Sol bek işi, biraz bu transfere benzeyecek

Sol bek için, Aziz Behich ve Hasan Ali Kaldırım isimlerini okuduk. Önce buradaki mantığı konuşmak lazım. Galatasaray'ın 11'de sol beki yerliyle geçmesi şart. Oraya yabancı yazdığın an, ekstra bir yerliye daha ihtiyaç duyacaksın ve bu da 11 kaliteni etkileyen etmenlerden. Kesilebilecek başka bir yabancı yok. Kazımcan Karataş'ın sol bekte göstermiş olduğu iyi performans elimizi fazlasıyla güçlendirmişti. O geri dönene kadar, sol beki idare edecek bir yerli lazım.

Niye 3.5 milyon avro'ya razı olunsun?

Galatasaray, geçtiğimiz sezon gayet yetenekli ve potansiyelli futbolcular transfer etti. Çoğunun da geri dönüşü sağlam olacak. Kadro mühendisliğinde hata oldu, futbolcu gelişimleri de yeterince sağlanamadı. Bu da başarısızlık getirdi elbette. Yine de, yetenekli futbolcuların transfer edildiği gerçeğini değiştiremez. O yetenekli isimlerin de, bu sezona bakınca atılım içerisinde olduğunu görüyoruz. Bir tek Cicaldau'nun düşüşü devam ediyor, çünkü çok alakasız bir yere kiralandı. Vatandaşı Morutan ise potansiyelini parlatıyor.

Okan Buruk, mevcut başarıdaki en önemli isim

Herkesi konuşuyoruz da, mevcut başarıdaki en önemli isim olan Okan Buruk'un hakkı sanki yeterince verilmiyor. Eleştirmesini bilmek güzel, her fırsatta durumu iyiye yormuyoruz. İyi içerisinde eksikleri konuşabilmek önemli. Bunun yanında da, iyi olan noktaların hakkını vermek lazım. Şu an lideriz ve bu takım deplasmandan kafasını kaldıramadı. Yeni kurulan bir takım. Transferin son günü, 5 önemli isim geldi mesela. Bunun uyumuydu, futbolun kalitesi, organizasyonun büyümesiydi. Hepsini başardı, daha da geliştiriyor.

van Aanholt'tan olmuyor, olmayacak da

van Aanholt'tan olmuyor, olmayacak da. Sivasspor maçında neden 11 başladı diyemiyorum. Zorunluluktu biraz da. Berbat bir zemin var, Emre Taşdemir için çok büyük riskler barındırıyordu. van Aanholt da böyle bir ortamda, en azından tecrübesi ile ayakta durur diye düşündüm. Dubois'in maçta oynadığı süre 5 dakika, van Aanholt'un aldığı tüm süreden daha iyi iş çıkardığını görüyorsun. Bir futbolcu hem hücumda, hem de savunmada bu kadar kötü olamaz.

Hücumdan ödün verdiğimiz her an, rakibe gel gel demiş oluyoruz

İlk yarılarda genel olarak iyiyiz ve golü, hatta golleri de buluyoruz. 2-0 bir maçı bitirmiyor tabi, 3. golü bulmadan rahat nefes alamazsın. Galatasaray'ın bu sezon en büyük sıkıntılarından biri, iyi oynadığı anlarda "fişi" çekemiyor oluşu. Gol geliyor, 2'yi de bulabiliyorsun, bir yandan pozisyonlara girmeye devam ediyorsun. Sonra bir an geliyor, gömülüyor ve skoru tutmayı deniyorsun. Skoru da pek tutabildiğimizi söyleyemem. Hücumdan ödün verdiğimiz her an, rakibe gel gel demiş oluyoruz.

Potansiyel ismi parlattı, şu an için de net bir alternatife dönüştürdü

11 başladığında da, sonradan oyuna girdiğinde de gösterdiği etki büyük. Geçen sezonun "potansiyel" ismiydi. Şanslar bulmuş olmasa da, beklenen patlamayı gösterememişti. Benim kendisiyle alakalı düşüncemi biliyordunuz. Keçiörengücü forması giyerken de yazıyordum. Oynadığı dönem alt ligde, en potansiyelli yerli futbolcuydu. Tarzıyla da günün birinde "forvet" evrimini herkes konuşuyordu. O yola girdi bu arada, Okan Hoca ciddi anlamda dokunuyor.

Sivasspor 1-2 Galatasaray, önce şu tarlanın hesabı sorulsun

Bu deplasmanın zor olacağını herkes biliyordu. Olabilecek en kötü zeminde bu maç oynandı ve Galatasaray gibi pas yapacak, kaliteli hücumcuları olan bir takım elbette zorlanacak. Yine de, ilk yarıda oynanan oyun beklediğimin çok ötesinde. Böyle bir zeminde önce sakatlık vermediğin için şükredersin, sonra da aldığın puanları cebine koyarsın. Kazandık, çok kritik bir viraj dönüldü. Hatta bu maçı ilk yarıda da bitirebilirdik.

Batuhan Şen'in şansı, Viviano'nun bitiş dönemine denk gelmesi

Batuhan Şen, Menemenspor ile çok iyi bir 1.5 yıl geçirmiş ve gelişim sağlamıştı. Hesapta yokken, iyi bir yerli alternatif kazanma yoluna girmiştik. Bu sezon için ihtiyaç duyduğu, oynayabileceği daha iyi bir takımda kiralık dönem geçirmesiydi. Karagümrük'e kiraladıklarında bu durum çok hoşuma gitmemişti. Viviano var çünkü, kağıt üzerinde yedek kalmaya gidecekti. Beşiktaş'tan da Utku Yuvakıran'ı kiraladıklarında yedek bırakmışlardı.

Her şartta, Torreira yerine oynayacak isim Midtsjö olacaktır

Sivasspor deplasmanı kolay olmayacak. Torreira, en olmadık maçta cezalı duruma düştü desek yeri. Deplasmanın zorluğunda, onun da yokluğu etkenlerden biri. Sivasspor, tüm odağını bu maça kırdı. Rıza Çalımbay, yemedi içmedi ve kendisi için Galatasaray maçını çıkış olarak görüyor. Galatasaray'la olan sevgisi herkesin malumu. Hava soğuk, zemin ne durumda olacak. Bizi zorlayacak etmen çok. Bu deplasmandan galibiyet çıkartırsak, önümüz de hiç olmadığı kadar açık.

Galatasaray forması altında zerre sırıtmadan, üstüne koya koya ilerliyordu

Galatasaray forması altında zerre sırıtmadan, üstüne koya koya ilerliyor. Transferine sevinmiştim de, bu kadarını beklemiyordum. Altay'da sol bek pozisyonuna kaydığında, belli bir potansiyel göstermişti. Ülkedeki yerli sol bek kıtlığı malum, parlayan herkes büyük değer kazanıyor. O sıralar, Eren Elmalı daha iyi bir alternatif gibi görünse de, Kazımcan Karataş transferi de mutlu etmişti. Beşiktaş'ta bu transferi çok istiyordu. Galatasaray'ın ne denli iyi bir iş çıkardığını, geçen haftalar bize gösterdi.

Tozlanmış parçalı #26; Haim Revivo

Hagi sonrası, 10 numaranın altını doldurabilmemiz kolay olmadı. Hagi ağırlığına hiçbir zaman ulaşamayacağız da, bu numara altında başka efsane adaylarını da izledik. Revivo, bu isimlerden biri değil tabi. Hagi sonrası dönemde, 10 numaranın altını dolduralım derken, çok büyük hayal kırıklıkları yaşadık. Galatasaray formasıyla oynadığı 14 maçta 3 gol 5 asist fena durmuyor da, attığı 3 gol, Galatasaray formasıyla oynadığı ilk maç olan Bursaspor deplasmanında.

Okan Kocuk da bu eleştirilerden dersini almış

Okan Kocuk için yaptığım ya da yapılan eleştiriler doğruydu. Kötü bir kamp dönemi geçirdi. Yediği gollerdeki hatası büyüktü, mutsuz bir hali vardı. Bu demek değil ki, maç anı tribün tepkisi doğruydu. Bunun her zaman karşısındayım. Maç sonu yapılan eleştirilerden söz ediyorum. Hadi maç performansı bir yana, mutsuz hali bizleri kızdıran taraf. Sözleşmesi sezon sonu bitiyor, ayrılmak istediği yazılıyordu. Eleştiri olacak elbette. Olacak ki, her şey daha iyi olsun.

Icardi'yi mumla aradığımız doğrudur

Icardi'yi mumla aradığımız doğrudur. İstanbulspor maçı ilk yarıdan 4-5 olmadıysa, Icardi'nin yokluğuyla açıklanır. Bu maçta da Icardi'yi aramayalım diyebilirsiniz de, alternatifi yok işte. Gomis'i alternatif değil, kenardan getirebileceğimiz iyi bir koz olarak görüyorum. Icardi ile oyun başka. Sadece takımın gol yükünü sırtlamıyor, etrafını da büyütüyor. En basit örneği de Kerem Aktürkoğlu. Icardi ile oynadığı oyun başka, o olmadığında oynadığı oyun başka.

Sakin kalabilmek gerekiyor, bazen çok kontrolsüz hareket ediliyor

İstanbulspor maçı öncesi, "kazanmışız" havasına girilmesinden korkuyorduk. Liderlik maçıydı, taraftar olarak da havaya erken girdik. Bunun takıma sirayetini merak ediyordum. Baskı da oluşabilirdi, çünkü bu sezon ilk kez lider olma şansı yakalandı. Maç başlangıcına bakınca, ne baskı, ne de rehavet vardı. Galatasaray iyi ve üstün bir ilk yarı oynadı. İlk yarı 2-0 bitse de, 4-5 gol rahatlıkla atılabilirdi. Atılamama nedenlerini konuştuk zaten.

35 yaşında, takımın en çok mesafe kat eden ismi

Bu takımın bazı olmazsa olmazları var. Oliveira benim için ilk isim. Bu takım biraz da onun diyebilirim. Yokluğunda yaşadığımız sorunlar malumunuz. Orta sahadaki organizasyon ve tempoyu o belirliyor. İstanbulspor karşısında biraz daha erken oyuna alınsa, 2-0 sonrası yaşanan o gerilimi belki de izlemeyecektik. Sonra da Mertens geliyor. Çok şükür ki henüz yokluğunu görmedik. Mertens'in de takım içerisinde alternatifi olduğunu düşünmüyorum.

Forvet rotasyonu bana göre sorunlu olsa da, Gomis'in varlığı bizi oldukça rahatlattı

Gomis'den ne alacağınız belli. Bunu da alıyoruz. Daha doğrusu, bunu Gomis veriyor. Okan Hoca'nın "forvet" kullanımı kariyeri boyunca büyük olmuştur. Nice ismi hayata döndürmüş ya da yükseltmiştir. Seferovic bunu istisnası diyelim. Gomis de, Okan Hoca'nın doğru kullanımı neticesinde verebileceği etkiyi veriyor. Icardi'nin yokluğu, Gomis'i 11'e taşıdı ve ekonomik kullanım aslında bu değil. Zorunluluk diyeceğim buna. Kenardan getirebileceğin Gomis, takımın en büyük kozlarından biri.

Galatasaray 2-1 İstanbulspor, böyle bir maçtan sonra mutlu olmak zor

Liderlik maçında, baskıyı ne denli kaldırabileceğimizi test etmiş olsak da, maçın hikayesi bambaşka. İlk yarısına bakınca, rahatlıkla 4-5'i bulabileceğin bir maç. 2 gol attın, durmadan kaçırdın. Harika duran toplar kullandın, 2 gol de böyle geldi ve Galatasaray'ın hücum çeşitliliği adına müthiş olay. Gomis'in bu golleri de, duran topların attırdığı goller. İlk 11 başladığındaki hareketsizliği biraz da bu farkın açılmamasına sebep. Yine de saygım sonsuz, adam bir şekilde gollerini atıyor ve takımını ayakta tutuyor.

Oyun ezberi ve organizasyon için de, Oliveira'nın sahada olması önemliydi

İstanbulspor maçı "liderlik" sınavı. Maç bitmiş gibi bir ruh haline girmeden, son derece ciddiye almak gerekiyor. Rakibin durumunun bir önemi yok, her maça aynı odakla çıkmalıyız. Bu maçın sonunda alınabilecek liderlik de, ipleri sıkı tutmamıza sebep olacaktır. Tam da bu noktada, takımın tecrübeli isimlerine güveniyorum. Hazırlık maçlarını genel olarak eksik oynadık. Hala dahi tam kadro olamasak da, ideale yakınız diyelim.

İpler eline geldi, liderlik maçına çıkıyorsun

Sezon başından bu yana herkes, Jorge Jesus'u konuşuyor. Fenerbahçe müthiş oynuyor, şöyle yapıyor, böyle yapıyor, tarihin en golcü sezonu, keyif, şu, bu. İyi bir tempoları var, coşku üzerine kurulu futbolları. Bunu da, kendilerinden daha zayıf rakipler karşısında müthiş uyguladılar. Gol yemekten asla çekinmeden, daha fazla gol bulmaya odaklandılar. Bu hücum oyununu izlemek de keyifli. Sorun şu, her maç aynı oyun olamıyor. Rakiplerin seviyesi zorlaştıkça görüntü değişiyor.

Tozlanmış parçalı #25; Ali Turan

Bazı transferler için verdiğimiz savaşı asla anlamayacağım. Ali Turan transferi de, anlamayacağım savaşların üst sıralarında. 2009 - 2010 sezonunda, Galatasaray'ın stoper listesinin en üst sıralarında yer alan bir isimdi. Transfer edilmek istendi, Kayserispor ile anlaşılamadı. Gerçi o dönem Kayserispor ile anlaşmanın da imkanı yoktu. Çok büyük paralara sattıkları yerli futbolcular var. Sonrasında nasıl oluyor da bu tarz kulüpler batmayı başarıyor, o da apayrı bir nokta.

Bu performansı sonrası, takımda kalmasını da isterim

Anderlecht tarafında, Mertens'in geri dönüşünü hayal edenler var. Galatasaray'la 1+1 yıllık sözleşmesi var ve opsiyonu da belli şartlara bağlı diye biliyorum. Şu anki performansıyla, o şartları karşılayacaktır. Galatasaray'da mutlu, yüksek bir aidiyeti var. İyi de kazanıyor derken, ayrılması için sebep göremiyorum. Bu performansı sonrası, takımda kalmasını da isterim. Sezon sonunda birçok ayrılık yaşanacak olsa da, Mertens o isimlerden biri olmayacaktır.

Keçiörengücü karşısında en mutlu olduğum nokta, Rashica'nın iyi dönüşü

Keçiörengücü karşısında en mutlu olduğum nokta, Rashica'nın iyi dönüşü. Dünya Kupası arasının yarayacağı isimlerin başındaydı. Başakşehir maçında darbeye dayalı bir sakatlık yaşadı ve ara olmasa, uzun süre sahalarda olmayacaktı. Yeni döndü, idmanlara başladı ve direkt olarak kendisini sahaya attı. Keçiörengücü karşısında normalde oynamayacakmış. Hastalığı varmış ama sahada olmak istemiş. Rashica'yı değerli kılan da bu. Rakip kim olursa olsun, aynı aidiyet. Bu adamın "kiralık" olduğunu da unutmayalım.

Mata da fizik olarak eski günlerin çok uzaklarında olanlardan

Mata'nın geçmişine, kalitesine, karakterine, lider özelliğine yönelik olumsuz bir yorumum olmaz. Çok büyük futbolcu, bu inkar edilemez. Dünya Kupası öncesi dönemde çok beklentimiz yoktu, o da hazır olmadığından. Ara dönemi bekledik ki, kamp görememe kaynaklı yaşadığı fiziksel sıkıntıyı atlatsın. Hazırlık maçlarında oynadı, ilk andan bu yana idmanlarda. Toparlayamıyor sanki, fizik yetmiyor. Bazısı bu durumu "futbolcuya olan sempatisi" kaynaklı yumuşak karşılıyor da, şu ana kadar saha içi katkı maalesef alamadım. Futbolcunun ismi bu durumu değiştiremiyor.

Seferovic için umutlanalım diyorum da, olmuyor

Umutlanalım, toparlasın istiyorum da olmuyor. Şu görüntüsü "ligin tabiatına" aykırı. Bu tarz düşüş yaşayan, ismi olan forvetler Türkiye'ye geldiklerinde, genelde yükselirler. Okan Hoca'nın teknik direktörlük kariyerine baktığımızda da, parlattığı birçok forvet var. Seferovic, bulduğu tüm şansları nasıl oluyor da bu kadar kötü kullanıyor bilmiyorum. Fırsat her şekilde düşüyor ama olmuyor. Zorlamanın da alemi kalmadı artık.

Galatasaray 1-0 Keçiörengücü, ritimsiz başladığımıza inanmıyorum

Ritimsiz döndüğümüze inanmıyorum. Dünya Kupası öncesi "futbol" anlamında üst düzey noktadaydık ve formda bıraktık. O arada sakatlar verdik, şanssızlıklar yaşadık. Düşüş de olabilir bu arada, doğaldır. Ben yine de, ritimsiz başladığımıza inanmıyorum. Keçiörengücü karşısında maç ilk yarıdan bitebilirdi, o imkanı bulduk. Pozisyonlar var, bencillikler var, yetemeyenler var. O yetemeyen isimler de seni ister istemez geride tutuyor. Rakibin kim olduğundan bağımsız.

Boey'e gelen tekliflere gösterilen reaksiyon ne olacak?

Nelsson'a gelecek teklifler sonrası gösterilecek reaksiyonu merak ediyordum ve bunu bloga yazdım. 2. kısım da Boey, onun için de teklifler var. 16 milyon avro gibi epik rakamlar yazılsa da, şu aşamada orayı gördüğümüzü hiç sanmıyorum. 10 milyon avro civarı görülmüştür. Üstüne de mutlaka çıkılabilir. Boey o potansiyeli gösteriyor çünkü. Her geçen zaman, üstüne koyarak ilerlemeye devam etmekte. Dubois gibi bir beki unuttuk, öyle bir performans.

Yaşadığı sakatlıklar ve Abdülkerim Bardakcı performansını görünce, olumlu bir satış

Marcao, sezona sakat girdi ve uzun süre sahalarda değildi. Geri döndüğünde ise fena maçlar oynamamıştı. Şimdi de yeni bir sakatlık sürecine giriyor ve 3 ay sahalarda olmayacağı söylendi. Bir anlamda sezonu kapattı gibi bir şey. Sevilla'daki ilk yılı böylelikle sakatlık kurbanı olacak. Oraya transfer olmak için elinden geleni yapmıştı. Şu an işler istediğini gibi gitmemekte. Galatasaray dönemi sakatlık gibi sorunlardan bahsetmezdik, istikrarlıydı. Sevilla'da ise sağlıklı kalamıyor.

Tozlanmış parçalı #24; Serkan Çalık

2007 - 2008 sezonuna girerken, ciddi anlamda bir yeniden yapılanmaya girişildi. Kadroda değişime gidilirken, hem gençleşme yaşandı, hem de maliyetler düşürüldü. Gençleşmenin bir ayağı da, altyapıdan A takıma dahil olan ve ciddi süreler bulan futbolculardı. Kalli'nin özel transferleri de vardı tabi. Barış Özbek ve Serkan Çalık o gün için bizler adına "adı olmayan" isimlerdi, tanımıyorduk. Almanya alt yaş futbolcu gruplarında geçmişleri vardı da, 2. Bundesliga'dan geldiler.

Nelsson'a gelen tekliflere gösterilen reaksiyon ne olacak?

Danimarka'nın Dünya Kupası performansı hayal kırıklığıydı. Nelsson adına bu turnuva vitrin, olası satışı adına beklenmeli diyorduk. Nelsson da pek parlayamadı ama kendisi adına iyi bir tecrübe kazandı. Nelsson'un potansiyeli belli, yaz dönemi olan ilgi alaka devam etmekte. Sevilla başta olmak üzere, birçok takımın ona karşı isteği var. Ocak ayında Galatasaray'ı yine bir karar verme süreci bekleyecek. Nelsson'a gelen tekliflere gösterilen reaksiyon ne olacak?

Emin Bayram ve Metehan Baltacı için ayrı başlık açmamışım

Kampın parlayan isimlerini konuşurken, Emin Bayram ve Metehan Baltacı için ayrı başlık açmamışım. Bu isimleri sık sık konuştuğumuz için, çok da gerek duymadım. En baştan bu yana yazdığımı tekrar edeyim. Alternatif stoperleri kendi bünyemizden çıkardık ve bu da transfer konusunda elini güçlendirdi. Yaz dönemi, 1 stoper daha almak için arayış vardı. Kaan Ayhan başta olmak üzere, olmadık isimlere, olmadık rakamlar konuşuldu. Gerek yok işte. Aldığın isim, elinde olanlardan daha iyisini mi yapacak?

Tozlanmış parçalı #23; Lukas Podolski

Yanlış zaman dedikleri olay, Podolski'nin Galatasaray'a transferi için fazlasıyla geçerli. 2011 - 2012 sezonunun hem yaz, hem de Ocak ayında adı Galatasaray ile anıldığında doğru zamandı. Tabi o zaman da zirve günleri içerisindeydi ve Köln'den Arsenal'e transfer olmuştu. Alabilseydik, Fatih Hoca'nın o Galatasaray'ı içerisinde muhteşem bir transfer olacaktı. Galatasaray'a transferi biraz geç oldu ve maalesef kötü bir takım içine girdi.

Oliveira'nın neden olmazsa olmaz olduğuna dair rakamları paylaşmaya devam

Oliveira ve Emre Taşdemir, tam anlamıyla takımla idmanlara çıkmaya başladılar. 2'sinin de dönüşü değerli. Oliveira bana göre takımın en olmazsa olmazı. Emre Taşdemir ise sol bek için ciddi opsiyon. Hesapta olmayan, 0'dan kazanım diyordum. Kimsenin aklına böyle bir kazanım gelmezdi. Bu da Okan Hoca'ya yazar. 8+3 içerisinde, sol beki yerliyle geçmek olmazsa olmaz. Kazımcan Karataş / Emre Taşdemir rotasyonunun yeterliliğini tartışanlar olsa da, Galatasaray'ı fazlasıyla idare ediyorlar.

Kaybeden isimler herkesin malumu da, kazanımlar çok önemli

Hazırlık maçları skor anlamında olmasa da, "futbolcu kazanımı" ve "oyun ezberi" noktasında istediğimizi verdi. Kamp döneminin de kazanan ve kaybeden futbolcuları oldu. Kaybeden isimler herkesin malumu da, kazanımlar çok önemli. Yusuf Demir, Baran Aksaka ve Barış Alper Yılmaz gibi üzerine eklemeyi başaran gençler oldu. Mata gibi isimleri de fizik olarak beklenen seviyeye çektik. Oyun ezberinin yürüyor olması da, kim oynarsa oynasın, bizi umutsuzluğa sürüklememeye sebep.

Tozlanmış parçalı #22; Marcelo Saracchi

Galatasaray'da izlediğim en iyi sol bek Hakan Ünsal'dı. Hakan Ünsal sonrası da o pozisyonu bir türlü dolduramadık. İzlediğimiz en iyi 11'leri kurarız ya, ideal sol bekini yazarsın, alternatifini yazmakta ise çok zorlanırsın. Galatasaray'da yakın tarihte izlediğim en iyi sol bek performansı Riera'nındı. O da sol açıktan devşirme bir bek oldu. Telles gibi bir potansiyeli izledik, istediğimizi alamadık, bizden sonra yürüdü. Saracchi'yi de mutlaka o listeye yazmak lazım, beklentimiz vardı.

Sözleşme durumu çözüldüyse, gelecek adına büyük bir adım atmış oluruz

Futbolcuyu yetiştirmek kadar, takımda kalmasına ikna etmek de mesele olmaya başladı. Potansiyeli olan genç direkt olarak menajer ağına giriyor. Yüksek potansiyeli de, iddialı menajerler yapıyor. Sonrasında o futbolcuyu takımda tutmak zor. Bir şekilde Avrupa yaptırıyorlar, fırsat oluşturuluyor. Tabi her Avrupa'ya giden genç de başarılı olamıyor. 1-2 yıl içerisinde Türkiye'ye döneni de çok. Yine de gidene bir şey demem, tercih meselesidir. Burada gelecek görmeyen, şansını Avrupa'da deniyor.

Okan Hoca da elinde kalan isimleri bambaşka bir seviyeye çekti işte

Galatasaray'ın Lazio ile oynadığı hazırlık maçında, Barış Alper Yılmaz'ın iyi performansını izledik. Sarri de bunun üstüne, "Galatasaray'dan hangi futbolcuyu isterdiniz" sorusuna onun ismini verdi. Dünya Kupası arasındaki tüm hazırlık maçlarında oynadı ve yer yer kanat, yer yer de forvet olarak izledik. Rotasyonda edindiği yeri daha da perçinledi diye düşünüyorum. Çalışan futbolcu, her an üzerine koymaya devam ediyor. 

Okan Kocuk'tan memnun olmamayı anlıyorum da, bu iş o kadar acil mi?

Galatasaray'ın Ocak ayı transfer gündemi içerisinde "kaleci" hamlesi de olacağı yazılıyor. Okan Kocuk'tan memnun olmamayı anlıyorum da, bu iş o kadar acil mi? Muslera ile alakalı bir ceza polemiği vardı, buna karşı bir hazırlık mı? Muslera'nın 1.5 yıllık sözleşmesi daha var ve takımdan ayrılacağını düşünmüyorum. Ayrılacak olsa, Rennes'in teklifini kabul ederdi. Muslera'ya alternatif üretilmesi ya da sonrasının planlarını yapmak tamam da, bugün için bu iş acil olmamalı.

Mertens'i, Dünya Kupası öncesine oranla daha diri gördüm

Kampı kaçırmış olmak, futbolcunun "hazır" oluşunu erteliyor. Yaş haddi de yüksek olursa, toparlamak çok daha zor. Ne kadar profesyonel olursanız olun. Mertens'in Dünya Kupası öncesi performansını beğeniyor olsam da, tam kıvamda da izlemiyorduk. Eforlu oynuyoruz, pres olmazsa olmazımız. O da bu yaşına rağmen, presin içerisindeydi. Hatta bu uğurda, Mertens'i ekonomik olarak kullanmıyoruz diye düşünüyorduk. 

Seferovic'in toparlayamaması, aslında ligin tabiatına aykırı

Toulouse karşısında oyuna girdi ve yine birçok gol pozisyonundan yararlanamadı. 2. yarıyı çok iyi geçtik, oyuncu değişikliklerinin ardından daha da ivmelendik ama farkın açılması önündeki engel Seferovic'di. Icardi'nin olmadığı şu zamanlarda Seferovic'i kazanalım diyorum da, olacak gibi değil. Şans birçok kez önüne gelse de, hiç iyi durumda değil ve toparlanmasını da mümkün görmüyorum. Özellikle de Galatasaray'da.

Tartışmasız şekilde, ligin en iyi yerli ve farklı stoperi

Yerli zorunluluğu sizi transferde olmadık isimlere yöneltiyor. Alttan getiremiyorsanız buna mecbursunuz. Ocak ayının yerli transferi için 1 numaralı gündemi Samet Akaydın mesela. Yerli stoper ihtiyacı olan büyük kulüplerimiz bu transferi istiyor. Fenerbahçe'nin de bu transfer için 4 milyon avro bonservis ödeyeceği konuşuluyor. Galatasaray transfer etse, alternatiften öte görmediğim bir transfer. Bu parayı görünce, Abdülkerim Bardakcı'nın ederi 10 milyon avro'ymuş, bedavaya almışız gibi düşünüyorum.

Galatasaray 2-1 Toulouse, iyi ve gelişen oyun ezberi

Hazırlık kampında, 36 farklı futbolcuya süre verdik ve bu isimler içerisinde de ağırlık gençlerin. Kim oynarsa oynasın, kendi futbolundan ödün vermeyen bir Galatasaray izlemek değerliydi. Ön alan baskısı otomatik hal almış, hücumun organizasyonu da kim oynarsa oynasın büyüyor. Bu sürede forveti biraz daha hareketli kılabilsek, ön alandaki pas organizasyonunun değeri daha net anlaşılacak. İşin nihayete ermemesi, forvetinin ağır kalması kaynaklı.

Branco van den Boomen & Galatasaray, ufuktaki 4-3-3 ihtimali

Erden Timur'un açıklamalarındaki transfer detayında, sezon sonu sözleşmesi bitecek ve son yılına girecek futbolcular diye 2 bölüm oluşturdukları vardı. Bu sefer daha planlı ve organize hareket etme olanağı var. Bu yaz dönemi seçildiklerinde ciddi bir süre geçmişti ve hazırlık yapılamadı. İlk ayı da yetki kargaşası içinde geçtik. Önümüzdeki Ocak ve yaz dönemleri adına planlar yapıldı, hedefler belli. Daha sağlıklı bir transfer dönemi bizleri bekliyor.

Tozlanmış parçalı #21; Batista

Gaziantepspor'un ülke futboluna sunduğu "iyi yabancılardan" biri. Çok hakkı verilmez de, 2001 - 2002 sezonunun ara transfer döneminde Galatasaray'a geldiğinde, şampiyonluktaki payı büyüktür. Fatih Hocanın ilk Galatasaray döneminde de beğenisini kazanmıştı. 2. döneminde o büyük değişimi yaşattığında, Batista'yı takımda tutmuştu. Tuttuğu gibi de, ilk etapta kendisi için ısrarcıydı. Tabi sonrasında o da düşüş yaşayan futbolcuların arasındaydı ve 2 yıl boyunca da kendisini göndermek için her yol denendi.

Topun kıymetini bilen isimler bir arada olduğunda, izlemesi de keyifli oluyor

Lazio karşısında da kaybedilmiş olsa da, iyi izlenimler var. Eksiğiz, orta saha ve hücum tarafında kalite sorunu var. Hatta o kadar eksiğiz ki, Metehan Baltacı'yı orta sahada 11 olarak başlatmak durumunda kalıyoruz. Metehan Baltacı, kendisi için yabancı olan bir pozisyonda iyi iş çıkardı, bu ayrı konu. Yine de, kenarda o pozisyonun futbolcusu kimse, ben onunla oynardım. O da Efe Akman'dı. Efe Akman'ın Lazio karşısında aldığı süre daha uzundu. O da geçmiş maçlarda gösterdiği iyi performans.

O iyi sekanslar içerisinde, kalemize gelen ilk top gol oluyor

Okan Kocuk'un ruh halinden rahatsızım. Aşırı isteksiz ve mutsuz bir görüntüsü var. Hazırlık maçlarındaki görüntüsü de felaket. Adana Demirspor karşısında Jankat Yılmaz oynayınca umutlandım. Lazio karşısında yeniden Okan Kocuk'a dönmek bana göre hataydı. Giresunspor'da harikalar yaratan o adam, bu dönem felaket halde. Galatasaray'daki önceki 2. kaleci günleri de çok daha iyiydi. Sözleşmesi sezon sonu bitiyor ve belli ki gitmek istiyor. Talibi varsa, şu dakika bile tutmam.

Messi'nin, Dünya Kupası'nı kazanabilme ihtimalini seviyorum

Dünya Kupası'nı en başından bu yana, Messi'nin kupaya uzanabilme ihtimali üzerinden izliyorum. Kötü bir Suudi Arabistan yenilgisiyle başlayan süreçte umutlar kırılsa da, gün sonunda final geldi. Kim hak etti, kim hak etmedi konusuna girmiyorum. Oynanan futbol anlamında, kimsenin bir şey hak ettiğini düşünmüyorum. Futboluyla değil, hikayeleriyle ön planda olan bir kupa. Messi'nin kupaya uzanabilme ihtimali de en büyük hikaye.

Galatasaray 1-2 Lazio, Okan Kocuk bir şeyler deniyor da hayırlısı

Okan Kocuk'un var bir sıkıntısı. Vücut dili, beni bırakın da giderim der halde. Giresunspor'da müthiş bir sezon geçiren bu adam, Galatasaray'da kayıp. Muslera'nın olmadığı hazırlık maçlarında sahada ve son 2 maçındaki hatalarını artık hata olarak yorumlayamıyorum. Bir önceki maç Jankat Yılmaz'ı izlemiş ve gelecek adına keyiflenmiştik değil mi? İyi olan oynayacak, gençse de fark etmeyecek. Önümüzde Keçiörengücü ve İstanbulspor maçları varken, Muslera yokluğunda Jankat Yılmaz'ı izleyelim.

Galatasaray'ın geleceği bu fotoğraf

Gençleri konuşmaktan bıkmam. Bugünler adına en büyük keyfim de bu çocuklar. Dünya Kupası'nda oynadığımız hazırlık maçları, genç futbolcularımızı gözler önüne serdi. Takip eden zaten biliyor da, takip etmeyenler adına da "altyapının" altını çizdik. Fotoğraftaki Okan Buruk da dahil olmak üzere, herkes altyapıdan çıkma. Kamp dönemlerinde, Galatasaray bu yönüyle ayrılmış durumda. Kimi 3, kimi 4 futbolcusuna yer vermiş. Galatasaray'da ise bu sayı 15.

Tozlanmış parçalı #20; Aykut Erçetin

Galatasaray'da "yedek kalecilik" zor zanaat. Taffarel, Mondragon ve Muslera, oldukça önemli kaleciler ve istikrarlardı. Özellikle de Mondragon ve Muslera'nın uzun yılları oldu. Bu 2 kaleci arası dönem ise "fetret dönemi" misali, olabildiğince karanlıktı. Yerli - yabancı kim gelirse gelsin tutturamadık. Hatta kaleci sirkülasyonunu da bir hayli abartmıştık. Muslera sonrası sıkıntımız da "yedek kalecilikti". Yedek kaleci deyince, aklımda kalan tek iyi istikrar Aykut Erçetin'in.

Jankat Yılmaz'ı, Muslera sonrası adına hazırlamak lazım

Bu konuyu daha önce de yazmıştım, yine yazacağım. Jankat Yılmaz'ı A Takım'da ilk kez Adana Demirspor ile oynanan hazırlık maçında izledik. U19 maçlarını izleyenler, potansiyelinden zaten haberdardı. Maçtaki ilk golde hatası olsa da, hatayı genç yapsın, tecrübeli değil. Maçın sonraki gidişatına bakın, fazlasıyla iyi bir maç çıkardı. Hatta bazı noktalarda gösterdiği reaksiyon da, potansiyelinin ne ölçüde olduğunu gösterdi.