gol yiyen takımıyız da.

Öyle isimler var ki Belhanda belki de bu yüzden ön plana çıkarılmıyor. Fernando, Maicon, Mariano, Gomis gibi isimleri sayıyoruz, Belhanda belki de bu yüzden arkada görülüyor. Sneijder konusuna ise girmek istemiyorum, söyleyeceğimi söyledim. Tablo ortada, Belhanda'yı eleştirirken bir daha düşünmek lazım..

Edit: 2 Ekim 2017 tarihli yazı..

Trabzonspor 2-1 Galatasaray, bu kadar basit olmamalı ama basit


Bu kadar basit olmamalı ama basit. Ön alanda baskı kur, Galatasaray'a oyun kurdurma, bir de duran top çalış. Rıza Çalımbay ikidir istediğini bu şekilde alıyor ve çare bulamadık. Kulübenin zayıf olması, yeterli alternatifin olmaması en büyük sorun ama bazı şeyleri görmek yetiyor. 45'de Selçuk İnan / Garry Rodrigues değişikliğini yap, 1-0 geriye düşmeyi bekleme.

Belhanda'nın yokluğunda Badou Ndiaye'yi öne atar, Tolga Ciğerci / Badou / Feghouli ile ön alan baskısı yaparız diye düşündüm. Tudor ise 4-3-3 çıkardı takımı, Badou / Selçuk İnan orta sahadaydı ve öne çıkmadılar. Bir kanatta Tolga Ciğerci, diğerinde Feghouli ve burada topu taşıyabilecek tek isim Feghouli oluyor. İkisinin arasında koca bir boşluk var, dolduramadık. Belhanda'yı sevin sevmeyin ama önemli işte, "şu kadar golün içinde var" dediğimizde dalga geçiliyordu. Gördünüz, top tutamadık, organize bir tane atak başlangıcı yok.

Şut atamadık, ötesi yok. Garry Rodrigues'in attığı gol tamamen bireysel çaba. 4-3-3 oynayacaksan en azından Tolga Ciğerci'yi orta sahaya çek, Garry Rodrigues / Feghouli ile hızlı çıkmayı dene. Trabzonspor baskısına maçın başından sonuna kadar boyun eğdik, Onazi / Okay Yokuşlu sana üstünlük kurmamalı ama kurdular işte. Rıza Çalımbay'ın Sosa'yı kenara alması, Olcay Şahan / Bero ile baskı kurması iyi bir plan. Yusuf Yazıcı'yı da boşuna kanada atmıyor, Denayer / Linnes'i bu şekilde bitirdi. 

Linnes / Latovlevici arasında sadece bir fark var. O da Latovlevici'nin iyi kötü orta yapması, isabetsiz dahi olsa. Bu bir baskıdır, soldan da geliyorsun işte. Mariano'yu rahatlatıyorsun her şeyin ötesinde, Linnes oynadığında ise sadece Mariano'ya bakıyorsun. Mariano'yu kitlediler bugün, baskıdan çıkamadı. Linnes'in Latovlevici'ye göre savunmada getirdiği bir artı da yok, Denayer'le birlikte Yusuf Yazıcı karşısında ezildiler. 

Tudor'a yazılacak bu sonuç. Oyunu okuyamadı yine, hamleleri geç ve yanlış. Eren Derdiyok'u oyuna almak için Gomis'i çıkarmaya gerek yok. Gomis servis alamıyor ki, nasıl etki etsin. Eren Derdiyok da farklı bir profil değil, hatta Gomis'e oranla daha çok servis alması gereken bir futbolcu. Neyi değiştirdik biz bu hamleyle, ne hedefledik. Olmayan bir hücum vardı, Gomis'i kenara alarak bitirme imkanını da sıfırladık.

Sen hücum takımısın, baskı ve tempoyla bu noktaya gelsin. Niye bunlardan vazgeçiyorsun, neden bazı rakipler için köklü değişiklik yapıyorsun. Fenerbahçe maçında baskı ve tempodan vazgeçmedik, plan doğruydu ama işlemedi. Trabzonspor karşısında ise plan kötüydü, tüm doğrulardan vazgeçtik ve rakibin baskısına boyun eğdik. Eksik olan, önlem alması gereken taraf onlardı, zorlayamadık. Feghouli atıldıktan sonra ise tamamen bittik. 

Kötü oynadık, iyiye gitmediğimiz doğru. Şu ana kadar iyi bir yol vardı, tekrar onu bulmak gerekiyor. Tabii bu demek değil ki hakemi konuşmayacağız. Bero'nun Fernando'ya girişi belki de 2 tane kırmızı kart ama sarı dahi çıkmadı. Olcay Şahan'ı atarken eyyam yolunda Feghouli'yi oyundan attı. Kırılma noktalarıdır bunlar, 2 haftadır bu yolda neler izliyoruz..

Transfer tarzı "2018" #5; Diego Laxalt


Diego Laxalt'ın adını geçen yaz döneminde sık andık. Asamoah'ın transferi için Juventus'un net bir şartı vardı, yerini doldurmadan bırakmayız dediler. Spinazzola'yı geri döndürmek istediler ve son ana kadar bunun için uğraştılar. Laxalt'ı ise transfer edip, Spinazzola'nın yerine Atalanta'ya vermek istediler ama bu da kabul görmedi. Bu noktada sık duyduğumuz bir isimdi, Asamoah sürecinin dişlilerinden biri de o.

Asamoah'a odaklıyız, orası kesin. Ocak mı olur yoksa yaz dönemi mi bilmiyorum ama bu transfer bir şekilde gerçekleşecek. Asamoah'ın yanında yeni bir sol oyuncu daha alır mıyız bunu düşünüyorum. Yabancı sınırının gireceği şekli bilmediğim için çok yorum yapamıyorum ama böyle bir isim de Galatasaray'ın yararına olurdu.

Asamoah'ı birçok pozisyon için yazıyoruz, orada oynar, burada şöyle olur gibisinden. Sol taraf için başka alternatif yok yalnız, bunu düşünmek lazım. Latovlevici'nin belli ki uzun bir geleceği olmayacak, Linnes'i tartışıyoruz, hücum tarafında ise Garry Rodrigues'in piyasası var ve ayrılabilir. Laxalt'ın sezon sonunda biten sözleşmesi onu bir anda değerli kılar. Blind için yazmıştım, alamayız ama Asamoah'la birlikte gelseler mantığı çok diye. Laxalt da başka bir versiyon.

Sol kanat, sol açık ya da sol bek. Bu pozisyonlarda rahatlıkla kullanabileceğiniz bir isim, savunma özelliğine göre hücumu daha ön plana çıkar. Yakaladığı bir istikrar da var, Genoa performansı gayet iyi. 3-5-2 gibi bir düzenin sol tarafı onun ideali, mücadeleci ve hırslı bir adam. Türkiye sever bu tarz futbolcuları, Muslera'nın da kanatları altında iyi iş çıkarabilir. Fenerbahçe'nin Isla transferine benzer biraz, böyle düşünelim.

Yaşı 24, İtalya pasaportu var. Bunların önemli etmenler olduğunu düşünüyorum. Yine konu Isla'ya kayacak ama kulüp performansı eleştirilirdi geçmişti mesela, Fenerbahçe'nin şu an en iyilerinden biri. Laxalt'ın da bu potansiyeli var, şu an bulunduğu konumdan daha iyi bir noktaya gelebilir. Inter'ın ümit beslediği bir isimdi ama olmadı orada, İtalya'yı dolaştırdıktan sonra Genoa'ya 8.5 milyon avro gibi bir rakama sattılar. Güçlü bir piyasası var, sözleşmesinin de bitiyor olması itibariyle talibi bol olacak..

28 Ekim 2017 Cumartesi

Bugün düşünülenlerle yarın düşünülecekler farklı olacak, bunu söyleyebilirim


Sürekli konuşuluyor, herkesin de az çok bildiği isimler. Barcelona'da bir satış listesi var, o listede de Arda Turan, Vermaelen, Andre Gomez, Aleix Vidal ve Paco Alcecer bulunuyor. Galatasaray adına göze Arda Turan çarpacak, onu konuşacağız. 

Andre Gomez'i yaz aylarında Juventus istemişti ama satmadılar. Asamoah'ın Galatasaray'a gelmeme nedenini Juventus'un sol bek almamasına bağladık ama asıl etmen orta saha alternatiflerinin yaşadığı sakatlıklardı. Vermaelen neden hala orada bilen yok, sol stoper, temiz ayaklı ama sürekli sakat. Aleix Vidal de olmadı, o seviyede çok sırıttı. Alcecer'den beklenti yüksekti, o da kenardan geldiğinde ya da rotasyon içinde beklentiyi karşılayamadı.

Arda Turan da aynı şekilde, bir türlü olmadı Barcelona'da. Atletico Madrid'de izlediğimiz farklı bir adamdı, Simeone'nin düzeninde faydası büyüktü. Barcelona'da 6 ay oynayamamış olması onu geriye attı, zaten o sezonu kaybetmiş oldu. Ertesi sezona iyi başlamasına, Neymar'ın yokluğunda iyi görüntü vermiş, goller atmış olmasına rağmen istikrarlı bir şekilde düştü. 

Bu sezonu ise konuşmaya dahi gerek yok, kadroya alınmıyor işte. Amacı kalmamış gibi, ayağa kalkmak adına ne düşünüyor acaba. Barcelona'da kalmak için bir ısrarı var, bizim göndermek istediğimiz ama bir türlü gönderemediğimiz futbolcular gibi. Ayrılacak, orası kesin ama adresi neresi olacak, seviye ve piyasa giderek düşüyor.

Çin'den büyük bir teklif vardı, kabul etmemiş. Arsenal söylendi, neden olmadı bilmiyorum. Galatasaray'ı sürekli konuştuk, taraftar istemedi (ben de dahil olmak üzere). Transferin son günleri Monaco bir gündemdi, Jovetic öncesi Arda Turan'ı konuşuyorlardı ama o da olmadı. Milli maçlar harici bir resmi maçı yok, bu sezonu da kaybetmek üzere. Yaş 30, Ocak ayında 31 olacak ve ne düşündüğünü gerçekten merak ediyorum.

Yabancı sınırına güveniyor olabilir mi, bu şekilde Galatasaray'a gelmesi mümkün olabilir. Olacağı da bu zaten, Arda Turan'a mutlaka giydirecekler bu formayı. Görüşümü yazmıştım, sıcak bakmıyorum bu hamleye ama 3-4 yerli futbolcunun zorunlu olacağı bir 11'de Arda Turan'a mecbur bir görüntü doğacak. Bugün düşünülenlerle yarın düşünülecekler farklı olacak, bunu söyleyebilirim..

Selçuk İnan'ı alternatifler arasında rahatlıkla sayabilmek dileğiyle


Galatasaray'da son yılların en çok tartışılan futbolcusu. Nedenlerine girmek istemiyorum, geçmişi konuşmanın bugüne faydası olmadığından. Neden böyle oldu, niçin eleştiriyoruz gibi konuların şu ana bir yararı olmayacak, bundan sonrasını konuşalım. Kendisini kazanabileceğimize hiç ihtimal vermiyordum, Konyaspor maçı bu konuda bir ışık yaktı.

Fenerbahçe maçında oynamasını bekliyordum, gerekliydi de. Belhanda'yla değişmesini bekledim, topu tutabilmek, pas yapmak ve Gomis'i daha etkin kullanma noktasında. Gomis'i kaç kez savunma arkasına koşu gösterirken gördük, bir kez pas atılmadı. Konyaspor deplasmanında Gomis'i en etkin kullandığımız maçlardan birini oynadık. Gomis'i daha çok ceza sahası içindeki etkisiyle biliyoruz ama hareketli bu oyuncu, oldukça da güçlü. Koşturmak kötü bir fikir değil, bunu da en iyi sağlayan isim şu ana kadar Selçuk İnan.

Trabzonspor maçında Belhanda'nın yokluğu Selçuk İnan'ı 11'e taşıyacak gibi görünüyor. Bu onun adına bir barışma maçı olabilir, oldukça önemli. Konyaspor maçı bir ışıktı, Trabzonspor maçıyla birlikte altını çizebiliriz. Selçuk İnan'ı kazanmaya da kimse hayır demez, en ufak iyi görüntüsü bile insanlarda heyecan yarattı. Kendisini sevmiyorum, istemiyorum diyen kişilerin bile görüşü bu yönde değişti, çünkü zirvesini biliyoruz. Galatasaray'a kattıklarını, verdiklerini, neler yapabileceğini.

Kurguyu merak ediyorum, yarın bu konunun üzerine daha ciddi eğiliriz. Belhanda'nın yokluğu Selçuk İnan'ı 11'e taşıyoruz diyoruz ama Belhanda'nın pozisyonunda oynayacak isim o olmayacak. Feghouli mi oraya çekilecek yoksa Badou Ndiaye mi öne atılacak. Fernando / Selçuk İnan ikilisini bekliyorum, Badou Ndiaye'yi o pozisyonda izlemek başka bir heyecan. Ön alan baskısını korumak anlamına gelecek ve rakibin savunmasının durumu düşünülünce bu kıymetli. 

İyi performans göstermesini umuyorum, Selçuk İnan'ı alternatifler arasında rahatlıkla sayabilmek dileğiyle. İyi oynuyoruz, iyi bir takımız ve istikrarlı futbolcular var. Şans bulmak zor, formayı kaybedenin o formayı geri alması ise daha zor. Selçuk İnan için o fırsat geliyor, Trabzonspor maçının ardından güzel konuları konuşabilmek dileğiyle..

Daha güzel bir final yakışırdı ama yapamadı, koruyamadı kendini


Amacım Sneijder eleştirisi asla değil, Galatasaray'da böyle bir ismi izlemenin gururu başka. Güzel bir dönemdi, önemli başarı ve imzaları ardında bıraktı. Ayrılık gerekliydi, mesele o. Bunu hala kabul edemeyenler var, "Sneijder olsa farklı olurdu" diyen arkadaşlar. Daha doğrusu bunun üzerinden Belhanda yorumlayan ve eleştirenler.

İki futbolcunun kıyaslanmaması gerektiğini o kadar çok yazdım ki. Sneijder'le başka, Belhanda'yla başka oyun oynarsınız, Tudor'un tercihi ise Belhanda'lı oyun. Buna saygı göstermek ve Belhanda'nın oyununu bunun üzerinden değerlendirmek gerekiyor. Son 2 maç haricinde iyi bir görüntüydü bence, daha iyisi olabilirdi ama şu tabloda Belhanda'nın katkısı var.

Bir de diyorlar ki "Belhanda'nın yerine x olsa görüntü çok farklı olurdu". Söyledim, en fazla yine bu olurdu, 9 maçta 7 galibiyet 2 beraberlik diyoruz. Belhanda'nın öneminin olduğu, mücadeleci futbolunun gerektiği bir oyun bu. Böyle bakın olaya, "Sneijder'le çok daha farklı olurdu" yorumu geçersiz, olmazdı.

Sneijder'in PSG maçı istatistiğini Opta paylaşmış, bakabilirsiniz;

İsabetli Şut: 0 
Anahtar Pas: 0 
Top Kapma: 0 
Pas Kesme: 0 
Top Kaybı: 9

Bu sadece son maç istatistiği, genel istatistiklere baktığınızda da az çok bu var. Son 2 sezondur fizik noktada düşüşteydi, bu sezon düşüşün zirve noktasında. Bu görüntüde Nice kariyerinin de çok uzun olacağını düşünmüyorum, ufukta bir ABD kariyeri görünüyor. Daha güzel bir final yakışırdı ama yapamadı, koruyamadı kendini. Favre çok iyi bir teknik adam, o dahi hazırlayamıyorsa sorunu teknik adamlarda arayamıyorum..

27 Ekim 2017 Cuma

SC nostalji #83; Sergio Almaguer


2000'li yıllarda Galatasaray'da iki tane "yeni" arayışı vardır. Yeni Hagi ve Popescu uğruna birçok isim geldi gitti, bu pozisyona gelen her iddialı isimde bu futbolcuları aradık. Bulamadık doğal olarak, dolu hayal kırıklığı var. Almaguer'i hatırlamak istedim, yeni Popescu arayışının ilk halkasıydı. Fatih Terim'in 2. döneminin anlaşılamayan transferlerinden biri.

Galatasaray'a yabancı vurgusu ama Çorumspor karşısında ilk 11'de 8 yabancı


Rıza Çalımbay'ı severdim. Nedeni ise hakkının yeterince verilmediğini düşündüğümden. Mersin İdman Yurdu, Kasımpaşa veya Antalyaspor performansları beklentinin o kadar üzerinde ki. Çok iyi işler başardı, sürekli üzerine de koyduğunu düşünüyorum ve ligin en iyi teknik adamlarından biri. Yine de ne yazık ki hayal kırıklığına uğradım, şu açıklamanın izahını kim yapabilir; 

"Yabancı sayısına bir kriter konmalı. Galatasaray'ın 11 oyuncusu, hocası yabancı. Gönül ister ki yerliler olsun"

Çorumspor maçına 8 yabancıyla çıkıyor bunu söyleyen teknik direktör. Ya da geldiğinin ertesi ilk icraat olarak Abdulkadir Ömür'ü ilk 11'den kesiyor, gençleri düşünen Ersun Yanal'a oranla daha ters hareket ediyor. Çorumspor maçına bakın, Rodallega kırmızı kart görüyor ve N'Doye oyuna giriyor. As kadroya yakın oynanıyor, 11'de 8 yabancı, kenardan gelen yabancı.

Yanlış anlamayın, ben bunu yadırgamam. Bir hak var ve kullanırsınız, belli ki kupa çok önemli bir hal haline gelmiş, sürpriz yaşamak istemiyorlar. Yalnız sen bu açıklamayı yapar, ardından böyle hareket edersen konuşuruz işte. Yabancı futbolcularınla 6-0 kazandın, Galatasaray söz konusu olunca teknik direktörüne kadar yabancı vurgusu yapıyorsun. 

Bana öyle geliyor ki bu düzene ayak uyduramayan teknik direktörler kaybolup gidecek. Gitmeli de, kendini bu yönde geliştirmeyen, olaya sadece yerel bakan, kolayına hareket eden teknik direktörleri bir daha izlemeyelim. Devirler, dönemler değişiyor, İngilizce dahi öğrenemiyorsunuz. Rıza Çalımbay da ne kadar iyi teknik direktör olursa olsun düşünce yapısı ve vizyonuyla o kadar çağın gerisinde ki.

Burak Yılmaz ve Rodallega'nın yokluğunu yazacaktım normalde. Avantaj mı bilemedim tabii, forma N'Doye 'e geldi ve onun da ligde ters geldiği, gol atabildiği yegane takımız. Hatırlayın 2 sezondur yaptıklarını, inanılmaz ters geliyor. Bu sefer karşısında Chedjou / Hakan Balta ikilisi yok tabii, ön alandaki mücadelesinin ne denli işe yarayacağını göreceğiz. Rodallega da bizim için tersti mesela, Burak Yılmaz ise ne olursa olsun kaliteli bir isim. Daha önemlisi Kucka'nın yokluğu aslında, bu yokluk orta sahada tüm tempoyu Galatasaray'a kaydırıyor..

26 Ekim 2017 Perşembe

5li #14; İyi başlayan Galatasaray kariyerleri, sonrasının hayal kırıklığı

Galatasaray'a geldiği gün itibariyle ilk 1-2 maçta iyi oynayan, sonrasında hayal kırıklığı yaratan ya da kaybolan isimleri konuşuyoruz. Sosyal medyada etkileşimi çok oldu, öncelikle teşekkür ederim. Bir yanlış anlaşılma var tabii, iş biraz hayal kırıklıklarına kaydı gibi. Yine de aralarından bazı isimleri çektim ve 5'li listesini oluşturdum.


Felipe

Hagi sonrasında 10 numaralı formayı giyen ilk Galatasaraylı. Fatih Terim'in 2. Galatasaray dönemi belki de en büyük heyecanı ve beklentiyi oluşturan futbolcuydu. Öyle ki Fatih Terim onun için "yürüyerek dahi geçemeyeceği futbolcu yok" diyordu ama bu söylemi ışığında durmadı Felipe'nin arkasında. Sezona iyi girmişti Felipe, heyecan veriyordu. Sonrasında hayal kırıklığı olarak anmak durumunda kaldık, büyük bir düşüş yaşadı, Fatih Terim'in düzenine uymadı. Israr edilse daha iyisi olurdu belki de, bilinmez. Galatasaray kariyeri yarım sezon sürdü, yerine gelen ismi de Felipe'nin ardından yazalım.


Haim Revivo

Fenerbahçe'de geçirdiği iyi sezonlar vardı ama Ortega transferi sonrası gözden düştü ve sorunlu bir ayrılık yaşadı. Akabinde imza attığı takımın Galatasaray olması şaşırtıcı tabii. Felipe'nin ayrılığının ardından 2002 - 2003 sezonunun Ocak ayında yeni 10 numara olarak imzayı attı. Onun da Galatasaray formalı ilk resmi maçı Bursaspor deplasmanı, 4-0 kazandığımız maçta 3 gol atmıştı. Frikik golleri ve attığı gollerden sonra attığı takla meşhurdu, ilk maçından hepsini yaptı. Sonrası kayıp, Revivo'nun başka iyi maçı oldu mu o bile aklımda değil.


Elano

Elano'nun da bu listede hatırı sayılır bir yeri var. Büyük beklentilerle transfer edilen ama 2010 Dünya Kupası yolunda efsane yatan bir futbolcu. Yine de sezona iyi başlamıştı, ilk 2-3 maçlık performansı gerçekten iyi. Kayserispor maçını hatırlarsınız, attığı muhteşem bir gol vardı. Panathinaikos deplasmanı ya da, yine onun adına iyi bir başlangıçtı diyebiliriz. Sonrası yok, iyi performansını ancak cımbızla çıkarabiliriz. Ben kasti olarak mücadeleden kaçtığını, Dünya Kupası uğruna pek de zorlamadığını düşünüyorum.


Ali Lukunku

2002 - 2003 sezonu yine, yüksek ihtimalle başarısız transfer rekorunu kırdığımız sezon. Felipe / Revivo değişimi gibi Christian / Ali Lukunku değişimini yaşamıştık Ocak ayında. Lukunku'nun da Galatasaray performansı iyi başlamıştı. Mısır'da oynanan hazırlık maçı, devamında bahsettiğim Bursaspor deplasmanı gibi. Sonrası düşüş, en azından beklentiyi karşılayamadı diyelim. Christian'a göre iyi performans ama Galatasaray ayarında yetersiz bir görüntü.


Jose Rodriguez

Bu ismi yazmamı kimse beklemiyor olabilir, sürpriz yapmak istedim. İyi bir transferdi, ne kadar kötü performans gösterirse göstersin kazanç sağladık işte. Transferi de sürprizdi ama bir o kadar şaşırtıcıydı, çünkü akıl kokan transfer. Böyle genç bir ismi sadece yüzde 50'lik sonraki satış payıyla Real Madrid'den alıyorsun. Neyse, sezona iyi başlamıştı Jose Rodriguez, gelecek adına ümit kokan bir futbolcu. Şu kadar paraya satarız diye hayaller kuruyorduk bizde. Olmadı, olmamasında Hamza Hamzaoğlu'nun onu iyi oynarken kesmesinin payı var tabii. Şans bulduğunda ise büyük bir hayal kırıklığıydı, o iyi görüntüsünden uzakta. 

Konuşulması gereken konulardan biri de Belhanda / Feghouli özelinde


Konuşulması gereken konulardan biri de Belhanda / Feghouli özelinde. 3-4-2-1 diziliminde sorun olmadığını, bunun doğru bir plan olduğunu ısrarla yazıyorum. Bu düzenin savunmasına çok odaklandık, sıkıntının oradan çıktığı söyleniyor, oysa esas sorun Belhanda / Feghouli arasındaki rol çatışması. Çatışma kelimesi kötü anlamda değil, kavgalı değiller. Roller doğru belirlenemedi, ikisi forvetin arkasında oynadığında kim ne yapacak gibi sorular soruyoruz.

Son 2 maçtır görüyoruz bunu ve ikisinin de etkisi düşük kaldı. Vitrinde Belhanda olsa bile Feghouli de konuşulması gereken isimlerden. Geçen sezon Tudor bunu Bruma / Sneijder ikilisiyle denemiş ve başarısız olmuştu. Bruma'nın forvet arkası özelliği yok, saf bir kanat. Sneijder uyan tek isimdi ama o dönem temposuyla yetersiz kaldı. 

Böyle bir düzen için kanat özelliği olan 10 numaralar ya da tam tersi çok önemli. Belhanda'nın kanat özelliği var, tam tersi şekilde Feghouli'nin de 10 numara özelliği. Uyumlu olmalarını bekliyorum, bir arada yapabilmeleri lazım ama Tudor'un rolleri doğru ayarlaması gerekiyor. Sorumluluk konusunda sıkıntı var, her iki isim de maç içinde kendini çok aktif kılmaz oldu. 

Hareketli, tempolu, dripling özellikleri olan, dikine oynayabilen isimler. Tabii Feghouli sağ kanatta daha etkili, Belhanda ise o pozisyonda tek başına oynadığında bence iyi iş çıkarmıştı. İnsanlar bunu görmedi ama son 2 maçı bir yana bıraktığımızda Belhanda'dan yana mutluyum ben. Vazgeçelim demiyorum, bu da önemli bir plan ama hücumda en iyi olan görüldüğü üzere bu değil. Mesele 3'lü savunma diziliminden ziyade forvetin arkasındaki ikili. Belhanda'nın sol iç, Feghouli'nin ise sağ iç oynaması daha çok.

Belhanda'nın yokluğunda Feghouli onun pozisyonuna kaymamalı mesela. Ben sağ kanattan çok ayırmam onu, Mariano'yla olan etkileri belki de Galatasaray'ın hücum noktasındaki en önemli gücü. Belhanda bir süre yedek kalabilir ama mutlaka forma yine ona gelecek ve Tolga Ciğerci / Belhanda / Feghouli diziliminin takımı daha iyi kılacağına inanıyorum. Feghouli kreatif bir adam, kanadını iyi kullanan. Belhanda ise oyunun iki yönünde aktif, orta sahaya daha çok yaklaşan, dikine oynamayı seven. Tolga Ciğerci ise bağlantı unsuru, onu takımdan kesmek düşünülmemeli bile.

Transfer ütopyası "2018" #4; Tolcay Ciğerci


Ocak ayında bir yerli operasyonu olacağı söyleniyor, özellikle genç ve potansiyelli isimler üzerinde. Tolcay Ciğerci'nin de izlendiği yazılıyordu, böyle bir gündem doğabilir. Bundesliga 2'de Greuther Fürth forması giyiyor, bu sezon oynadığı 10 maçta 1 gol 6 asisti var. Ölçü anlamında yazmıyorum, rakamlar biraz olsun çağrışım yapabilir. 

Tolga Ciğerci'nin kardeşi, kendisini böyle tanıyoruz daha çok. İsmi ile alakalı espri yapılıyordu, Tolgay Arslan / Tolga Ciğerci karışımı diye, oyun tarzı gerçekten de böyle aslında. 10 numara ağırlıklı oynuyor, o yaşlarda Tolga Ciğerci de bu pozisyonda oynardı, sonradan defansif orta sahaya kadar evrildi, şimdilerde sol kanatta. 

Tolcay Ciğerci'nin ise böyle bir oyun evrimi geçireceğini düşünmüyorum, çünkü teknik özellikleriyle daha ön planda ve oyun / iş disiplini için o kadar yüksek diyemeyiz. Yaşı 22 ama bu disiplini henüz sağlayamadı, istikrarsız görüntüsü bundan. Bu anlamda Tolga Ciğerci'yle farkı büyük, abisi gibi değil pek, daha zor, sorunlu bir karakter.

Teknik özelliği yüksek, iyi duran top kullanan, şutu fena olmayan bir futbolcu. Daha iyisi olabilirdi, istikrarsızlığı şu aşamada buna engel. Galatasaray böyle bir hamle yapar mı bilmem ama transferin yüksek bir maliyeti olmaz. Türkiye U18 Milli Takım'ında 2 kez forma giymiş mesela, sonrası yok. Wolfsburg altyapılı, Hamburg'un 2. takımında da oynamış, Fürth performansıyla biraz olsun kendisini göstermeyi başardı.

İzlendiği, takip edildiği yönünde haberler vardı. Ne kadar doğrudur bilemem ama araştırmalardan çıkan sonuç bu. Yazdığım her isim gelmeli demiyorum, basında yer alan isimleri iyi ya da kötü yorumlamaya çalışıyorum. Tolcay Ciğerci'nin Galatasaray seviyesinde olduğunu düşünmüyorum, yaşı 17-18 değil, 22 oldu ve bazı şeyleri kanıtlaması gerekiyor.

25 Ekim 2017 Çarşamba

Bu takım maç içinde değiştirebildiği düzen kadar ezberleri bozacak


Sosyal medyada bu konuyu benden çok daha iyi şekilde dile getiren arkadaşlar oldu, ilk etapta bunu yazayım. Hala konuşuluyor 3'lü savunma mevzusu, anlaşılan yazmaya devam edeceğiz. İnsanlar soruyor hala, Fenerbahçe karşısında niye 3'lü oynadık, bu maçta dönülecek düzen miydi diye. Israrla yazdım, zaten böyle oynuyoruz, yeni bir şey yok.

Beni bilirsiniz, "ezber" ve "ön yargı" düşmanıyım. 3'lü mevzusu da buna benziyor, eleştirilerin temeli ezber ve ön yargı üzerinden. Bu ligde savunmada 3'lü oynayarak başarılı olamazsınız tezini savunan da var, bu ön yargıdır. Ya da maç öncesi 4-2-3-1 dizilimini görüp, oyunu bu düzen üzerinden okuyan da var, bu da ezber oluyor.

Tudor bu yani, tek bir formasyona bağlı bir isim değil. Maç içinde 3'lü savunmayı sık deniyor ve şu aşamada bunda başarılı. Maç öncesi planını da 3'lü savunma üzerinden kurmaya başlayacak, bu da ezber bozmak değil. Fenerbahçe maçı planı kötü değildi, yine yazıyorum. Serdar Aziz kötü başladı, Feghouli / Belhanda arasında bir rol çatışması var ve Serdar Aziz'in sakatlığı sonrası risk almadı Tudor. 

Eleştirim bu, alması gerekiyordu. Konyaspor karşısında Garry Rodrigues / Selçuk İnan değişikliğini yapabilen hocanın Serdar Aziz çıkarken Selçuk İnan'ı oyuna alması ve Fernando'yu geri çekebilmesi lazımdı. Fernando oraya çekilir mi demeyin, sola Latovlevici'yi aldığınızda zaten Fernando kendini stoperlerin arasına atmış oluyor ve 3'lü diziliyorsunuz. Bu Galatasaray'ın ezberi ama Fenerbahçe karşısında doğru işlemedi. Yine Belhanda / Feghouli'nin rol çatışması bir yana, soldan Latovlevici'nin isabetsiz oyunu bunda etken.

Hücumda varlık gösteremiyorsunuz doğal olarak, baskı kurduğunuz anlar oluyor ama bu pozisyona dönüşmüyor. Belhanda ve Feghouli'nin hücumu yönlendirmesi, dikine oynaması lazım. Onlar yapamadı bunu, Selçuk İnan'a bakacaktı bu iş. Belki daha sakin kalacaktık, Gomis'i daha etkin kullanabilirdik. Kaç kez savunma arkasına koşu göstermesine rağmen bunu değerlendiremedik. Neto / Neustadter ağır bir hat, Gomis kadar da güçlü değiller. Bu bir madendi, işleyemedik.

Maçın başında Mariano'yu nasıl kullandığımızı hatırlayın, belki de sezonun en etkili başladığı maçıydı. Bildiğimiz düzene geçmemizin ardından o da daha geri gelmek durumunda kaldı, baskı da yedi, etkinliği düştü. Böyle bir oyunda sol stoper ve sol kanatta Asamoah gibi bir ismin varlığı önemli, o da şu aşamada bizde yok ama oynayabileceğimizi gösterdik. Tudor'un ısrar etmesi gerekirdi. Ya Selçuk İnan'a dönmeliydi, ya da Ahmet Çalık / Koray Günter ikilisinden birine güvenmeliydi.

Şimdi haberlere bakıyorum, "Tudor 3'lü oynama sevdasından vazgeçti" gibi haberler var. 15 dakika kullanabildiği bir plan, başarılı olup olmadığına nasıl kanaat getirebildiniz. Israrla yazıyorum, zaten buna yakın bir düzen oynuyoruz, Trabzonspor maçında bildiğimiz düzen de bundan farksız olacak ama 3'lü savunma üzerinden abuk bir algı yaratıldı. Klişelere, ezberlere takılmayın, bu takım maç içinde değiştirebildiği düzen kadar ezberleri bozacak..

Tolga Ciğerci'nin iyi döndüğünü düşünüyorum, sahanın en iyilerindendi


Yeterince övmüyoruz gibi düşündüm, Tolga Ciğerci'yi tekrardan hatırlayalım. Yokluğunda kazandık ama o süreci sorunlu geçirdiğimizi düşünüyorum. Feghouli'nin dönüşünü bekliyorduk hatırlarsınız, o dönem sormuştum. Kesilen isim Tolga Ciğerci mi Garry Rodrigues mi olur üzerinden gidiyorduk, ikisiyle farklı bir oyun oynanacağından. 

Kesilen isim Garry Rodrigues olacaktı, Tolga Ciğerci'nin sakatlığı sonrası devam etti. O da eski havasında değil aslında, düşüş yaşıyor. Devamında yaşadığı sakatlık oldu ve 2 haftadır yok. Garry Rodrigues'le kanat oyunu oynuyorsunuz, Feghouli'nin 11'e yerleşmesiyle sevdiği yer sol kanada geçti ama ilk haftalardaki etkisi yok. Temposu ve mücadelesi güzel olsa bile sezon başında bahsettiğim noktaya geliyoruz, iyi bir 12. adam, 11 için düşünmüyorum.

Ön alandaki baskı anlamında Tolga Ciğerci'nin varlığı büyük. O agresifliği kaybettik yokluğunda, en azından alıştığımız seviyenin gerisindeyiz. Gomis'den sonraki en golcü isim, rakip ceza sahasına çok fazla isim sokamaz olduk. Orta sahayı tamamlayan isim hepsinin ötesinde, Fernando ve Badou Ndiaye'yi rahatlatacak unsur. O bağlantı koptu, oyun anlamında geriledik, Tolga Ciğerci'nin dönüşü bu noktada kıymetli.

Fenerbahçe karşısında iyi döndüğünü düşünüyorum, Galatasaray adına sahanın en iyilerindendi. Farklı bir düzendeydik üstelik, 4-2-3-1 değil de 3-4-2-1 dizildik, sol kanadı tek başına kullanmak durumunda dahi kaldı. Maç başında bunu yapamayabilir diye düşünüyorduk ama iyiydi, bu tarz sorumlulukların altından iyi kalkıyor. 

Keşke arkasında o kanadı verimli kullanabilecek bir sol bek olsa. Mariano'dan bir tane daha diyelim, Tolga Ciğerci'nin hücum sorumluluğunu hafifletecek. Latovlevici bu özellikte oynamasına rağmen isabeti düşük, iş yine Tolga Ciğerci'ye baktı. Onun da soldan sürüklediği hücumlar oldu, teknik özelliği yok değil, adam geçiyor. Tudor'un sezona yönelik en büyük imzası belki de.

Ortaya çeker miyiz diye düşünüyordum, vazgeçtim. Badou Ndiaye'yi orada kullansak nasıl olur diye düşünüyordum, hücumda daha fazla verebileceklerinden kaynaklı. Tolga Ciğerci'yi oradan koparmak düzeni düşürmek anlamına geliyor, yokluğunda çok daha iyi anladık. Dönüşüyle de düzenin yeniden işlemeye başlayacağını düşünüyorum. 3-4-2-1'de de yapabileceğini gördük, çok önemli..

Transfer tarzı "2018" #4; Milan Badelj


FM 14 günlerim geliyor aklıma, Badelj vazgeçmediğim orta sahalardan biriydi. 4-3-3 sık kullandığım bir sistemdi, Badelj'in yanında iki tempolu ve agresif orta sahayla başarılı günler yaşamıştım. Hamburg dönemiydi, 4-5 milyon avro gibi bir rakama alabiliyordum. Gerçek hayatta da az çok aynısı oldu, 2014 - 2015 sezonunda 4 milyon avro'ya Fiorentina yolunu tuttu ve hala orada.

Sözleşmesi sezon sonunda bitiyor (transfermarkt'da 1 sezonluk opsiyon görünüyor), önümüz Dünya Kupası ve Badelj'in yaşı 29 olacak. Onun adına son büyük sözleşmelerden biri, piyasası büyük olacaktır. Özellikle İtalya ve Almanya için, bu liglerde değerli bir kariyeri var. Fiorentina'da da kalabilir, belki de en iyi olduğu takım.

Galatasaray açısından bakıyoruz olaya, Badelj'in adı bazı dönemler konuşulur. Transferi ise Belhanda'ya ayrılan bütçe ona ayrılsaydı gerçekleşirdi. 6 ve 8'de kullanabileceğiniz, fark yaratma potansiyeli yüksek, oyunun iki tarafında katkısı kıymetli bir isim. Zamanında Selçuk İnan'la yaptıklarınızı düşünün, kıyaslamıyorum ama tarz noktasında benzer özellikler. 

Fernando'yu 6 numarada başlatıyoruz ve maç içinde stoperlerin arasına atıyoruz. Badou Ndiaye ise 8 görünmesine rağmen daha çok 6 oynuyor, o da temposuyla ön plana çıkıyor. İki isim de pasör sayılmaz, en azından en önemli özelliklerinden biri bu değil. Bazen diyoruz ya, pas yapmak lazım, topa sahip olmak kıymetli diye. Selçuk İnan, Konya deplasmanında biraz parladığında bu anlamda sevindik, oyunun değiştiğini gördük. Bence böyle bir orta sahaya da ihtiyaç vardı ama bu yönde bir hamle yapmadık.

Asamoah gelse durum değişirdi tabii, orta sahada bu yönde kullanabileceğimiz bir alternatifti. Solda oynaması durumunda da oyunu oradan kurabilme imkanıydı. Ocak ayını bekleyeceğiz, gelmesiyle yaratacağı fark büyük olacak. Badelj yönünde hamle bu saatten sonra zor, bakarsınız Fenerbahçe veya Beşiktaş için gündem olur, bilinmez. Sözleşmesindeki opsiyon işlemezse iş yıllık ücrete ve imza parasına bakacak. İmkansız görmüyorum bu anlamda.

Orta saha alternatifi noktasında daha genç isimler gündem olacaktır, mümkün olduğu kadar ise yerli. Poko'yu yazmıştım, maliyetiyle uygun bir alternatif. Azubuike'yi de yazacağız, onun da sözleşmesi bitiyor ve yine doğru bir alternatif. Badelj ise hayallerimde kalacak, bu tarz orta sahalarla 4-3-3 oynamayı o kadar seviyorum ki..

Oyuna ne denli hükmettiğiniz önemli, topa sahip olmak o noktada işinize yarıyor


Galatasaray kazanamadığı 2 maçta topla oynama yüzdesinde rakibinden aşağıda. Kazandığı maçlarda ise %60'ın altına düşmemiş. Topla oynama istatistiğine çok takılmıyorum aslında, dikine oynamaya çalışıyoruz ve mümkün olan en hızlı sürede hücum yapıyoruz. Ne kadar verimli olduğu tartışılsa bile ligin en iyi hücum eden takımlarından biriyiz, 9 maçta atılan 20 gol var.

Amansız bir pas oyunu değil bu, anlatmak istediğim biraz da o. Geçen sezon oynanan oyun böyleydi, rakiplerin 2-3 katı pas sayısı, %60'lardan aşağı düşmeyen topla oynama yüzdeleri ama organize olmaktan uzak hücumlar, gol bulmakta zorlanan Galatasaray ve puan kayıpları. Topu Galatasaray'a vermek rakiplerin esas planı olmuştu.

Oyuna ne denli hükmettiğiniz önemli, topa sahip olmak o noktada işinize yarıyor. 9 maçın 7'sinde yaptı bunu Galatasaray ve kazandı. Cezalandırılabilir bir düzen tabii, hızlı takımların avantajı olsa bile savunma planı çok daha iyi işleyen bir Galatasaray var. Akan oyunda üstelik, bu kadar önde basmasına, riskli oynuyor görünmesine rağmen. 

Bu ana plan ama her zaman bu şekilde oynamanız imkansız. Tüm sezonu koş koş şeklinde devam ettirmek imkansız, sakin kalmanın ve pas yapmanın önemli olduğu zamanlar var. Antalyaspor deplasmanı böyleydi, yapamadık. Fenerbahçe karşısında ise birçok değişken var ama yine böyle bir maçtı.

Tudor, Antalyaspor karşısında bunu denedi, bu noktada Selçuk İnan tek plan belki de. Takımı sakin kılacak, pas yapacak, faul alabilecek bir isim. Antalyaspor karşısında bunu yapamamıştı, Konyaspor maçında ise seyri değiştiren isimdi. Takımı sakin kıldığı gibi dikine oynatan isim de olmuştu, bu yükselişi de gelecek adına umutlu. 

Fenerbahçe karşısında da bu olabilirdi. Serdar Aziz oyundan çıktığında maç planının devam etmesi anlamında Selçuk İnan oyuna girebilirdi. Riskli olurdu gibi yorumla var ama Fernando'yu savunmaya çektiğimizde Badou / Selçuk hattının kötü durmayacağını, Gomis'i daha aktif kullanmak anlamında Selçuk İnan'ın önemli olabileceğini düşünüyorum.

Trabzonspor maçına bağlanıyor konu yine, Belhanda'nın yokluğunda Selçuk İnan'ı bekliyorum. Bu istatistik diyor ki kazanmak için topla oynama yüzdesini %60'ın altına düşürmemek gerekiyor. Tempomuz yüksek, rakibi oynatmıyoruz, pozisyon vermiyoruz. İş hücumda, Garry Rodrigues'i kullanmak bizi daha hızlı kılacak ama Selçuk İnan'ın önemi organizasyon anlamında var..

24 Ekim 2017 Salı

Sylvester Stallone'nin paylaşımının parayla karşılığı yok, çok büyük reklam


Sylvester Stallone'nin paylaşımının parayla karşılığı yok, çok büyük reklam. Konuşulması gereken konunun bu olduğunu düşünüyorum, çünkü böyle bir tanıtımı yapabilmenizin imkanı yok, hangi parayla yapabilirsiniz ki.. 

Badou Ndiaye'yi bir de önde izleyelim, çok daha iyi olabileceğini düşünüyorum


Trabzonspor maçını konuşmak için erken ama bir an önce bu maça odaklanmanın derdindeyim. Fenerbahçe maçına çakılı kaldık, kurtulmalıyız. Bizi başka yerlere çekmeye çalışıyorlar, eminim bu hafta içinde birbirinden alakasız mevzularla ilgili de konuşacağız. Yine de ısrarla Trabzonspor maçı diyorum, bu sezon şampiyon olmak çok daha anlamlı, çok daha olmazsa olmaz.

Dün yazdım, puan durumuna baktığımızda şartlar istediğimiz gibi gelişmekte. Fikstür olarak daha zorlu sürece girdik ama bunu telafi edebileceğimiz bir puan farkı var. Trabzonspor deplasmanından galibiyet çıkarabilirsek önümüzü çok daha net göreceğiz. Avantajlı konumdayız, Fenerbahçe maçının telafisi bu 3 puan.

Trabzonspor'un önemli eksikleri var ve onlar da sıkıntılı bir süreçte. İyi gitmiyorlar, oysa başarı yolunda iddialı ve pahalı bir kadro kurdular. Muharrem Usta enteresan adam ama konuştuğu, ortaya koyduğu vizyon ölçüsünde başarılı olduğuna inanmıyorum. Yine de ondan başka biri bu kadar uzun süre Ersun Yanal'ı takımın başında tutmazdı. Bizim adımıza kötü tabii, en olmadık zamanda takımın başından ayrıldı. 

Rıza Çalımbay'ı kısa vadede başarılı bir hamle olarak düşündüm, sezonu kurtarmak anlamında. Trabzon zor bir şehir, yeri geliyor Şenol Güneş dahi yapamıyor. Hocaların profili, ismi, cismi o kadar da etki edemeyebiliyor, değişkeni çok. Yeni Malatyaspor karşısında kazanamadılar ama ilk elin günahı olmaz diyelim. Yine de bir reaksiyon bekliyordum, onu göremedim.

Galatasaray karşısında önemli eksikleri olacak. Burak Yılmaz, Kucka ve Mas yok. Yusuf Yazıcı ise 2 ceza alması durumunda olmayacak. Galatasaray'da ise Belhanda oynamayacak, bunun da dezavantaj mı yoksa avantaj mı olduğunu maç içinde göreceğiz. Kucka ve Mas'ın yokluğunun önemli olduğunu düşünüyorum, Kucka'nın tempo anlamında alternatifi yok. Galatasaray'da Fernando ya da Badou Ndiaye gibi düşünün. Mas'ın yokluğunda sol bekte de aynı tablo var ve bu avantajları kullanmak lazım.

Galatasaray'ı konuşalım. Öncelikle nasıl oynayacağımızı kestirmek lazım, Fernando'nun içinde olduğu bir 3'lü savunma mı yoksa Fenerbahçe maçının başlangıcı mı? 3'lü oynamanın ana plan olduğunu haftalardır görüyoruz, ben başlangıcı merak ediyorum. Tudor'un kafasında olan Fenerbahçe maçının başlangıcı, ana hedefi o. Asamoah'ı istemesinin nedenini de böylelikle daha iyi anlıyorum. Bana sorarsanız Fenerbahçe maçının başlangıcı olacak, Maicon / Denayer / Serdar Aziz'li savunma.

Belhanda'nın yokluğu etken bunda, Badou Ndiaye'yi biraz daha öne atacağını ve Fernando / Selçuk İnan orta sahasını göreceğimizi düşünüyorum. Selçuk İnan bu şansı Konyaspor deplasmanında hak etmişti, Fenerbahçe karşısında da 2. yarıda Belhanda'yla değişmeliydi. Biraz topa basmak, sakin kalmak, pas yapmak lazım. Selçuk İnan bunun için önemli, ayrıca Gomis'i de iyi kullanabileceğini Konyaspor deplasmanında gördük. Fenerbahçe karşısında birçok kez savunma arkasına koşu göstermesine rağmen o pas atılmadı, Gomis'i hiç kullanamadık. 

Muslera
Maicon S.Aziz Denayer
Mariano Fernando Selçuk Ciğerci
Feghouli Badou
Gomis

Trabzonspor savunmasının kalite noktasında üst seviyede olduğunu düşünmüyorum, bu konuda yaşadıkları sorun büyük. Gomis'i daha aktif kullanmak lazım, ön alan baskısını daha güçlü kılmak. Badou Ndiaye'yi bir de önde izleyelim, çok daha iyi olabileceğini düşünüyorum. Tolga Ciğerci Fenerbahçe maçında iyi döndü, Fernando bu tabloda biraz daha önde ve baskı unsuru Galatasaray'ın elinde. Fenerbahçe maçındaki plan kötü değildi ama uygulayamadık, bu maçta şansımız daha yüksek..

23 Ekim 2017 Pazartesi

Galatasaray adına işler gayet iyi ilerliyor, oysa şu tabloda dahi karamsar olan var


Fenerbahçe maçında favoriydik, benim de tek isteğim kazanmaktı. Maç içinde şartlar değişti, onun da nedenlerini kendimce yazdım, aynı konuya girmiyorum. Maç içinde gelişen şartlar itibariyle alınan beraberlik o kadar kötü değil ve bunun etkisini kısa vadede göreceğiz demiştim. Bunun üzerinden eleştiri aldım, gizli fenerli misin diyen dahi oldu. Anlatmak istediğim o kadar basitti ki oysa.

Kötü oynadın, kötü bir hakemle karşılaştın, oyun içinde Tudor yetersiz kaldı ve son 15 dakikayı 10 kişi oynadın. 8 puan geride olan sen değilsin, Fenerbahçe. Puan farkının 5'e inmesi mi yoksa 8'de mi kalması, bunun kararını maç içinde yaşananlara göre verin. Trabzonspor maçına odaklanalım, o deplasmandan gelecek 3 puanın şampiyonluk yolunda bizi düzlüğe çıkaracağını, derbiyi telafi edeceğini düşünüyorum.

Beşiktaş - Başakşehir maçının berabere bitmesinden dolayı mutluyum. Beşiktaş / Fenerbahçe odaklı şampiyonluk yorumları yapıyoruz ama Başakşehir'i kimse hesaba katmıyor. Bu sezon oluşturdukları yapının ben de Abdullah Avcı takımı olmaktan biraz uzakta olduğunu düşünüyorum ama çok iyi bir sistem takımı, kaliteli futbolcuları var. Onlar da şampiyonluk yolunda önemli bir aday.


Tablo güzel. Başakşehir'le 6, Beşiktaş / Fenerbahçe'yle ise 8 puanlık far var. Trabzonspor deplasmanı kritik, kırılma maçlarından biri daha. Lig henüz başlamamışken "ilk 9 hafta itibariyle şu tabloyu kabul eder misiniz" diye sorsalar sanırım hepimiz evet derdik. Buna rağmen hala Tudor'a vuruluyor, dün itibariyle öldürülüyor. Göztepe'yle birlikte ligin en çok gol atan takımıyız ama açık ara farkla ligin en az gol yiyen takımı durumundayız. Bu takımın savunmasını eleştirdik yıllarca, umarım unutulmadı.

Ya da deniyor ki "Belhanda yerine x olsa her şey çok daha farklı olurdu". Olacağı söyleyeyim, en fazla bu tablo yaşanırdı. Çok bir şey değişmeyecekti yani, o isim belki farklı özelliklerde olacaktı ama emin olun ki bu tabloda Belhanda'nın da faydası var. Galatasaray adına işler gayet iyi ilerliyor, şu tabloda karamsar olmaya anlam veremiyorum. 

Şampiyonluk yarışıyla alakalı bir yorum daha yapayım, Avrupa oynamak asla mazeret olmamalı. Yıllarca Avrupa oynadık ve o dönemler şampiyonluklar da yaşadık. Gayet oynanabiliyor, yeter ki yapını, rotasyonunu doğru kur. Hedef zaten orada yer almak, benim adıma ligin amacı bu. Keşke Östersunds'a elenmeseydim de Avrupa'da yoluma devam ediyor olsaydım. Avrupa  > lig'dir her zaman, ben böyle düşünüyorum..

Trabzonspor maçındaki yokluğu bazı sorulara cevap olacak


Belhanda'yı öven biriyim, kendisi özelinde beklentim yüksek. Zaman içinde daha iyi olacak, bu yönde fikrim asla değişmedi. Yine de bu bir eleştiri yazısı olacak, son 2 maçtaki Belhanda'nın görüntüsü kabul edilemeyecek düzeyde. Eleştirildiği ama iyi olduğunu düşündüğüm dönemde bile "daha iyisi olabilir" diyordum, şu an o iyi olduğu görüntünün de gerisinde. Trabzonspor maçındaki yokluğu bazı sorulara cevap olacak.

Belhanda için en büyük eleştiriler "laubali, çok fazla kasmıyor, umursamıyor" üzerineydi. Fenerbahçe maçı ise tam aksi, anlamsız hırsının kurbanı olduğunu düşünüyorum. Yediği sarı kart, Valbuena'ya yaptığı hareket ya da tavırları. Önceki maçlar sakinliği üzerinden eleştiriliyordu, bu maç ise hırsının esiri oldu ve kırmızı kart yiyeceği o kadar barizdi ki. En iyi olacağımız, baskıyı kurduğumuz, ayağa kalktığımız zamanlardı ama 10 kişi kaldıktan sonra 1 puan iyidir moduna geçtik.

Feghouli de aynı şekilde, onun da görüntüsü Belhanda'dan farksızdı ama mazereti var. Sağ çizgide değil, forvetin arkasında serbest rolde kullanıyoruz. Belhanda ise kendi pozisyonunda ve 2 maçtır görüntüsü kötü. Konyaspor maçında işin içine giremedi, Fenerbahçe karşısında işin içinde olduğu anlar olmasına rağmen etkisi yoktu. İnsanlar bekliyor, Sneijder üzerinden Belhanda'yı vurmak isteyen çok. Yeniden konuşuluyor, o parayı edecek futbolcu mu gibi.

Belhanda henüz 27 yaşında, yine çıkışa geçer. Lincoln, Kalli ile neydi Skibbe ile ne oldu durumu gibi, yarın ne olacağı belli olmaz. Yetenekli oyuncu, fark yaratması bekleniyor. Defansif katkıyı, gol içinde yer almasını övdük, rakamlar iyi şeyler söylüyor ama daha fazla sorumluluk almasını, oyunu domine etmesini, gerektirirse maç kazandırması bekleniyor. Bu beklenti doğal, sorumluluk alması gerekecek.

Yedek kalması iyi gelecek belki de bilinmez. 2-3 maç kenarda olması kötü değil, daha iyi bir görüntüyle geri döner ya da düzen içinde Belhanda'nın önemi daha iyi anlaşılır. Tudor onun yeriyle de oynayabilir, belki de çıkışını böyle sağlar. Trabzonspor maçını merakla bekliyorum, Belhanda'sız görüntü acaba nasıl olacak, ne yönde bir tercih kullanacağız. Belhanda özelinde beklentim yüksek, daha iyisi olacağına inanıyorum..

Eleştirelim, konuşalım ama Galatasaray'ın bulunduğu konumu da unutmayalım


Bir topluluk var, pusuda bekleyen. İstemedikleri ya da sevmedikleri ismin düşmesini bekliyorlar, ilk kötü sonuçta vurmak anlamında. Bugüne kadar yapılanlar, mevcut konum bir kenara bırakılıyor ve sadece o isim üzerinden eleştiriyorlar, daha doğrusu kötü konuşuyorlar. Tudor da o isimlerin başında işte, ilk kötü sonucun ardından yine sahnedeler.

Tudor'un dünü, bugünü üzerine çok fazla yazmak istemiyorum, aynı şeyler olacak çünkü. Yazdık, çizdik, kendi açımızdan fikirlerimizi sunduk. Mevcut tabloya bakalım, 9 maçta 7 galibiyet 2 beraberlik. Ligin ilk günü itibariyle böyle bir tabloyu önümüze sunsalar ve kabul eder misiniz deseler sanırım herkesin cevabı "evet" olurdu. 

Kötü maçlar olacak, elbette düşüş yaşayacağız. Mesela bu dönemleri mümkün olan en az hasarla atlatmak. Fenerbahçe karşısında da iyi bir maç oynamadık, en azından beklentimizin uzağındaydık. Favoriydik, oyun anlamında daha ağır basıyorduk ama o ağırlığı hissettiremedik. Tudor'un iyi / kötü bir planı vardı, bunu yeterince doğru şekilde uygulayamadığını gördük. Maç içinde de birçok değişken vardı ve sonuç itibariyle kaybetmedin, rakibinle 8 puanlık farkı korudun.

Planı kötü değildi ama işlemedi, o noktada biraz da Serdar Aziz kurbanı oldu. Ahmet Çalık biraz iyi görüntü vermiş olsa belki 3'lü savunmadan vazgeçmeyecek, daha doğrusu Fernando'yu oraya çekmeyecekti. Fernando'yu daha orta sahada tutmak, pas bağlantısı ve baskıyı önde kurmak istedi ama yapamadı. Bilinen düzene geçtiğinde ise bunun çok bir yararı olmadı, bazı bireysel performansların kurbanı oldu.

Belhanda ve Feghouli bu görüntüdeyken değil 3'lü, x bir formasyonda dahi başarılı olma şansın az. Hücumda ne gibi bir etki hayal edebilirsin ki? Bunu maç içinde öngörmek imkansız. Tolga Ciğerci 3-4-2-1 gibi düzenin solunda olabilir mi diyorduk, olmuş. Sıkıntı Serdar Aziz'den çıktı, en beklenmedik isimlerden biri bence. Mantıksız değildi Tudor'un maç önü düşüncesi, ezberi bozdu ama kötü bir plan değildi nihayetinde.

Sadece düzen değil, oyunu okuma noktasında da hatalıydı. Belhanda kötü, atılacağım diye bağırıyor ve topu tutamıyorsun. Konyaspor maçında döndüğün bir düzen var, Selçuk İnan sonrası nasıl top oynadığını bir anda unuttun. Belhanda / Selçuk İnan değişikliği yapsan, Badou Ndiaye'yi biraz daha öne atsan daha mı kötü olurdu. Ya da neden Eren Derdiyok, niye daha hızlı bir isim değil. Gomis'le değiştiriyorsun ama son tercihin oyuna stoper almak oluyor. Garry Rodrigues diye bağıran bir maçtı.

Bunları eleştiririz, Galatasaray'ın kazanamamasında Tudor'un da payı var. Ama şu anki konum, takımın oynadığı futbol, mevcut durumu bir anda unutuluyor ve Tudor asılmış durumda. Ne diyeyim, ayıp oluyor biraz. Eleştirelim, bunları konuşalım, Galatasaray'ın bulunduğu konumu da unutmayalım. Tudor değişiklik yapmaktan, hatalarından ders çıkarmaktan korkmuyor, ezberci değil. Ders almasını umuyorum, bu maçı ucuz atlattı..

22 Ekim 2017 Pazar

Galatasaray 0-0 Fenerbahçe, niye gerginiz?


Yine yazıyorum, ilk kez 3'lü savunma oynamıyoruz. Konuşulması gereken 3'lü savunma değil, futbolcu tercihleridir. Fernando'yu stoperlerin arasına çekip 3'lü oynamak başka, Maicon / Serdar Aziz / Denayer'li 3'lü savunma başka. Tudor'un planı şu, Fernando'yu daha orta sahada tutup orta ve ön alan baskısını biraz daha yoğunlaştırmak. Tartışılacak tabii, Galatasaray'ın ezberini bozmak değil diyordum bu tercih için, yanılmışım.

Ezberi bozuldu Galatasaray'ın ama kötü bir plan da değildi. İlk anda baskıyla başladık, pozisyon da bulduk. Bunun devamının gelmemesi sorun, ilk 20 dakikada kurulması gereken bir baskıydı, 5 dakika ancak dayanabildik. Bir de buna Serdar Aziz'in beklenmeyen hataları eklenince plan ilk baştan bozuldu. Gerçekten sakatlandı mı bilmiyorum ama oyunda kalmaya devam etse daha vahim sonuçlarla karşılaşabilirdik.

Latovlevici sonrası alışık olduğumuz düzene döndük ama ilk yarıda kötüydük. Önde bastığımız bazı anlar var, anlık etkiler yarattığımız. Bunu devam ettiremedik, Fenerbahçe baskıdan çok rahat çıktı ve kendi baskısını kurduğu anlar da oldu. Hızlı geldiklerinde etkileri büyük oldu, pozisyonları geldi. Hücumda kalamadık, bu büyük bir sorun. Belhanda ve Feghouli'nin bu sorumluluğu alması, takımı hücumda tutması tutması gerekiyordu. Bu isimler oynamazsa hücumda şansın kalmıyor.

Gerginlik diğer mesele. Futbolcu bazında bu gerginliğin zirvesinde Belhanda vardı, atılacağım diye geziyordu sahada. Tribün de aynı şekilde, 8 puan farkla önde olan biziz ama herkes sessiz, uyuyor. Fenerbahçe bu tip maçlarda taraftarıyla öldürüyor maçı, biz izliyoruz. Koreografiyi de anlamadım mesela, kim neden ayağa kalkıyor, yerde olan biz miyiz. 8 maçta 7 galibiyet 1 beraberlikle geldik, 8 puanlık fark var ve mutlak favoriyiz. Taraftarın bu maçı alması gerekiyor. 

Mariano maça çok iyi başlamıştı, sağdan o kadar iyi geliyorduk ki. Sonra buna önlem aldılar, o da aldığı sarının ardından fazlasıyla duruldu. İlk yarıda tek etkimiz Mariano kanadı kaynaklıydı, ikinci yarıda ise bunu biraz daha dengeledik ama etkisi olmadı. Latovlevici'nin ortaları etkisiz, kanattan geliyoruz ama içi boş. İlk yarıda sorun oyunun iyice merkeze gömülmesiydi, ikinci yarıda buna önlem almaya çalıştık ama o da olmadı.

Yine de baskı kurduğumuz anlar var, Fenerbahçe ilk yarıdaki kadar iyi değildi. Topa biraz daha sahip olmaya başladık, biraz olsun pozisyonlar gelir oldu. Belhanda'nın kırmızı kart gördüğü an ise etkimizi en yüksek derecede hissettirdiğimiz zamanlardı, 70 sonrası Galatasaray'ın etkisi yükseldi. Aykut Kocaman da Galatasaray'ın ekmeğine yağ sürdü. Soldado / Janssen ile 4-4-2'ye mi dönecek diye korktum ama Guiliano'yu 90 dakika oyunda tuttu, Valbuena'yı çıkardı. Beraberlik iyidir mantığıydı bence, kullanamadık işte bu imkanı.

Garry Rodrigues hafta boyu çalışmadı demeyin, o zaman neden kulübede. Oyuna daha önce girmeliydi, hız olarak bizi daha çok yükseltirdi. Belhanda'yı bu kadar uzun oyunda tutması hata, atılacağım diyordu ve atıldı da. 10 kişi kaldıktan sonra ise biz beraberlik iyidir mantığıyla hareket etmek zorunda kaldık. Gomis / Eren Derdiyok değişti, devamında neden Ahmet Çalık oyuna girdi. Bu da bir hata, Fenerbahçe zaten gelemiyor, 10 kişi kalmamız bir şey değiştirmedi. En azından kontra imkanı bulabilirdin, hızlı oyuncu yerine stoper oyuna aldın.

Ahmet Çalık oyuna girdikten sonra gol yesen bunun dönüşü yok, hamle şansın kalmıyor. Neyse ki 0-0 bitti, oluşan şartlar itibariyle beraberlik kötü değil diyorum. Bunun etkisi de orta vadede daha ön plana çıkar. Rakibin ile farkı 5'e düşürmüyor, 8'de tutuyorsun. Oynanan oyun kötü, Tudor iyi değil, hakemi zaten konuşmuyorum ve şartlar itibariyle netice bu. Her şeye rağmen kaybetmedin, Trabzonspor'u yendiğin an da bu maçın telafisi olacak. Çok karamsar değilim ama konuşulacak şeyler var..

Zaten böyle oynuyorsun, neden bu yangın?


Bazı yorumlar ezber, kağıt üzerine öyle odaklı ki. Zaten 3'lü savunma oynuyoruz, değişen bir şey yok. Tercihler konuşulur, o ayrı nokta. Maç önü dönen bir 11 var, üzerinden konuşalım;

Muslera
Maicon Serdar Denayer
Mariano Fernando Badou Ciğerci
Feghouli Belhanda
Gomis

Burada şaşırtıcı olan 3'lü savunma değil, Tolga Ciğerci'nin yazıldığı pozisyon. Böyle olmayabilir, belki de Denayer'i sol beke yakın izleriz ama zaten buna yakın dizilimde oynuyoruz. Bu maçta neden 3'lüye dönülüyor gibi bir soru yanlış, yeni bir şey değil ki bu. Maicon / Serdar / Denayer üçlüsünün bir arada olması ya da Tolga Ciğerci'nin pozisyonu, bunları konuşalım.

Ben olsam şunu düşünürdüm;

Muslera
Maicon Fernando Serdar
Mariano Badou Ciğerci Latovlevici
Feghouli Belhanda
Gomis

Aslında ben olsam olayı da değil, zaten buna yakın bir şey oynuyoruz. Fernando daha çok stoperlerin arasında. Maicon ya da Serdar Aziz / Denayer topla çıkabiliyor, orta sahaya yaklaşıyorlar, Fernando ise arkalarını süpürüyor. Badou Ndiaye 6 numaraya kaydı, orta sahadaki tempo unsuru. Feghouli ve Belhanda ise daha serbest rolde, özellikle Belhanda orta saha çizgisine gelip top alıyor ve kullanıyor. Buna yeni bir şeymiş gibi davrananlar var, anlamadığım bu.

"Sen nasıl Fernando'yu stopere yazarsın" diyor adam. Kağıt üzerine öyle odaklı ve ezberci ki. Maç içinde değişim farklıdır diyor ya da, oysa ağırlıklı olarak böyle oynamıyor musun? Tudor'u özel kılan bu değil mi, taktik esnekliği, maç içinde birçok formasyon planının olması. Futboldan anlamam tamam da bunu da görüyorum, eminim ki izleyen herkes görüyordur. 

Yangın koptu bir anda, anlamadığım bu. Rakibe de önlem almak ayıp değil, bazı tercihler bu anlamda değişir. Isla / Dirar kanadı işliyor, özellikle Isla'yı çok fazla kaçırıyorlar, o da isabet sağlıyor. Onun hızını kesmek anlamında Denayer / Tolga Ciğerci olabilir. Tempo olarak zaten üstünsün, daha iyi bir orta sahan var, oyunun her iki tarafında aktifsin. İsim anlamında Fenerbahçe'nin iyi futbolcuları var ama düzen olarak fazlasıyla eleştiriliyorlar.

Aykut Kocaman'ın bu anlamda yapacakları az çok belli, sahaya süreceği 11'i herkes biliyor. Tudor'un ise hamle şansı var, şaşırtmayı seviyor. Valbuena ve Guiliano'nun hızını kesmek lazım, onun da mutlaka bu yönde bir planı vardır. Fenerbahçe'nin önlem anlamında düşünecek çok daha fazla konusu var, burada kendi oyununu oynaması beklenen taraf Galatasaray. 8 puanlık fark ve kendi sahasında, baskıyı hisseden taraf biz değiliz.

Yangını anlamıyorum işte, neden yaygara koptu. Ligin ilk maçı Kayserispor'du ve 11'i gördüğümüzde söylediklerimizi hatırlayın. Tolga Ciğerci orada olur mu, ne yapıyor bu adam diyorduk. Sonra gördük ki bambaşka bir oyun ve geldiğimiz bu nokta. Geçen haftalarda Tudor'un bazı şeyleri bizlere göstermiş olduğunu düşünüyorum. Bekleyelim, saha içinde ne olacağını bilmiyoruz, mutlaka bir planı var..
 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir