31 Mayıs 2009 Pazar

Hidayet Türkoğlu Yüzük Avında

Play-off'lar başladığından bu yana herkesin kafasında Lakers - Cavs finali vardı. Normal sezonun en iyi iki takımını finalde bekliyorduk. Olası Kobe - LeBron çekişmesi hepimizi heyecanlandırıyordu. Önce Lakers'ın batıda işi zorlaştı önce eksik Houston onları çok zorladı sonrada Denver bir hayli terletti. Ama Lakers öyle yada böyle finale çıkmayı başardı. Cavs ise ilk iki turda rakiplerini süpürmesinin ardından Orlando karşısında da mutlak favori gözüküyordu. Yalnız işler hiç bekledikleri gibi olmadı ve serinin galibi 4-2 ile Orlando oldu. Böylece 14 yıl aradan sonra Orlando NBA finaline çıkmayı başardı. En son Shaq'lı kadro bunu başarmıştı ama tecrübesizlik diyeyim finalde varlık gösterememişlerdi.

Serinin anahtarı Orlando'nun takım oyunuydu diyebilirim. Orlando Cavs'a çok ters geliyor. Cavs LeBron'un eline baktı sonuçta bir oyuncuda tek başına koskoca seriyi getiremiyor. Cavs'da bütün oyuncular uyudu resmen. Mo Williams'ın performansı sadece saha dışındaki açıklamalardı. MVP Cavs'da, yılın coach'ı orada ama beklenen final gelmedi. LeBron hakemleri arkasına alsada bu seride yaptıkları unutulmaz. Tek başına elinden geleni yaptı ama yetmedi. Tam anlamıyla takım olmuş, kolej havası yakalamış Orlando'yu durduramadı. D.Howard Boston serisinde çok zorlanmıştı çünkü Boston'un kalın uzunları onu iyi durdurdu. Cavs'da ise ne Varejao ne de Ilgauskas bunu başaramadı. Ayrıca kritik anlarda Hidayet faktörü devreye girdi. Hücumların organizasyonunda bir numaralı isimdi. R.Lewis takımın sıkıştığı anlarda skor yükünü üstlendi. Ayrıca Orlando seri boyunca hatta play-off'lar boyunca benchden de müthiş destek aldı.

Finalin adı Lakers - Orlando oldu. Shaq'ın dramını D.Howard'ın yaşamayacağını finalde Orlando ile şampiyonluğa ulaşmasını istiyorum. Lakers görüldüki Cavs'a göre daha iyi takım. Kobe faktörünün yanında Gasol ve formda olan Odom var. Bynum etkili uzun ama çabuk fauller almasını Orlando iyi kullanabilir. Tıpki Orlando gibi benchden de iyi katkı alıyorlar. Çok dişli bir final olacak serinin belkide 7. maça bile uzayabileceğini düşünüyorum. Hidayet bu sezon yaptıklarıyla büyük gurur yaşattı bizlere inşallah takımına NBA şampiyonluğunuda getirecek. Finallerin MVP'si olarak görmeyi çok isterim. Hidayet bunu yapabilir.

Futbolda Sıra Milli Mesainin

A Milli Futbol Takımı'nın 2 Haziran'da Azerbaycan ve 5 Haziran'da Fransa ile oynayacağı özel maçların aday kadrosu açıklandı. Futbol Federasyonu'ndan yapılan açıklamaya göre, sezonun sonu olması nedeniyle mazeret bildiren oyuncuların çağrılmadığı (A) Milli Takım aday kadrosunda şu oyuncular bulunuyor: 

Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Kazım Kazım, Emre Belözoğlu, Semih Şentürk (Fenerbahçe), Sabri Sarıoğlu, Hakan Kadir Balta, Mehmet Topal, Arda Turan (Galatasaray), Gökhan Zan, İbrahim Üzülmez, Yusuf Şimşek (Beşiktaş), Ceyhun Gülselam (Trabzonspor), Sinan Bolat (Royal Standard Liege), Ufuk Ceylan (Manisaspor), Eren Güngör (Kayserispor), Bekir İrtegün (Gaziantepspor), İbrahim Kaş (Getafe), Tuncay Şanlı (Middlesbrough), Nuri Şahin (Borussia Dortmund), Caner Erkin (CSKA Moskova), Halil Altıntop (Schalke 04), Mevlüt Erdinç (Sochaux), Nihat Kahveci (Villarreal), Sercan Yıldırım (Bursaspor).

Futbolda sezonun bitmesinin ardından Haziran dönemini boş geçmek istemeyen Türkiye iki hazırlık maçı oynayacak. İlk maç Azerbaycan'la oynanacak. Bu maçın son günlerde gerilen bağlar açısından önemi büyük. Ayrıca Kayseri Kadir Has Stadı'da ilk defa Milli mesaiye konukluk edecek. Bizim için asıl prova Fransa gibi gözüküyor. Fransa'da deplasmanda oynanacak bu hazırlık maçında takımımızın durumunu, eksiklerini görebileceğiz. Fransa en önemli futbolcularını bu maç için çağırdı yani eksikleri yok gibi. 

Kadroya alınan futbolculara baktığımda Fatih Terim'in neden çağırdığını anlamadığım isimler gözüme tekrar çarptı. Şu Kazım takıntısı geçmedi gitti. Kazım kendi takımına ne veriyorki ondan Milli Takım'da neler bekleniyor. Aynı şekilde Emre Belözoğlu tekrar kadroya alınmış. Beşiktaş'ın şampiyon olma kontenjanından sanırım Yusuf Şimşek'i kadroda görüyoruz ama Rüştü davet edilmemiş. Onun dışındaki futbolcular zaten kadronun değişmez isimleri. Tabiki eksiklikler var bazı futbolcular sakatlığı yüzünden kadroya giremediler. Hazırlık maçı deyip geçmemek lazım Dünya Kupası'nda gruplarda şansımızı iyice zora soktuk. Takımın bir arada olması ve o maçlara olabildiğince iyi hazırlanması çok önemli. Eylül ve ekim dönemi Milli Takım için çok zorlu geçecek. Fatih Terim'in o maçlarda verim alabileceği futbolcuları kadroya almasını bekliyorum. Kazım'la Emre Belözoğlu ile bir yere gelemeyiz veya Yusuf Şimşek'le. 

Son zamanlarda gözüme çarpan başka konu lejyoner futbolcularımız artmaya başladı. 7 futbolcu yurt dışından çağrıldılar. Bunlara sakatlığı geçince Hamit Altıntop'u da ekleyeceğiz. Bu da sevindirici haber bir bakıma.

Formula + Futbol=Futbol Şöleni

7 Haziran'daki İstanbul Grand Prix'inden önce 3 senedir geleneksel olarak düzenlenen Formula futbol Şöleni'nin kadroları açıklandı. Ali Samiyen Stadyumunda oynanacak maçın formula kadrosunda; Matteo Munari, Fernando Alonso, Nico Rosberg, Felipe Massa, Ivan Capelli, Ing. Bruno (Rai F1 Muhabiri), Jason Tahinci, Di Grassi, Sebastian Vettel, Giancarlo Fisichella, Jarno Trulli, Vitaly Petrov, Sandro Cois, Maro Engel, Sebastien Bourdais, Alberto Valerio, Davide Valsecchi bulunurken All Star takımında ise; Erhan Önal, Cüneyt Tanman, Feyyaz Uçar, Nurettin Yıldız, Rıdvan Dilmen, Mehmet Özdilek, Ali Gültiken, Yavuz Seçkin, Kerem Alışık, Mahsun Kırmızıgül, Yalçın Dümer, Zafer Öğer, Türkay Uygun, Behzat Uygur, Fatih Altaylı, Ümit Aktan, Arif Erdem, Semih Yuvakuran bulunuyor.

Tanıtım toplantısının yarın akşam Galatasaray Ada'sında yapılacağı turnuvanın biletleri Biletix'ten satışa sunulurken gelirin UNESCO, UNICEF, Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı ve Umut Çocukları Derneği'ne bağışlanacağı açıklandı.

Kara Kartal Oley!

2008-2009 sezonu dün akşam (nihayet!) sona erdi. Beşiktaş dün akşamki Denizlispor maçıyla birlikte 34 haftada topladığı 71 puan ile şampiyonluğunu ilan ederken tarihinin 13. şampiyonluk kupasını müzesine götürmeyi başardı. Bizde söz verdiğimiz gibi şampiyonu 1 hafta logomuzda kullanmaya başlıyoruz bugünden itibaren.

Sportif Cümleler ekibi olarak Beşiktaş'ın şampiyonluğunu tebrik ederiz. Banner içinde Ufuk'a yine yeniden teşekkürler. Bu arada Beşiktaş'ın gri-siyah formasını çok beğendim söylemeden geçemeyeceğim çok şık görünüyor.

Bir Yaralı Aslandır "O" Şimdi

Bülent Korkmaz.. Hepimizin gönlünde Büyük Kaptan olarak yer etmiş isim. Futbolculuğu zamanındaki hırsı, Galatasaray sevdası, 20 yıl profesyonel olarak sarı kırmızı formayı terletmesi bunun en büyük sebeplerinden. Bülent Korkmaz Galatasaray'dan jübilesi bile yapılmadan ayrıldıktan sonra Kayseri Erciyes teknik direktörüyken "Bir gün yollarımız kesişecek" demişti. Kader, birazda şartlar Bülent Kaptanı yok Bülent Hoca'yı haklı çıkardı ve yollar kesişti yeniden.

Tamda Uefa Kupası maçından önce geldi yuvaya. Ve daha ilk maçında Bordeaux'yu 4-3 yenerek bir üst tura çıkma başarısını elde etti. Zaten biz Kaptan'ın başarılı olacağından emindik. Sonra Konyaspor ve Bursaspor maçlarını kazandı, Hamburg ve Trabzonspor ile berabere kaldı. Sıra Uefa'da Galatasaray'ı çeyrek finale çıkaracak 2. Hamburg maçına geldi. 2-0 önde geçmişti Galatasaray. Herşey yolundaydı. Fakat bir kaç dakika içinde yenen üç gol sadece Uefa'nın dışına itmekle kalmamış aynı zamanda sonun başlangıcı olmuştu. Galatasaray önce Eskişehir'e yenildi sonra Gaziantep'i yenerek biraz nefes aldı, fakat Fenerbahçe maçının beraberlikle bitmesinin ardından gelen puan kayıpları Bülent Korkmaz'ın koltuğunu sarsmaya başladı. En çok destek olanlar bile yavaş yavaş desteklerini çekiyorlardı. Aslında bunun sebeplerinin başında herkesin söylediği cümle "Baros çıkarda Hasan Şaş girer mi oyuna" oluyordu. Oturduğunuz yerden ahkâm kesmek kolaydır tabi. Bülent Korkmaz Galatasaray taraftarının "Cesur Yürek" ismini taktığı kişiydi. Ondan başka kim virane bir takımı alır ve arkasında durarak "Galatasaray Türkiye'nin en iyi kadrosuna sahip" diyebilme cesaretini gösterebilirdi ki?

Bütün bu olayların ardından gelinen son nokta dün akşamki Sivasspor maçının ardından Kaptan'ın istifasını verdiğini söylemesi oldu. ''Böyle olması gerekirdi. Şartlar, durum ne olursa olsun, ne olumsuzluklar olursa olsun bu görevi kabul ettim. Bülent Korkmaz'ı Bülent Korkmaz yapan Galatasaray Kulübü'dür. Göreve geldikten kısa bir süre sonra başkanımıza açık tarihli istifa mektubu verdim. Galatasaraylıya yakışan şekilde davrandım. Böyle de olması gerekirdi. Bunu yürürlüğe koyup koymamaları başkan ve yönetim kurulunun kararıdır. Galatasaray'ın menfaati ne olursa onu yaparım, kalmam gerekirse kalırım, gitmem gerekirse giderim'' diyerek açıkladı istifasını.

Şimdi top yönetimde. Pazartesi 14:00'da Yiğit Başkan (Şardan) bir basın toplantısı düzenleyecekmiş. Kuvvetle muhtemel teknik direktör konusu olacak. Eğer kendi kurmadığı kadro ile Bülent Korkmaz bu sezondan sorumlu tutulup günah keçisi ilan edilirse ve gönderilirse yönetim hem çok büyük ayıp etmiş olacak hemde görevde kaldığı 2 senede değiştirdiği 4. teknik direktör ile belkide Galatasaray tarihine adını yazdıracak. Ama benim içimden bir ses (polyanna tarafım) Adnan Polat'ın Bülent'i bırakmıyoruz gibi bir cümle kurması. Hep aynı örneği verdim yine veriyorum vermeyede devam edeceğim. Genç denmedi, tecrübesiz denmedi Josep Guardiola'nın arkasında duruldu. Gördük sonucunu aldı takımı Şampiyonlar Ligi şampiyonu yaptı. Bülent Korkmaz'ın Galatasaray'ı tam kapasite ile çalıştığı takdirde her takımı yenebilecek güçtedir. Gözler Adnan Polat'ta. Ya Adnan Polat olarak devam edecek ya da Büyük Başkan Adnan Polat olarak.

Umuda Yolculuk Başlıyor

A milli bayan basketbol takımı Avrupa Şampiyonası için bugün Letonya'ya gidiyor. 7-20 Haziran tarihleri arasında yapılacak turnuvada milli takımımız A grubunda Litvanya, Rusya ve Sırbistan ile ard arda zorlu maçlara çıkacak. 14 kişilik milli takım kadrosunda şu oyuncular bulunuyor; Nevriye Yılmaz 1980 1.94 Pivot Fenerbahçe
Esmeral Tunçluer 1980 1.75 Forvet Fenerbahçe
Birsel Vardarlı 1984 1.73 Guard Fenerbahçe
Nevin Nevlin 1985 1.96 Pivot Fenerbahçe
Sariye Gökçe 1979 1.76 Forvet Mersin Bşb.
Yasemin Horasan 1983 1.87 P. Forvet Galatasaray
Şaziye İvegin 1982 1.82 Forvet Galatasaray
E.Tuğba Palazoğlu 1980 1.70 Guard Galatasaray
Bahar Çağlar 1988 1.90 P. Forvet Galatasaray
Nihan Anaz 1979 1.74 Forvet Samsun Basketbol
Naile İvegin 1985 1.84 P. Forvet Beşiktaş Cola Turka
Melek Bilge 1989 1.93 Pivot Beşiktaş Cola Turka
Nilay Yiğit 1979 1.72 Guard Kayseri TED Koleji
D.Gülşah Gümüşay 1989 1.80 Forvet Botaş

Kafilenin başında bulunan milli takım menajeri Canan Erdoğan; ''Letonya'da hazırlık maçları oynayacağız. Şampiyonanın başlamasına daha bir hafta var. Bu süreyi en iyi şekilde değerlendirebilmek için Esmeral'in tedavisinin İstanbul'da yapılmasına karar verdik. Bu süreçte sakatlığının durumunu izleyeceğiz. Esmeral hala kadromuzda yer almaktadır. Sakatlığında beklenen düzelme olduğu takdirde Letonya'da bize katılacaktır'' diyerek takımdaki son durum hakkında bilgiler verdi. Maçlar 7,8,9 Haziran tarihlerinde oynanacak. Grupta ilk iki sırayı alan takımlar bir üst tura yükselecek.

Fenerbahçe'nin İlk Bombası Bilica

Ligin bitmesinin ardından transfer çalışmaları başladı. Resmi transfer dönemi henüz başlamamasına rağmen kulüpler yavaştan anlaştığı futbolcularla sözleşme imzalıyor. Özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe transferde ve hoca arayışlarında ellerini çabuk tutmalılar çünkü sezonu erken açacaklar. Bu sebeple Fenerbahçe yeni hocasını belirlemeden ilk transferini yaptı ve Bilica'yı kadrosuna kattı. Bilica bu sezon gösterdiği performansla büyük beğeni topladı, ligimizin en değerli savunma oyuncuları arasına girdi. Sert ve dominant futbolu, ikili mücadeleden asla kaçmaması, gücü, hava topları hakimiyeti ile iyi bir stoper. Eleştirilen yönleri çok agresif ve her an canlı bomba niteliği taşıyan futbolcu olması. Fenerbahçe'de eğer Lugano'da kalırsa stoper hattı çok güçlenecek ama iki aynı karakterde futbolcu yan yana neler yapacak merak konusu. Bu futbolcular birbirini çok iyide tamamlayabilir hiçde uyuşmayabilir. Bunu bilemiyoruz ama ligin iki dominant stoperinide izlemek güzel olacak. Tabi Lugano'nun takımda kalacağını düşünerek diyorum bunları. Aziz Yıldırım kendisiyle görüşmelerin başladığını söyledi ama Lugano gitmek istiyor. Yalnız Lugano'ya Fenerbahçe'nin verdiği parayı veren yok. Lugano bu sezon çok tepki çekti ve sevilmeyen futbolcu konumunda. Türkiye'de rahatsız olduğunu düşünsemde Aziz Yıldırım'ın iyi teklifi sonucu kalacağını düşünüyorum.

''Bilica'nın sözleşmesi, onun açısından devam etmesi için uygun değildi. Çok iyi teklifler aldı. O nedenle satma kararı aldık. Fenerbahçe ile benim de haberim olan görüşmeler oldu. Bizim vereceğimizin çok üstünde teklifler aldı. Bir futbolcu kazanacağı parayı da düşünür. En az 3 katı fazla alacak. Dolayısıyla bu görüşmeyi gönül rahatlığı ile yapabilir.'' Sivasspor başkanı bu açıklamaları yaptı. Sezon ortasında sözleşmeyi yenilemelerine rağmen Bilica'nın gitmek istemesi sonucu bu transfer gerçekleşti. Bilica Sivasspor için büyük transfer başarısıydı. Romanya Ligi'nden buldular getirdiler onu. Büyükte kar etmiş durumdalar kendisinden. Bilica aslında çok potansiyelli futbolcuydu, Brezilya Ümit Milli Takımında da forma giyiyordu ama sonra ne olduysa büyük düşüş yaşadı. Yolu Sivasspor'a kadar düştü ama Fenerbahçe ile 30 yaşında yeniden çıkış arayacak. Sivasspor Bilica'nın eksikliğini çok çekecek bu sezonki güçlü kadronun bence en önemli futbolcusuydu. Sivasspor Şampiyonlar Ligi'nde ön eleme oynamasına rağmen büyük ihtimalle elenecektir çünkü statü değişti ve rakipler çok güçlendi. Avrupa Ligi için hazırlık yapıyor onlarda. 

Aziz Yıldırım 3 şampiyonluk sözü verdi ve büyük transferler yapacağını söyledi. Bilica tamam iyi futbolcu ama bu mudur büyük transfer. Yine geçen sezonki gibi transfer fiyaskosu bekliyorum. Alex ve Deivid ile sözleşme yenilendi kendilerinden bu sezon neler bekleniyor acaba. Ya da yeni hoca beklenmeden Bilica neden alındı. Kaos şimdiden başlayacak gibi ama iyi bir hoca getirirlerse ve Aziz Yıldırım'da transfer dışında futbola fazla karışmazsa güzel günler bekleyebilir Fenerbahçe'yi. 

Merak ettiğim diğer konuda oyuncunun bonservis bedeli ne kadar acaba. Sivasspor kendine gelen cazip teklifleri kabul etmeye başladı eskiden onu satmam bunu satmam diyordu. Ben bu sezonda şampiyon olamadıktan sonra Sivasspor'un bir daha yukarıları zor göreceğini düşünüyorum. Bence gelen iyi tekliflere oyuncularının piyasalarıda yüksekken evet demeliler. Mehmet Yıldız, Abdurrahman Dereli, Musa Aydın, Hayrettin Yerlikaya, Sezer Badur gibi transfer piyasasının gözde isimlerine iyi teklifler gelecektir. Sivasspor'un biraz olaya profesyonel bakma zamanıdır diyorum ben. Sürekli aynı yerde sekeceksen bu işler olmuyor. Kayserispor'da aynı yatırım yapmıyor şampiyonluğa oynayamıyor ama Mehmet Topuz'u satmamak için 40 takla atıyor. Mehmet Topuz'a yazık. Sivasspor'da aynı şekilde şimdi elindeki potansiyelli birçok futbolcuyu tutarak futbolculara yazık ediyor. Yatırım yapacaksan lafım yok ama geçen sezondan daha kötü bir sezon geçirdiler bence. Herkesin kötü olması onları bu noktaya taşıdı. Gelecek sezon bu noktada da olmayacaklar.

Ribery 100 Milyon Avro

Bu sezon yaşanan çöküşün ardından Bayern Münüh gelecek sezona intikam planlarını yapmaya başladı. Olic ve Tymoschuk'u önceden transfer etmişlerdi sonrada Mario Gomez'i yüksek ücrete transfer ettiler. Boş durmuyorlar tabi Bundesliga'yı sömürmeye tam gaz devam ediyorlar. Van Gaal'i de getirerek yeniden yapılanma başladılar. Bayern Münih bir başarısızlık daha kaldırabilecek gibi gözükmüyor bu yüzden daha güçlü kadroyla gelecek sezona çok daha yıkıcı bir takım yaratıyorlar.

Tabi bu transferlerin yanında eldeki yıldızlarında durumu çok önemli. Şu an Ribery ve Lahm gibi transfer piyasasının gözde futbolcuları ellerinde bulunuyor. Lahm konusunda sıkıntı yok ama Ribery ile ne zaman konuşulsa ayrılmak istediğini daha büyük kulüpte forma giymek istediğini söylüyor. Gerçi biraz karakteri bu Galatasaray'da durmadı Marsilya'ya oradan Bayern Münih'e şimdide başka bir takıma. Bu futbolcunun para için yapmayacağı şey yok. Dünyanın en iyi futbolcularından ama en saygı duyulan isimleri arasında mı bu soru işareti. Şöyle bir örnek verebiliriz Manchester City Kaka'ya teklif yaptığında Kaka kulübünde kalmayı tercih etti ama Ribery böyle bir teklif karşısında balıklama atlardı. Manchester United'de Cristiano Ronaldo'nun Real Madrid'e gideceği bunun yerinde Manu'nun Ribery'i transfer etmek istediği söyleniyor. Hatta 50 milyon avro'luk teklifide yapmış durumdalar. Buna karşılık Hoeness  "O fiyata ancak Ribery'nin tek bacağını alırlar" şeklinde yanıt vermişti. Ayrıca Kaka eğer 125 milyon avro ise Ribery'nin değeri 100 milyon avro'dur diyor.

Bayern biraz uçmuşa benziyor Ribery'nin değeri en fazla 50 milyon avro'dur. Onu takımda tutmak için ellerinden geleni yapmak istiyorlar çünkü gelecek sezona dair planları var. Bu sezon yaşanan başarısızlık Bayern Münih'e çok koydu. Ribery'nin ise Bayern Münih falan umurunda değil. Parasına ve kariyerine bakmak istiyor. Şu an Bundesliga'nın en iyi futbolcusu konumunda ve Bundesliga ona herşeyi kattı. Yani Almanya'da ilerleyeceği nokta kalmamışa benziyor. Bir bakıma ayrılmak istemesinde haklı ama gittiği takımda da fazla barınamayacağını tahmin ediyorum. Bayern Münih'in Ribery hakkında tavrı kesin milyon avrolar bile verseler satmayı düşünmüyoruz diyorlar. Gelişmeler neler gösterecek çok merak ediyorum. Bence bu olay burada kapanmaz Ribery ne yapar eder ayrılmanın yolunu bulur. 

Manchester United'in planıda güzel aslında. Zamanında Beckham'ı sattılar o paranın çok cüzzi kısmıyla Ronaldo'yu aldılar. Şimdi Ronaldo gidecek bu paranın belki yarısına Ribery'i getirme planları var. Ferguson sistemi çok güzel kurmuş. Saha içinde olduğu gibi kulüp içi dengelerde de çark güzelce dönüyor. 

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Şampiyon Beşiktaş {Siyahla Beyaz Ortak Oldu}

2008-2009 sezonunuda acısıyla tatlısıyla geride bıraktık. Tabi biz Galatasaray'lılar için bu sezon acı hatıralarla dolu. Şampiyon Beşiktaş'ı yürekten kutluyorum bu şampiyonluğu hak ettiler. Bu sezon ligimizin kalitesi düşüktü, herkes kötü durumdaydı ama bunu fırsat bilen Beşiktaş şampiyonluğa uzandı. Üstelik Türkiye Kupasınıda alarak çift zafer kazandılar. Mustafa Denizli ayrıca üç büyük takımıda şampiyon yaparak tarihe geçti. Ligin ilk yarısında oynadığı futbolla kimsenin şans vermediği Galatasaray'ın ve Fenerbahçe'nin de gerisinde bulunan Beşiktaş tırmandı tırmandı ve şampiyonluğa uzandı. Kimse şampiyonluk onların hakkı değildi falanda diyemez ligin son haftalarında stresi iyi kaldırdılar, Fenerbahçe maçı hariç hedef maçlarını kazandılar, belki kötü oynadılar ama kazanma alışkanlıklarını hiç yitirmediler.

Denizlispor'la oynadıkları maç çok önemliydi. Olası mağlubiyet durumunda Sivasspor'un galibiyeti ile şampiyonluk gidebilirdi. Fenerbahçe'de zamanında son haftada Denizli'de şampiyonluğu bıraktığı için bunun geyikleri çok yapıldı. Beşiktaş maça stresli başladı ama Galatasaray'ın gol haberiyle rahatladılar ve maçta öne geçtiler. Sonrasında ise maç istedikleri gibi gitti ve şampiyonluğa ulaştılar. Denizlispor'un ligde iddası olmadığı için onlarda da rahat futbol söz konusuydu. Maça asılmaya çalıştılar, atak oynamaya çalıştılar ama Beşiktaş bu maçları kazanmaya alıştı artık. 

Galatasaray - Sivasspor maçıda hem şampiyonluk hemde Şampiyonlar Ligi için büyük önem taşıyordu. Galatasaray ilk yarıda çok üstün futbol sergiledi ve ilk yarıyı 1-0 önde tamamladı. Kaçan sayısız gol pozisyonu vardı. Tek kale oynadık ama istenilen goller bir türlü gelmedi. Bununla beraber Sivasspor ikinci yarıya hızlı başladı skoru eşitledi. Sonrasında ortada geçen maçta Galatasaray bir gol daha bulup Avrupa Ligi vizesini aldı. Galatasaray için çok sancılı geçen bu maç sonunda asıl maç yeni başlıyor. Baros gol kralı oldu, Uğur Uçar sezonun ilk maçına çıktı 2 dakika olsada. Bunlar güzel anektodlar. Beşiktaş'ın 2-0'ı yakalayışı Sivasspor cephesinde moralleri bozdu ve oyundan düştüler. 

Şampiyonlar Ligi yolunda önemli bir maçta Trabzon'da oynandı. Trabzonspor Şampiyonlar Ligi için mücadele ediyordu Sivasspor'un da yenilmesine rağmen öne geçtiği maçta Fenerbahçe'ye sahasında 2-1 yenildi. Fenerbahçe bir ön eleme daha az oynamak uğruna çıktığı bu maçta istediği skoru aldı. Son haftaların flaş takımı Trabzonspor'un yenilmesini ben beklemiyordum. Trabzonspor cephesinde de büyük değişiklikler yaşanıyor onlar içinde herşey gelecek sezon için.

Ligin ikinci devresinde fırtınalar yaratan ve Galatasaray'ın belalısı haline gelen Bursasspor deplasmanda IBB'yi 1-0 yenmesine rağmen Avrupa Ligi vizesi alamadı. Buna rağmen gösterdikleri performans için ben kendilerini kutluyorum. Ligin dibi bugün çok karışıktı. Üçlü averajlar, dörtlü averajlar devreye girdi. Gençlerbirliği bir ara potadaydı ama küme düşen son takım Konyaspor oldu. Konyaspor evinde Ankaraspor'u 3-0 yenmesine rağmen kümede kalamadı. Gençlerbirliği kendi sahasında 4-0 yenildi ama Antalyaspor'un Ankaragücü'nü yenmesi sonucunda ligde kaldı. Üst sıralardan öte alt sıraları daha çok takip ettim. Konyaspor taraftarı olan şehir bir yandan üzüldüm ama buralara gelene kadar akılları neredeydi demek isterim. Bu takımlar hep futboldan bir haber bütün sezonu geçirir son 5 hafta paçalar tutuşunca futbol uzmanı olurlar. Gönlüm isterdi Gençlerbirliği düşsün ama olmadı. Yazının başında dedim son derece kalitesiz ama heyecanlı bir lig oldu. Ligin üstünde kötünün iyileri, ligin dibinde ise kötünün kötüleri mücadele etti. Beşiktaş'ın şampiyonluğu önemli ama gelecek sezona daha güçlü girmek durumundalar. Çünkü Galatasaray ve Fenerbahçe'nin böyle olacağını düşünmüyorum artık. Şu an için Beşiktaş sonuna kadar hak ettiği şampiyonluğu kutlasın, helal olsun çocuklar.

Linderoth Kalıcıyım Diyor

Galatasaray’ın İsveçli ön liberosu Tobias Linderoth, sarı-kırmızılı kulüpten ayrılmayacağını belirtti. Geçirdiği ciddi sakatlıklar nedeniyle bu sezon uzun süredir forma giyemeyen Linderoth, eurosport.se internet sitesine yaptığı açıklamayla, İsveç’in Elfsborg takımına gideceği yönündeki spekülasyona son verdi. Linderoth, Galatasaray’la bir yıllık daha sözleşmesi olduğunu belirterek, kararının Türkiye’de kalarak sarı-kırmızılı forma altında futbol yaşantısını devam ettirmek olduğunu söyledi. Galatasaray ile bir yıl daha devam etmekten başka bir şey düşünmediğinin altını çizen Linderoth, sözleşmesini sonuna kadar devam ettirmede herhangi bir sorun olmadığını kaydetti.

Uzun zamandır kendisini blogda anmadığımız için haberini görünce şaşırdım. Daha önce kendisi hakkında uzun yazılar yazdık. Bu sezon takımdan gidecek ilk isim diye bana sorulduğunda ağzımdan ilk olarak Linderoth cevabı çıkıyordu. Birçok futbol otoritesinede sorduğumuzda bu cevabı alıyorduk. İlk senesinde geçirdiği kemik hastalığından sonra sezonu sakat tamamlamıştı ikinci senesinde yeni transfer gidi dedik sağlam üç maç oynayamadı. Şimdilerde ise yaptığı bu açıklamayla herkesi şoke etmiş durumda. Sakatlığının tamamen geçtiğini biliyorum ama bu sakatlığının yeniden nüksetmeyeceği anlamına gelmiyor. Çünkü sezon içinde bunu çok yaşadık. En son Kayserispor maçında kendisini gördük bu da son görüşümüz oldu. Sonrasında çıkan haberlerde sakatlığı devam ediyor, tedavi oluyor, ülkesine döndü, uzmanlara kendini göstertti gibi birçok haber okuduk.

Linderoth'un profesyonelliğine lafım yok. Sonuçta kendi istemiyor sakat olmak ama bu sakatlığına rağmen kalıyor tedavisini burada oluyor, futbola dönmek için çabalıyor. Linderoth'un sapasağlam olduğuna inansak inanın kalsın isteriz. Çünkü orta sahaya ondan daha iyi transfer olmayacaktır. Mehmet Topal, Ayhan ile birlikte önemli işler yapacaktır. Linderoth'un geçmişi ortada böylesine futbolcudan yararlanamadığımız için çok şanssızız. Düşünün Galatasaray'ı artık elinde Linderoth var ama iki sezondur forma giyemiyor. 

Kalıcıyım demesi şaşırtıcı. Ya sakatlığı tamamen iyileşti ve fayda sağlayacağına inanıyor yada adı kronik sakata çıktığı için kulüp bulamadı Galatasaray'ı bir yıl daha yolayım peşinde. Galatasaray ona her türlü desteği, imkanı sundu. Onu kazanmak için elinden geleni yaptı, büyük kumar oynadı onu bu sezonda kadroda tuttu. Linderoth gibi profesyonel futbolcular para kazanmak için herşeyi yaparlar. Sözleşmesinin gereğini mutlaka yerine getirtirler. İki sezon parasını mükemmel şekilde aldı. Bir yandan da Linderoth'a bakınca bunları yapacak futbolcu gibide durmuyor. Sahiden forma giymesini katkı vermesini istiyor insan. Ama sakatlığı ile ilgili hala uzman açıklaması gelmedi. 

Konuyu tekrar Lincoln'e bağlayarak kapatalım. Bak iki senedir yatan adam oynayacağım, katkı vereceğim diyor. Bir senedir tedavi oluyor üstelik bunu İstanbul'da sürdürüyor. Sen ise son maçı beklemeden kaçıp gidiyorsun, en ufak sakatlığını bahane ediyorsun. Önce Kewell'ı, Baros'u diyorduk ama bari Linderoth'u örnek al.

"Şampiyon Beşiktaş" Diyoruz

Şampiyonluk için açtığımız anket bugün itibariyle sona erdi. Beşiktaş oyların yarısını toplayarak ankette birinci sırayı aldı. Yani Sportif Cümleler takipçileri "Şampiyon Beşiktaş" dedi. Anketi çarşamba günkü Şampiyonlar Ligi Finalinden sonra açmıştık. 3 günde 22 katılım olmuş. Oyların 11 tanesi ligde de lider durumda bulunan Beşiktaş'a giderken 8 tanesi Trabzon'a 3 taneside Sivas'a gitmiş. Oranlara baktığımızda sırayla %50, %36 ve %13 olarak görüyoruz.

Şimdi yeni anketimize gelirsek. Malum 2008-2009 sezonu bu akşam sona eriyor. Sizce 4 büyüklerin hangi futbolcusunu seneye takımında kalmayacağını soruyoruz. Sizce Beşiktaş'lı Bobo mu? Fenerbahçe'li Carlos mu? Galatasaray'lı Lincoln mü? Trabzon'lu Song mu?

Son Bakış {TSL 34. Hafta}

Bir çok futbolsever için sıkıcı geçen sezon bu akşam 10 civarında nihayet son buluyor. Son haftaya lider olarak giren Beşiktaş büyük bir ihtimalle sezonu şampiyon olarak kapatacak. Avrupa kupalarına katılacak takımlar ve Kocaeli ile Hacettepe'nin ardından düşecek 3. takımda bu akşam belli olacak artık. Maçlara şöyle bir göz gezdirirsek;

Trabzonspor-Fenerbahçe; Trabzon'un mutlak suretle galip gelmesi gereken bir maç. Şampiyonluk umutlarını hala sürdürebilen ekiplerden biri olmasından ziyade Şampiyonlar Ligine katılmak içinde müthiş bir avantaj elde edebilir çünkü rakibi Sivasspor Galatasaray deplasmanında olacak. İki takımda da cezalı oyuncu bulunmazken Trabzon'da Yattara oynamayacak. Takım büyük ihtimal Alanzinho'nun etrafında kurulacak. Şampiyonluk yolunda gönlüm Trabzon'dan yana olduğu için inşallah Trabzon kazanır bu maçı diyorum. Dilerim akşam bol bol kolbastı izleriz.

Gençlerbirliği-Kayserispor; Düşmekten kurtulmaya çalışan 5 ekipten ilki Gençlerbirliği. Kayseri için lig bir kaç hafta önce bitmişti. Çünkü Avrupa kupalarına katılma gibi bir durumu yok. Ligden düşme gibi bir durumuda yok. Gençlerbirliği karşısına mecburiyetten çıkacak. Gençlerbirliği'ninse puan kaybına tahammülü yok. Ben Kayseri'nin maçı alacağını en azından beraberlik çıkaracağını düşünüyorum bu maçtan.

Antalyaspor-Ankaragücü; Antalya haftaya 37 puan ile 16. sırada girdi. Ankaragücü ise 39 puanla 12. Yenen kurtarır yenilen boğulur artık. Haftanın en önemli maçlarından biri şüphesiz bu maç. Antalya'da Musa ve Şenol, Ankaragücü'nde İlkem sarı kart cezalısı olduklarından bu maçta oynayamayacaklar. İki takımında rahat olmaması maçta sıkıntı yaratacak gibi dursada Antalya seyirci desteğinide arkasına alarak galip gelir.

Beşiktaş-Denizlispor; Geçen gün yazdığım yazıda Denizli'nin şampiyonlukların, liderliklerin bırakıldığı bir deplasman olduğunu Beşiktaş içinde kolay geçmeyeceğini yazmıştım. Şimdi görüyorumki Yusuf kart cezalısı olduğu için forma giyemeyecek. Yani Beşiktaş yedek kulübesinde kurtarıcı yok. Denizli'de eksik oyuncu bulunmuyor. Yusuf'un yokluğuna rağmen ben Beşiktaş'ın Denizli'de şampiyonluk turunu atacağını düşünüyorum.

Konyaspor-Ankaraspor; 35 puan ile 16. sırada bulunan ve haftaya düşme ekiplerinden birisi olarak giren Konya bu haftanın en sıkıntılı takımı. Karşısındaki rakip Ankaraspor ise ligin rahat ekiplerinden bir tanesi. Düşme gibi bir sıkıntısıda yok çıkma gibide bir sıkıntısı yok. Konya düşmemek için ne gerekiyorsa yapmayı planlıyor bu maçta. Ankaraspor'da Bilal sarı kart cezalısı durumda. Konya'da ise eksik yok. Konya bu maçı alıp ligde kalacak inşallah.

İstanbul Belediye-Bursaspor; Bursa'nın Avrupa kupalarına katılma umutları sürdüğü için bu maçta diğer maçlar gibi bu akşam 8'de başlayacak. Bursa'da eksik bulunmazken; Belediye'de Vinicius ve Marcin Kuş kart cezalısı oldukları için bu maçta forma giyemeyecekler. Abdullah Avcı'nın Belediye'nin başında çıktığı son maç olduğundan ve bilhassa İbrahim Akın'ın performansından dolayı ben Belediye'nin Bursa'ya kötü bir sürpriz yapacağını düşünüyorum.

Galatasaray-Sivasspor; Bu maç için ne umutlarımız vardı. Son maç Samiyen'de olsunki şampiyonluk turunu mabedimizde atalım diyorduk. Sezon başında hatta ilk yarının sonunda biri
gelip Sivas'la oynanacak son maçta Uefa için sahaya çıkacaksınız dese güler geçerdim galiba. Şimdiki durumumuz ise bundan ibaret. Eğer Sivas Samiyen'de galip gelirse bu sezon çektiğimiz bütün sıkıntılar 5'e katlanır. Sivas içinde durum bizimkinden farklı değil. Şampiyonluktan umutlarını büyük ölçüde kestiklerini söylemişti hafta içi başkanları. Artık hedefleri Şampiyonlar Ligiymiş. Kaybedenin yanacağı bir diğer maçta bu maç. Kazananı alkışlamak gerek her zaman ama Sivas kazanırsa bütün Galatasaray camiası kahrolur. Maçın bir diğer özelliği ise Bülent Korkmaz'ın son maçı olacak gibi durması. Oysa ne çok sevinmiştik geldiğinde, ne umutlar beslemiştik. Halada besliyoruz ama nerde taraftarda Kaptanın kendisini ispat etmesini bekleyecek sabır?

Bir kaç haftadır hep diyordum sıkıldık bitsede gitsek diye. Bitti gidiyoruz. Bir daha böyle bir sezon geçirmemek temennisiyle. Şampiyonu şimdiden kutluyorum. Düşecek takımlara önümüzdeki sezon Bank Asya'da, lige çıkan takımlara da Süper Ligde başarılar dilerim.

Galatasaray..Uefa..Zafer..Vefa(sızlık)..

Perşembe akşamı Galatasaray Ada'sında Uefa zaferinin 9. yıldönümünün kutlandığı bir gece tertip edildi. Efsane kadrodan geceye; Hakan Şükür, Gheorghe Hagi, Bülent Korkmaz, Okan Buruk, Arif Erdem, Kerem İnan, Ahmet Yıldırım, Suat Kaya, Emrah Eren, Mehmet Bölükbaşı, Faruk Atalay, Ümit Davala, Hakan Ünsal, Alper Tezcan ve Gürol Azer Müfit Erkasap ile Bülent Ünder katılırken kendilerine şilteleri verildi ve özel olarak hazırlanmış Galatasaray rozetleri takıldı. Gecede ayrıca futbol takımının kazandığı şampiyonluk, Uefa ve Süper kupalarıda sergilendi. Geceye dair bir ikide dedikodu vermek gerekirse; Fatih Akyel ve Emre Belözoğlu için plaket hazırlanmazken sezon sonunda gönderilmesine kesin gözüyle bakılan Hasan Şaş'ında geceye katılmamış olması dikkatlerden kaçmadı.

Adnan Polat ve Faruk Süren benim en sevdiğim ve en başarılı bulduğum Galatasaray yöneticileridir Galatasarayın 104 yıllık mazisine baktığımız zaman. Gecenin resmi benim için bu resimdir. Bakmayın Adnan Polat'ın bu sezon biraz sportif başarıdan uzak kaldığına vaktinde gerek Özhan Canaydın'ın gerekse Alp Yalman'ın başkanlıklarında futbol şube sorumlusuyken tam manası ile fırtınalar estiriyordu. Şimdi başarısız görünmesinin tek sebebi yanlış insanlarla çalışıyor olması. Neyse gelelim Adnan Polat'tan gecede dökülen incilere; ''Türk futbol tarihinin yeniden yazılışının 9. yıl dönümü. Bununla ilgili bir tezahürat da var, ben çok severim, 'Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray' diye. Dokuz yıl önce Galatasaray takımı, hiç yenilmeden UEFA Kupası'nı kazandı. Galatasaray olarak o gün Türk futbolunda çıtayı, rakiplerimizin ancak hayal edebileceği bir noktaya çıkardık. Dileğimiz, bu kupanın tekrar kazanılması ve Şampiyonlar Ligi'nde böyle bir başarının tekrarlanması. Bu başarıdan aldığımız ilhamla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Elde edilen başarı, uzun bir sürecin sonucuydu ve biz de yinelemek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu onuru dilerim tüm kulüpler yaşar.'' Çalışmalarımız sürüyor deniyor ama 2 senede 4 teknik direktör değiştirildi. Sezon sonunda yine değiştirilecek %90 ihtimal. Bu nasıl bir çalışma süreci anlayabilen beri gelsin. Neyse birde vefa olayıyla ilgili cümlesi vardı onunlada ilgili yazayımda noktalayalım artık yazıyı yoksa fena dallanacak konular. ''Arada yaşanan boşluk nedeniyle bazıları vefasızlık olarak nitelendirdi, ancak bu art niyetten değil, yaşanan yoğunluktan kaynaklandı'' İnsanların vefasızlık olarak niteledikleri bu şekilde bir araya gelinip kutlama yapılmamasından ziyade bu geceye gelen futbolcuların hiç birinin jübilesinin olmaması sanırım. Başarılı yada başarısız hepsi bir şekilde gönderildi. Hemde Hakan Şükür gibi Bülent Korkmaz gibi gerçekten efsaneleşmiş isimler kariyerlerinin zirvesinde futbolu bıraktırmaya zorlandılar.

Birde bu geceye dair yapılan yorumlar var. Galatasaray 10 senedir aynı şeyi kutlayıp duruyormuş. E daha iyisi yapıldıda kutlamadık mı? Tabiki kutlanacak tabiki anılacak kazanılan başarılar. 1996-2000 arasında kalan 4 senelik emeğin zirvesiydi Uefa Kupası aslında kutlanan tek bir kupanın alınmasından ziyade o 4 senelik emeğe saygı ama insanlar o kadar art niyetli hale geldi ki bunu bile nerelere çekebiliyorlar. Pes!

Trabzonspor'un İlk Transferleri

Galatasaray'a geri döneceği söylenen Ferhat Öztorun Trabzonspor'a transfer olduğu söyleniyor. Galatasaray'ın alt yapısından yetişen, 87 jenerasyonunun en önemli futbolcuları arasında gösterilen Ferhat Öztorun sezonun bitmesinin ardından 3 yıllık sözleşme imzalayacakmış. Kendisi zamanında Hakan Balta ile takas edilip Manisasspor'a gönderilmişti. O da bu sezon Bank Asya'da gösterdiği performansla büyük beğeni topladı. Sözleşmeside bittiği için Trabzonspor elini çabuk tuttu ve transferi gerçekleştirdi.

Ben Galatasaray'a geri dönmesini bekliyordum. Bütün çıkan haberlerde bu yöndeydi. Hakan Balta ile beraber sol kanatın değişilmez isimi olacaktı. Kendisi Volkan Yaman'ı 10 kere cebinden çıkarabilecek kalitede futbolcu. Çok genç yaşta Galatasaray'da forma şansıda buluyordu. Zaten takasta gönderilmesine anlam verememiştim. Tamam kiralık verirsin falanda böylesine yetenekli futbolculardan çabuk vazgeçmemek lazım. Alparslan Erdem'den de Galatasaray çok şeyler bekliyor buna güvenerek bu transferde harekete geçmediler sanırım. Yoksa Ferhat Galatasaray kendisini ısrarla isteseydi ilk tercihi yuvası olurdu.

Trabzonspor cephesinden bakarsak çok önemli transfer oldu onlar için. Böylesine genç ve yetenekli futbolcu uzun yıllar önemli işler yapar. Gerek sol bek zorunda kalırsan sol açık bile oynar. Hatta altyapı döneminde stoper oynamışlığıda vardır. Bek gibi bek diyebiliriz çakılı oynamaz ve için hem hücum hem savunma tarafını üstlenebilir. Trabzonspor'da sol tarafta Cale var onunla birlikte güzel rotasyon oluşturacaktır. Gerçi Galatasaray'da olduğu gibi Trabzonspor'da da ilk eksik sağ bek. O bölgeye transferide sanırım yeni hoca belli olunca gerçekleştirecekler.

Geçen sezonda çok istenen ama transferi son anda gerçekleşmeyen Zafer Yelen'de Trabzon'a geldi. Ferhat Öztorun ile birlikte Fenerbahçe maçını izledikten sonra sözleşme imzalayacaklar. Zafer'de genç yetenek ve büyük gelecek vaad ediyor. Orta sahada çok sağlam futbolcu. Trabzonspor'un belli dönemlerde orta saha zafiyetleri yaşadığını düşünürsek Zafer Yelen ilaç gibi gelecektir. Ayrıca o da genç futbolcu ve uzun yıllar Trabzonspor'a hizmet edecektir. Trabzonspor çok iyi transfer politikası çizmiş. Yetenekli genç futbolcuları şimdiden kadrolarına katmaya başladılar.

Kulislerde Şenol Güneş'in geri döneceği söyleniyor bunuda başarırlarsa önemli yol katederler. Fatih Tekke'de ayrılmak istiyor bakalım Trabzonspor'a geri dönecek mi.

Trabzonspor bu sezon güzel atılım yaptı bazı şeylerin temelini attılar. Şimdi bunun üzerine koyarak şampiyonluğa oynamak isteyeceklerdir. Daha güçlü futbolcularla gelecek sezona önemli işler başarmalarını bekliyorum.

29 Mayıs 2009 Cuma

"Ben Yalnız mıyım"

Fenerbahçe'de istenmeyen adam ilan edilerek Paris Saint Germain takımına kiralanan Mateja Kezman, Fransa'da da istenmeyen adam konumunda.Fransız takımıyla yolları ayırmak üzere olan Paul Le Guen, L'Equipe gazetesine Kezman ve Makelele ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.Le Guen, "Kezman'ın takıma transfer konusunu hiç konuşmadık. Alain Roche beni İstanbul'dan aradı ve transferden bahsetti. İstemediğim halde Kezman takımıma dahil edildi. Bu şekilde transfere sonuna kadar karşıyım ben" dedi.

Psv'de ortalığı kasıp kavurmuş, Mourinho'nun Chelsea'sine transfer olmuş Kezman'ın düştüğü hallere bakıpta üzülmemek elde değil. Atletico Madrid'den Fenerbahçe'ye 7.5 milyon euro'ya transfer olmuştu ve Türkiye tarihinin en büyük vurgunlarından birisi oldu bu. Fenerbahçe'de futboluyla değilde psikolojik sorunlarıyla boğuştu. Brezilya'lıların arkasında kaldı, kimse onu sevmedi beklenen futboluda gösteremeyince istenmeyen adam oldu. Onu göndermek için çok uğraşıldı ve bu sezon başında bunu başarabildiler. Kezman Fenerbahçe'de oynadığı dönemde benim aklımda kalacak en büyük olayı Semih'i arkasında yedek bırakıp onu kahraman yapmasıdır. Semih'in nöbetçi lakabını almasında Kezman'ın rolü büyük. Fenerbahçe'ye son kazığınıda sezon başı kampında attı. Deivid'i sakatlayıp 2-3 ay futbol oynayamamasını sağlamıştı. PSG'ye gitti Fransa'da birşeyler yapar dendi o da olmadı. Kezman için bütün yollar Sırbistan'ı göstermeye başladı. 30 yaşına geldi, Avrupa'da bir kariyer daha yapacağını düşünmüyorum. Yani patlama falan yapamaz ülkesinde emekliliğini bekler ancak.

Kezman Partizani havadaydı. Fenerbahçe'de oynadığı dönem ben Chelsea'li Kezman'ım imajını güzel verdi. İyi oynadığı maçlarda vardı ama genel olarak kötüydü. Bu sezon Güiza, ondan önce Kezman ben en çok Semih'e üzülüyorum yani. Şimdi Kezman yanlızları oynuyor, bütün yalnızlık şarkılarını ezberlemeye başladı. Partizani günler geride kaldı. Avrupa Yakası'nda Gaffur'un dediği gibi "ben yalnız mıyım" repliğini bol bol kullanacak. Ayrıca düşünmek içinde uzun süresi olacak. Nerede hata yaptı bu futbolcu, nasıl bu hale geldi. Yeteneklerine asla lafım yok mükemmel bir santrafordu ama psikoloji adamı yedi bitirdi. Anılar sinemasından bizlere kalan bir isim daha.

Tanrı Onu Olması Gereken Yere 20 Valizle Yolladı

Galatasaray'ın Brezilyalı futbolcusu Cassio Lincoln, ülkesine gitti. Galatasaray'da son dönemde yaşadığı sorunlarla gündeme gelen Brezilyalı futbolcu, sakatlığı bulunduğu gerekçesiyle kadroya girmezken, kız arkadaşıyla birlikte İstanbul'dan ayrıldı. Atatürk Havalimanı'nda Türk Hava Yolları (THY) kontuarında check-in işlemlerini yaptıran ve Frankfurt aktarmalı olarak Brezilya'ya giden Lincoln'ün, yanında 20 adet büyük valizin olması dikkat çekti. Valizlerin üzerinde Rio de Janeiro'ya yazılı olduğu görülürken, Lincoln, kız arkadaşı ile birlikte THY'nin 8541 sefer sayılı uçağıyla Frankfurt'a gitti. Bu arada, moralinin bozuk olduğu gözlenen Lincoln, fotoğraflarının çekilmesinden de rahatsızlık duyduğunu bildirdi. Diğer yandan, Galatasaray Futbol A.Ş. Genel Müdürü Adnan Sezgin, Lincoln'ün tatilini geçirmek üzere ülkesine gittiğini, başka bir gelişmenin olmadığını kaydetti.

Bir yıldız futbolcu daha hatırlamıyorumki bu kadar üstüne düşülsün, onu kazanmak için kırk takla atılsın hatta reklam filmleri çekilsin bunlara rağmen hala kazanılamasın. Lincoln kadar karakter sorunu yaşayan bir futbolcu daha görmedim. Blogda onun için yazmaktanda bıktım gerçekten. Aynı şeyleri tekrar yazmak durumundayım şimdi kulüpte en fazla parayı o kazanır ama hakkını vermez, bütün sezon öncesi kamplarına geç katılır geç katıldığı gibi nazire yapar, fotoğrafları meydana çıkar, disiplinsizliğin kitabını yazar, istediği zaman oynar istediği zaman oynamaz yeter be kardeşim. Üzerindeki forma numarasıda 10 üstelik. Galatasaray'da 10 numara kutsaldır herkes biliyor o formayı kimlerin giydiğini. Lincoln sadece Galatasaray'a değil Türk futboluna yakışmıyor. Hertha Berlin ile oynanan maçtan sonra Sergen Yalçın Lincoln için kendini yeniden Bundesliga'ya atmak için böyle performans göstermişti demişti. Çok gülmüştüm aslında buna şimdi anlıyorumki Sergen çok haklıymış. Schalke'den iyi teklif alıyor ne olur satalım. Gitsin Kuranyi ile müthiş ikili olsunlar saha içinde futbollarıyla, saha dışında perküsyon şovlarıyla izleyenleri mest etsinler ama Galatasaray'dan uzak dursun bu adam. Adnan Sezgin'in açıklamasıda ilginç ayrıca tatil için gitti diyor. Deme işte bunu bir daha dönmeyecek de rahatlat hepimizi. Bakın bir profesyonelsizlik örneği daha sakat falan değil o hikaye sezonun son maçı var takımın Avrupa hedefi var Lincoln nerede. Niye gitmesine göz yumuluyor. Kewell sakat sakat oynayacak o maçta neden o gitmek istiyorum gibi birşeyler demiyor. 

Bu forma kutsaldır ve hak eden futbolcular giymelidir. Lincoln benim için yıldız falan olmadığı gibi karakter yoksunudur. Profesyonel falan kesinlikle değildir bu adamın dini imanı paradır. Kafası nerede rahatsa gider orada tatilini yapar. Çocukluk yaşantısını bilmiyorum ama bu adamın sorunları var. Gittiği her takımda iki sene rahat duramayan bir futbolcu. Bu yazı umarım Lincoln hakkında yazdığım son yazı olur. Aklıma geldi yine iyi oynadığı dönemde kendini Messi ve C.Ronaldo ile bir tutan, elli maç yattıktan sonra Gençlerbirliği karşısında birşeyler yapınca Ankara takımlarına acımıyor tarzı şeyler yazdıran Hint farikirinden başka birşey değil bu futbolcu. Bir insana böylesine yetenekler verilipte ancak bu kadar kötü kullanabilir bunları. Haberde yazıyor moralide çok bozukmuş neden bozuk acaba. Paranı tıkır tıkır alıyorsun, gelmeden önce öyle bir sözleşme yapmışsınki ekonomist dergilerine kapak olmuşsun. Yediğin önünde yemediğin arkadanda üstelik anlamadığım şekilde bazı taraftarlar hala arkanda. Yazık şu geçen iki seneye, yazık sana verilen bunca emeğe. Kalli'nin Lincoln politikası haklıymış yani geçen sezon boşuna kötüledik adamı. Bülent Korkmaz'ın da Lincoln tutumu son derece haklı boşuna kötülemesin insanlar Bülent Korkmaz'ı Lincoln tutumundan dolayı. 

Umarım takımda kalmazda kalırsa eğer kamp dönemine doğru çıkar yine haberleri. Arkadaşları ile toplanmışlar perküsyonun dibine vuruyorlar. Tabi bu arada diğer futbolcular koşturuyor 40 derece sıcakta. Ama bu Lincoln onlardan çok daha fazla kazanıyor. Lincoln konusu üniversitelerde okutulacak bir konu haline geldi bu yüzden ne yazsak boş artık. Barış Manço'nun Zehra diye şarkısı vardı tam bu durumu uyuyor yani. 2 senedirde çok çalışıyor zaten tatile ihtiyacı var. Kolay değil çuvalla parayı götürüp onu harcamaya çalışmak.

Premier Lig'den İnciler

Fabregas yaptığı açıklamalarda Barcelona'yı göklere çıkarmış. Onların Dünyanın en iyi takımı olduğunu söyleyip orada futbol oynamanın bir hayal olduğunu dile getirmiş. Fabregas günümüz orta saha tanımının sözlük anlamıdır. Gerçi Xavi, Iniesta gibi futbolcularda başta geliyor ama bu iki futbolcu gibi hem hücum hem defans hattını inanılmaz yapan, Arsenal'in taşıyıcı güçlerinden. Barcelona altyapısından 5 milyon euro karşılığında zamanında Arsenal'e transfer olmuştu. Barcelona bu paraya bu adamı nasıl bıraktı tartışılır tabiki bu. Düşünsenize Fabregas'ın Barcelona'nın elinde olduğunu. Xavi, Iniesta, Fabregas orta sahasını. İspanya Milli Takımının yüzde 80 gücünü böylece ellerinde tutmuş olurlar. Zaten eksik noktalara yok gibi böyle bir transferlede daha da yenilmez olabilirlerdi. 22 yaşında Fabregas önünde uzun bir gelecek var. Arsenal'in 2-3 sene sonra bomba gibi geldiği kadronunda önemli bir parçası. Ayrıca bu yaşta Arsenal'de takım kaptanlığıda yapıyor. 

Chelsea'de şimdiden transfer çalışmalarına başlamış durumda. Bu sezon Scolari'den sonra Hiddink'le müthiş hava yakaladılar ve Barcelona'yı en çok zorlayan takım görüntüsünü çizdiler. Ellerinde zaten müthiş kadro vardı ama Hiddink onları doğru yola soktu. Hiddink yarım dönem için teklifi kabul etmişti ama transferlerde falan danışman olmayı kabul etti. Bunun neticesinde Zhirkov transferi gerçekleşmek üzere. Rus Milli Takımında da Zhirkov Hiddink'in vazgeçilmezi durumundaydı. Dünyanın bence en iyi sol kanat futbolcularından birisi. Arshavin'le birlikte büyük atılım yaptılar ve herkesin konuştuğu isimler arasına girmeyi başardılar. Önce Arshavin transferini sağladı şimdide Zhirkov. Rusya'nın Messi'si olarak kabul ediliyor inanılmaz hücumcu bir futbolcu. Chelsea'de önemli işler yapacaktır. 18.6 milyon sterlinde bonservis bedeli. Abramovich'de işin içinde olunca bu transferin gerçekleşmemesi söz konusu bile değil. Kendisinin CSKA Moskova ile bağlarınıda biliyoruz. Kendi takımında da ayrıca Rus futbolcu görmeyi herkesten çok isteyecektir.

Juninho Galatasaray Haberleri Yine Çıktı

Galatasaray yönetimi, iki yıl önce sarıkırmızılı kulübün kapısından dönen Juninho ile yeniden görüşme kararı aldı. Sarı-kırmızılılar, Brezilyalı yıldızla büyük ölçüde anlaşmışken transfer son anda suya düşünce Lincoln'ü kadrolarına katmışlardı. İki yıllık süreçte Lincoln'den istediği verimi alamayan sarı-kırmızılılarda, eski gözağrıları Juninho yeniden gündeme geldi. 34 yaşını 4 ay önce bitiren (Doğum tarihi 30 Ocak 1975) Juninho, 2001'de geldiği Olympique Lyon'da 7 lig şampiyonluğu gördü; resmi maçlarda 100 gole ulaştı. 39 resmi maçta 11 gol kaydettiği 2008-09 sezonu sonunda bir yıllık sözleşmesi daha olmasına rağmen kulüp başkanı Aulas, Juninho'nun ayrılmasına izin verdiklerini açıkladı.

İki sezon önce Galatasaray gündemine geldiğinde bayağı heyecanlanmıştım. O zamanlar 32 yaşında olmasına rağmen Lyon'da yaptıkları, frikikleri, kalitesi falan müthiş iş yapabilirdi. En az 3 sezon üst düzey verim alabilirdik. Hatta Canaydın'ın açıklamasına göre her konuda anlaşmıştık ama derbide çıkan olaylar nedeniyle kabul etmemişti. Gerçi Canaydın'a kalsa Morientes'in falanda uçak bileti hazırdı ama neyse. Lincoln transfer edildi o 28 yaşındaydı beklentiler büyüktü olmadı. Lincoln bu sezon yolcu diyebiliriz. Juninho şu aşamada 34 yaşında ve futbolunun sonbaharında bile değil. Oynayacağı bir sezon var ondan sonra futbola devam etmesi bile yanlış. Katar kıvamına geldi diyebilirim onun için. Bu sezon izledik Lyon'da frikikleri dışında bir marifeti kalmadı. Tempolu futbola yaşı itibariyle ayak uyduramıyor, eski 10 numaralar gibi oynuyor ve mücadele gücüde fazla kalmadı. Aslında eski zamanları olsa müthiş futbolcuydu bu zamanların oyun kurucu tarifini o zamanlar yazıyordu diyebilirim. 2 sezon önce alabilseydik büyük transferdi ama şimdi yararı olmaz. Bonservisi falan yok, büyük tecrübe, futbolun kitabını yazar kabul ediyorum ama bu transfer haberinin gerçek olduğunada ihtimal vermiyorum.

Manchester Kupayı Neden Kaybetti

Şampiyonlar Ligi Finalini konuşamadık dün pek buralarda değildim. Aklımdan geçenler içimde kalmasın bir kaç cümle yazayım finale dair dedim. Şimdi öncelikle Barcelona neden kazandı değil Manchester neden kaybetti oldu yazının başlığı. Çünkü bence bu galibiyet Barcelona'nın galibiyetinden çok Manchester'ın mağlubiyeti oldu. Peki neden?

Öncelikle Ferguson gibi kurt diye tanımlayabileceğimiz bir teknik adamın nasıl bu kadar basit bir hataya düştüğünü anlayamıyorum. Fletcher bir önceki maçta gördüğü kart ile cezalı duruma gelmiş ve Barcelona takımının en iyi yeri orta sahasının göbeği. Xavi & Iniesta ikilisinin ne kadar başarılı, olduğunu ne kadar sağlam defans yaptığını, nasıl toplar dağıttığını her maçta ama her maçta görüyoruz. Senin takımının o mevkisinin en önemli adamı cezalı yok oraya takviye yapcağına gidip forvete takviye yapıyorsun. Aslında Barcelona'nın defansif tarafının demirbaşlarından Alves ve Abidal'in oynayamıyor olması sebebiyle yapmış olabilir bunu ki ilk golü yiyene kadarda gayet iyiydi. Fakat o gol takımı tam manasıyla darmaduman etti. Manchester gibi her sene final oynamaya alışmış bir takımının böyle amatörce oyundan düşmesine anlam veremiyorum. Bu kuvvetle muhtemel bir motivasyon eksikliği zaten bu yüzden Ferguson bu maçın katili benim gözümde.

Birde Messi-Ronaldo çekişmesi vardı. İki futbolcuda maçtan önce yaptıkları açıklamalarda birbirlerine saygı duyduklarını söylediler. Messi gerçekten çok kaliteli bir futbolcu. Futbol güç ve zekanın birleşiminin bir eseri. Messi'nin kemiklerinde bir problem varmış küçükken 11 yaşında Barcelona alt yapısına kazandırılmış bu büyüme bozukluğuna rağmen inanılmaz bir gelişme göstermiş. Messi gerçekten bir azim ve gelişme örneği. İnanılmaz bir futbol kumaşı var. Birde duruşuyla falan çok doğru bir örnek sadece futbolcu adaylarına değil bütün gençlere. Ronaldo ile siyahla beyaz gibiler karakter olarak. Futbollarına gelince; ben kendi adıma Ronaldo'nun Messi'ye nazaran bir tık ilerde olduğunu düşünüyorum. Çünkü daha komplike bir oyuncu, orta sahanın her yerinde artı forvette oynayabiliyor, müthiş frikikleri var. Fakat Messi Ronaldo'ya nazaran daha genç yani kendini geliştirmeye devam ederse Ronaldo'nun önüne geçmesi çok zor değil. Bu sene ikili arasındaki çekişme kafa kafaya durumuna geldi. Messi Şampiyonlar Ligi'nin gol kralı olarak durumu eşitledi. Bakalım seneye bu iki futbolcuyu karşı karşıya oynarken görebilecek miyiz?

Son olarak Josep Guardiola içinde birşeyler söylemek gerekirse; gerçekten bütün genç teknik direktörlerin olmak istediği yerde şu anda. İlk sezonunda mükemmel bir işe imza atarak üçleme yaptı. Kral kupası, şampiyonluk ve Avrupa'nın en büyüğü olmak.. Tamam enfes bir takımla çalışıyor ama bu takımın başında olmanında bir ağırlığı illaki vardır. En büyük tebrik ona ait. Maç sonu açıklamalarında da Maldini için çok güzel şeyler söyleyen bu adam sevilmez sayılmazda ne yapılır? Velhasıl kelam maçı Ferguson'un da dediği gibi "iyi oynayan takım kazandı". Tebrikler Barcelona, tebrikler Messi, tebrikler Guardiola..

Her Veda mı Buruk Olur?

Galatasaray'da zincirden kopan son zayıf halka malesef Hasan Şaş oldu. Uefa kadrosunda yer alan, sarı kırmızı efsanelerden biri olan, 2002 Dünya Kupasında Brezilya'ya attığı ilk gol ile bütün ülkeyi sevince boğan Hasan Şaş'ta sepet havasına tutulan futbolculardan biri artık. Sen 11 sene bu formayı giy 500 maça çık çeşitli organizasyonlarda 12 tane kupa kaldır sonra bunlar hiç olmamış gibi hadi güle güle denilsin. Takımım diye demiyorum ama bu konuda gerçekten çok yanlış işler yapılıyor. Tamam Dünya Kupasından sonra müthiş bir dağılma içine gitti Hasan Şaş ve bir dahada toparlanamadı kabul yani yönetim onu gönderme kararı aldı oda sütten çıkmış ak kaşık değil. Ama sadece Hasan'a özel bir durum değil ki bu. Galatasaray o kadrodan hangi futbolcuya jübile yapabilmiş? Bülent Korkmaz, Arif Erdem, Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Ergün Penbe, Okan Buruk şimdi en sonda Hasan Şaş. Böyle olmaz bu kadar âh alınmaz. Yanlış, yakışmıyor gerçekten. Tugay Kerimoğlu şüphesiz bu isimlerden en şanslısı. Gerçi insan kendi şansını kendisi yaratıyor. Tugay o kadar başarılı oldu ki geçen hafta binlerce taraftar onu uğurladı. Allah her futbolcuya öyle veda nasip etsin. Sanırım önemli olan doğru yaşamayı becerebilmek. Yinede verdiği her emekten ötürü ben kendi adıma Hasan'a teşekkür ediyorum. Onun gibi hırslısı gelmedi gelmeyecek.

Bu Yaz Real Madrid'i Çok Konuşacağız

İspanyol spor basını, Real Madrid'te kulüp başkanı seçilmesine kesin gözüyle bakılan Florentino Perez'in, Villarreal'i çalıştıran Manuel Pellegrini'yi teknik direktör olarak göreve getireceğini iddia etti. AS gazetesi ve Cadenaser radyosu, seçimlere tek aday olarak katılması halinde Perez'in 1 Haziran tarihinde resmen kulüp başkanı olacağını belirterek, 2 Haziranda Pellegrini'yi yeni teknik direktör olarak tanıtacağını savundu. Perez'in Şilili teknik adam ile anlaştığı iddia edilirken, Pellegrini'nin 1 yıllık daha sözleşmesi olmasına ve ayrılması halinde 3 milyon Avro'luk tazminat ödemesi şartı bulunmasına rağmen, Villareal Kulübü Başkanı Fernando Roig'den büyük bir kulüpten teklif alması halinde sorunsuz ayrılma sözü aldığı ileri sürüldü. Cadenaser ayrıca, Milan'ın Brezilyalı futbolcusu Kaka'nın gelecek hafta resmen Real Madrid'e transfer olabileceğini, ayrıca transfer listesinde Cristiano Ronaldo (Manchester United), Silva, Villa (Valencia) ve Xabi Alonso'nun (Liverpool) olduğunu belirtti.

Son zamanlarda farketmişsinizdir çok sık Real Madrid'i yazmaya başladık. Yazmayalımda ne yapalım Florentino Perez iş başındaysa mecbur gündemi oluşturuyor. Bu sezon Real Madrid bekleneni veremediği gibi Barcelona'nın çok uzağında kaldı. Hele kendi evinde rakibinden 6 gol yemesi kabul edilemez. Bu yüzden Perez başkan olması kesin gibi ama yinede icraatlarını seçilmeden yapmaya başlıyor. Kaka'nın transferinin bittiği söyleniyor. Bu transfer gerçekleşirse ilk atılımlarını yapmış olacaklar. Cristiano Ronaldo isimi 2 senedir Real Madrid'le çok geçiyor ve Ronaldo ne kadar kalmak istiyorum falan desede gönlünün Real Madrid'de olduğunu herkes biliyor. Son olarakda zaten kalmak için kararsızım diyerek tutumunu belli etmişti. Bu transferin kesinlikle gerçekleşeceğine inanıyorum. Ayrıca Valencia mali açıdan çok zor durumda. Bu sezon potansiyelli kadrolarına rağmen isteneni onlarda veremedi artık bu krizden dolayı bazı teklifleri reddemeyecek durumdalar. Silva ve Villa transferlerininde gerçekleşmesi olası. Son olarak Xabi Alonso yeni gözdeleri gibi duruyor. 

Perez bu sefer transferde akıllı davranıyor. İspanya Milli Takımının belli çatısı Barcelona'da, diğer yarısınıda Real Madrid kendine bağlamak istiyor. Silva, Villa ve Xabi Alonso transferleri bu yüzden çok önemli. Messi markasına karşında C.Ronaldo ve Kaka hamlelerini yapmayı planlıyorlar. Perez eskiden her sene bir yıldız alırdı ama bu sefer bütün yıldızları bir anda almak peşinde.

Manuel Pellegrini 5 yıldır Villareal'in başında ve bu sürede önemli başarılara imza attı. Villareal'e bir istikrar yakalattı, onları üst sıralara oynayan bir takım haline getirdi. Güney Amerika'dan genelde futbolcular getirilir ama teknik adam olarak bu düzeni zamanında yıkmıştı. Perez büyük hocaların peşinde çok koştu. Önce Wenger sonra Ancelotti sonrada Mourinho. Hepsinden umduğunu bulamayınca Pellegrini'yi buldu. İspanya futbolunu ezbere bilen önemli işler yapabilecek bir hoca. Yalnız Perez kendine kurulu düzen kurarsa yine başarısız olacaktır. Futbol şubesini organize çalışabilecek bir kurum haline getirmeli. Her işe karışmamalı geçmişteki hatalarını asla yapmamalı.

28 Mayıs 2009 Perşembe

Fenerbahçe'de Operasyon Başladı

Fenerbahçe yönetimi, yabancı transferi için teknik direktör seçimini yapmayı bekliyor. Avrupa'nın önde gelen teknik adamları ile temasta olan sarı lacivertliler, geçtiğimiz sezon olduğu gibi transferlerle güçlendirilmiş kadroyu teknik adama teslim etmek yerine en azından yabancı transferini yeni gelecek çalıştırıcıya bırakmayı planlıyor. Edu, Deivid, Josico ve Maldonado ile yollarını ayıracak olan yönetim sadece Sivassporlu Bilica ile anlaşırken, boşta kalan kontejanı hocanın tercihlerine ayırma kararı aldı. Fenerbahçe'nin yıldız ismi Roberto Carlos, Fluminense'yle görüştüğünü açıkladı. ESPN Brezilya televizyonuna açıklamalarda bulunan Roberto Carlos, "Fluminense meselesi bir realite, başka kulüplerle de temaslar var; ama özellikle de Fluminense'yle olanlar ciddi. Ancak bu konuyu Fenerbahçe'yle de konuşlmalıyım. Türkiye'de mutluyum" cümlelerini kullandı. Yurtiçinde transfer çalışmalarını sürdüren sarı lacivertliler, son dönemin en gözde isimleri Manisasporlu Güven Varol ve Ufuk Ceylan'ı da listesine aldı. İki gündür İstanbul'da bulunan Manisaspor Başkanı Kenan Yaralı ile görüşen yöneticiler, pazarlıklara başladı. Manisaspor Başkanı Kenan Yaralı'nın büyük kulüplerin tamamının talip olduğu, Güven ve Ufuk'u birlikte satmak istediği ve oyuncu takasına yanaşmadığı ise gelen haberler arasında.

Bu sezon gelen büyük başarısızlıkların ardından uzun yıllar sonra ilk defa Aziz Yıldırım'a muhalefet ortaya çıkmıştı. Buna rağmen Aziz Yıldırım seçimi kazandı ve büyük seçim vaadleri verdi. Bunları gerçekleştirmek içinde ellerinden geleni yapacaklarını söylemişti. Sezonun bitmesinden sonra Aragones ile derhal yollar ayrılacak ve transfer çalışmaları başlayacak. Hoca konusuda çok önemli. Aragones ile çok yalnış seçim yapmışlardı bu yüzden bunu unutturmak isteyecekler. Ben kariyerli yabancı getirmelerini bekliyorum. Paradan asla kaçmayacaklardır. Sonrasında haliyle transfer dönemi başlayacak. Deivid'in sözleşmesi yenilenmesine rağmen yollar ayrılacak, Edu sakat olduğu için gönderilecek, Josico ve Maldonado'da beklentileri karşılayamadığı için gönderilecek. Roberto Carlos'da ayrılmak istiyor onun durumu belirsiz. Ben olsam onuda yollarım 36 yaşındaki bir bek daha sana ne verebilir. İlk transferlerini Bilica'yı alarak gerçekleştirdiler. Lugano'yu kadroda tutabilirlerse onunla birlikte ligin en dominant iki stoperine sahip olacaklar. Bu yüzden isabetli transfer o. Kadroda gidecek birçok Türk futbolcu var ve yerleride dolması gerekiyor. Türkiye'nin birçok yıldız futbolcusunada talip olmalarını bekliyorum. Fenerbahçe açısından çok hareketli bir transfer dönemi yaşayacağız.

Aziz Yıldırım ayrıca başarılı olmak için hocanında işine karışacaklarını söyledi. Verilen sözlerinde mutlaka tutulacağını belirtti. Çok hırslı bu konuda bu yüzden beklentiler büyük. Bence sportif direktör olayınada girmeleri lazım ve Rıdvan Dilmen'i bu göreve getirmeliler. Bu sayede büyük fayda sağlarlar.

İngiltere'ye Tuncay'dan Sonra İkinci Kutsal Ruh

Avrupa Ligi'ne katılma şansını ligin son haftasına bırakan Galatasaray'da, yönetim bir yandan yeni sezonun hazırlıklarına başlarken, futbolculara transfer teklifleri de gelmeye başladı. Galatasaray'ın genç yeteneği Arda Turan, bu konuda başı çeken isim olurken, Premier Lig ekiplerinden Everton yıldız futbolcuya talip oldu. Everton menajeri David Moyes'in, Arda'yı yeni sezonda takımında görmek konusunda ısrarcı olduğu öğrenildi. Arda Turan da Ada'da oynamaya sıcak bakıyor. İki kulübün anlaşması durumunda, genç oyuncunun önümüzdeki yıl Premier Lig'de oynaması bekleniyor.

Arda Turan'ı çok sevsemde, onun futboluna hayran olsamda, içimde bir yerlerde keşke futbol hayatı boyunca Galatasaray'da oynasa desemde Arda'nın gelişimi açısından bu transfer çok önemli. 32 yaşında Tugay İngiltere'ye gitti ve futbolunu nasıl değiştirdi gördük veya Tuncay'ı gördük. Buradan oraya taşıdığı özellikleri yanında futbolunu inanılmaz geliştirdi. Arda şu an en yetenekli Türk futbolcusu konumunda. Hatta gelmiş geçmiş en iyi Türk futbolcusu olma kapasitesine fazlasıyla sahip. 22 yaşında ama Türkiye'de inanılmaz olgunluk kazandı. Arda Turan birgün mutlaka Avrupa'ya gidecek bunun önüne geçemeyiz. Değerini yeterince arttırdı mı bunu bilmiyorum. Yönetim bu sezonu unutturmak için Arda'yı bir sene daha takımda tutacaktır. Bu yüzden bu transferin şu aşamada gerçekleşeceğine inanmıyorum. Gelecek sezonun sonunda Dünya Kupası'da var bu tip futbolcular en çok bu turnuvalarda değerlenirler. Türkiye'nin Dünya Kupası'na gitmeside çok önemli.

Arda Turan'da hala geliştirmesi gereken, eksik özellikler var. Bunuda en iyi İngiltere'de yapacaktır. Bütün Dünya ligleri içinde Arda'ya en çok İngiltere liginin futbolu uyuyor gibi görünüyor. Çünkü Arda hırslı ve mücadeleci futbolu seviyor. Böyle kendini takımına veren futbolcularda İngiltere'de çok tutuluyor. Everton onun için yeterince büyük takım olmayabilir ama bu tip takımlarlada 1-2 sene o lige alışıp çok daha büyük takıma transfer olabilir. Gönül ister buradan direk Arsenal'e, Chelsea'ye, Liverpool'a falan gitsin. Arda teknik ve çevik futbolcu. Bu sezon pas olayını ve defansını müthiş geliştirdi. Tek eksiği yeterince hızlı olmaması ve şutunun zayıf olması. Yalnız azmi ve çalışkanlığı ilede bunları kapatıyor. Bana kalırsa Arda Turan'ı gelecek sezon son kez izleyeceğiz. 20 milyon euro gibi bir fiyatada transferi gerçekleşecektir.

Kutsal Ruh Tuncay'ın Akıbeti

Middlesbrough'un küme düşmesinin ardından Tuncay Şanlı'nın akıbeti merak konusu oldu. Middlesbrough'da sanki dini simge gibi yakıştırmalar yapılan ve çok sevilen Tuncay takımından kesin olarak ayrılıyor. Takımı küme düştüğü için Tuncay'ı o takımda tutmak zaten zordu. Kariyerini düşünmek zorunda ve İngiltere'de daha üst sıralarda oynayan takımda oynamayı kesinlikle hak ediyor. Menajer Garreth Southgate'in sezon sonuna doğru yaptığı "Küme düşersek Tuncay ve Downing gibi futbolcuları elimizde tutamayız" açıklamasının ardından Tuncay'ın gelecek sezon hangi takımın formasını giyeceği merak konusu oldu. Tuncay ve Downing bu sezon Middlesbrough'nun ligde kalması için ellerinden geleni yaptılar ama başaramadılar. Tuncay Şanlı şimdiden transfer piyasasını hareketlendirmeyi başardı ve Tottenham ile ismi anılıyor. Robbie Keane, Jermaine Defoe, Luka Modric ve Roman Pavluychenko gibi yıldız isimler Tottenham'ın kadrosunda bulunuyor. Tottenham bu sezona büyük beklentilerle girmesine rağmen isteneni bir türlü veremediler. Bu yüzden gelecek sezona daha güçlü biçimde girmek istiyorlar. Küme düşen Middlesbrough ve Newcastle gibi takımların elinde transfer piyasasını canlandıracak futbolcular bulunuyor. 

Tuncay Şanlı'yı bonservissiz şekilde Middlesbrough kadrosuna katmıştı. Bu yüzden istenen bonservis bedeli merakla bekleniyor. Middlesbrough bu transferden bir yandan kar yapacak ama ligden düştükleri içinde önceleri konuşulan süper bonservis bedelini mecburen isteyemeyecekler. Blackburn'de Tugay'dan sonra Tuncay'ı çok istiyor. Tugay'da Tuncay ile ilgili açıklamalar yapmıştı. Yalnız Tuncay Tottenham fikrine daha sıcak bakmaya başladı. Akıbetini herkes gibi bizlerde merakla bekliyoruz. 

Fatih Terim Ekrem Dağ'ı Görmeli

Beşiktaş forması altında ortaya koyduğu başarılı performansla dikkatleri üzerine çeken Ekrem Dağ, Avusturya Milli Takımı aday kadrosuna çağrıldı. Özellikle teknik direktör Mustafa Denizli'nin takımın başına geçmesinin ardından, başarı grafiği yükselen Ekrem, Avusturya Milli Takımı Teknik Direktörü Dietmar Constantini'nin de dikkatini çekti. Siyah-beyazlı oyuncu, Constantini tarafından, Avusturya'nın 6 Haziran'da Belgrad'da Sırbistan ile yapacağı maç için kadroya davet edildi.

Bu sezonun flaş futbolcularından olan Ekrem Dağ'ı elimizden kaçırmak üzereyiz. Avusturya doğumlu olmasına rağmen henüz Milli Takım'da oynamayan ve ilk tercihim Türkiye diyen Ekrem Avusturya'yı seçmek üzere. Ekrem Dağ tipik kanat oyuncusu. Bakınca ekstra özellikleri yok müthiş futbolcu gibi durmuyor ama her takımın onun gibi futbolcuya ihtiyacı var. Sağ bek, sol bek, sağ açık, sağ açık oynayabiliyor oynadığında da formasının hakkını sonuna kadar veriyor. Milli Takım'da da kanat sorunları oluyordu biz bu açığı Ekrem Dağ ile kapatmadık. İspanya maçlarının kadrosunda olmalıydı bence. Hadi o geçti diyelim Haziran ayında kadroya mutlaka davet edilmeli. Bu performansı Avusturya keşfetti ve bu oyuncu elimizden kaçmak üzere. Buradan Fatih Terim Ekrem Dağ'ı gör diyorum.

Beşiktaş'ın şampiyonluğunda kilit rol oynadı. Beşiktaş'ın x faktörü kim deseler bana Ekrem Dağ'ı gösteririm. Yama futbolcu kendisi bütün açıkları kapatıyor, birçok bölgede başarıyla oynuyor. Galatasaray maçında sol açıktı, Fenerbahçe kupa finalinde önce sol bek sonra sağ bekti. Sezon içinde yine büyük değişimler gösterdi. Sezon başında transfer edilirken ne yapacaklar bu adamı diyordum ama şimdi sözümü geri alıyorum. 

Beyin Fırtınası {Şampiyonlar Ligine Kim Gider?}

Süper Lig oynanan futbollarla olmasada hala çözülmemiş düğümler olması hasebiyle adına yakışır bir heyecanla dolu dizgin devam etmekte. Bu hafta son artık ama ne şampiyon belli ne gidecekler henüz. Şampiyonlar ligine katılacak 2 takım için 3 aday bulunuyor şu anda. Biraz beyin fırtınası yapalım takımların şansı açısından bakalım hangi sonuca varacağız.


Beşiktaş; Son haftaya girerken 68 puan ve 29 averaj ile ligin lideri konumunda. Bir mucize olmazsa Şampiyonlar Ligine gidecek iki takımdan birisi olacak. Son hafta Denizlispor'la Denizli'de oynayacak maçını. Denizli 38 puan ile 14 puanda ve ligde kalmayı garantiledi. Yani çok rahat çıkacak maça hani gazozuna maç diyoruz ya o tarz bir maç olacak Denizli için. Bu Beşiktaş için avantaj gibi görünsede orası Denizli garanti diye gidilip ne şampiyonluklar bırakıldı orada bilenler iyi bilir. Eğer Beşiktaş Denizli'ye yenilmezse Şampiyonlar Ligine her türlü gider.



Sivasspor; 66 puan ve 27 averaj ile ligin ikincisi konumunda bulunuyor. Ve bence 3 takımdan işi en zor olan takım Sivas. Çünkü son maçı Galatasaray ile hemde Samiyen'de. Tamam Galatasaray'da işler iyi gitmiyor olabilir ama geçtiğimiz haftaki Beşiktaş maçında gördük ki Galatasaray eğer isterse lidere karşı bile tek kale oynayabilir. Bu maçın Samiyen'de bu sezon oynanan son maç olması ve bilhassa bir çok futbolcuyla birlikte malesef Bülent Korkmaz içinde son maç gibi duruyor olması takımı ekstra bir motivasyona sokar ve Galatasaray galip gelir gibi geliyor bana. Tabi bu bakış açısının sebebi objektif olmayışımda olabilir ama durum bu yani.


Trabzonspor; İşte tam bu noktada yani Galatasaray Sivas'ı yenerse devreye Trabzonspor giriyor. Trabzon 65 puan ve 21 averaj ile ligde 3. sırada. Son maçı ise iddiası kalmamış Fenerbahçe ile oynuyor. Fenerbahçe Beşiktaş'ın çok büyük ihtimal şampiyonlar ligine katılacak olmasıyla Fortis Türkiye Kupasında final oynadığı için yeni Uefa'ya yani Avrupa Ligi'ne katılmaya hak kazandı. Yani Denizli için Beşiktaş maçı ne kadar gazozunaysa Fenerbahçe içinde Trabzon maçı o seviyede. Birde bu üç takıma baktığımızda en iyi futbolu Trabzon oynuyor. Futbol eğer neticeyse yani skorsa Trabzon bir kaç haftadır her maçta en az 3 gol atıyor ki bu mükemmel bir istatistik.

Gelelim fasulyenin faydalarına; Trabzon Fener'i yenmeyi başarırsa ki bu hiç zor değil onlar için işler kızışacak. Hele birde Beşiktaş Denizli'ye yenilirse buyrun cenaze namazına. İşte o zaman ikili, üçlü averajlar devreye girer. Yazıya Şampiyonlar Ligi ile başladık ama düşününce şampiyonlukta garanti değil kimse kusura bakmasın. Denizli'nin bu konudaki sabıkasını unutmak ne mümkün. "Saat kaç?" muhabbeti Denizli'den çıktı nede olsa. Yani lig bildiğiniz, bildiğimiz gibi. Nasıl başladıysa öyle devam ediyor. Kötü futbol, müthiş heyecan, düğüm düğüm üstüne..

Williams Dışlandı


Formula'da bütçe sınırlaması ile ilgili tartışmalar bir yandan büyüyedursun takımlarda kendi içlerinde ikiye bölünmeye başladılar. Bugün gelen haberlere göre Willams takımı bütçe sınırlamasının kendileri için sıkıntı yaratmayacağını ve bütçe sınırlamasına karşı olmadıklarını açıkladılar. Bunun üzerine Formula Takımlar Birliği FOTA; Williams takımını tam tabirle afaroz etti. Takımının FOTA üyeliğinin askıya alınmasının ardından amiyane tabirle yan çizen Frank Williams; "Ancak gösterilen tepkiyi anlayabiliyoruz. Yine de bizim tek işimiz Formula 1 ve çalışanlarımıza karşı gelecek yıl da yarışlara katılma sorumluluğumuz var" derken FIA ile imzaladığı yasal bir sözleşme gereği 2012 yılına kadar şampiyonaya katılma zorunluluğu olduğunu da hatırlattı. Şu an FIA'nın yanındaki tek takım Williams gibi görünsede FOTA'nın dışında kalmak ekibi daha ne kadar FIA'nın yanında tutar bunuda bekleyip görmek lazım.

Çaylağın Zaferi {Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Barcelona}

Beklenen kapışma gerçekleşti ve Barcelona Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna ulaştı. Maç öncesinde tahminler genelde Manchester United'in kupayı alacağı yönündeydi ama Barcelona üstün futbolla rakibini devirmesini bildi. Bu maç birçok sorunun cevabını içeriyordu ve bu sorulardan bazıları cevabını buldu diyebiliriz. Bu sezonun en iyi futbolunu oynayan Barcelona önemli eksiklerine rağmen müthiş mücadele gösterdi. Final maçında çoğumuz beklediği futbolu göremedi Manchester United neredeyse varlık gösteremedi bu yüzden Barcelona'nın işi epey kolaylaştı.

Barcelona'da Guardiola ilk öncelikli soru işaretiydi. Çünkü ilk sezonunda bu başarıları göstermesi öncelikle inanılmaz. Chelsea maçında oyuncu değişikliklerini geç yaptığı için eleştirilmişti yani baskıyı kaldırabilecek mi bilinmiyordu. Üstelik Alves, Abidal, Marquez gibi savunma oyuncularıda olmayınca yapacağı tercihler çok önemliydi. Ben Yaya'yı orta sahada oynatıp Cacares'i savunmada oynatmasını bekliyordum ama Yaya stoperde orta sahada Busquets oynadı. Bu hem savunmanın hem hücumun dengesini bozabilirdi ama bunlar olmadı. Manchester hücumlarına hiç geçit vermedikleri gibi kendi futbollarını rakibe kabul ettirdiler. Maç öncesinde diyorduk zaten Barcelona eğer kendi futbolunu oynayabilir, rakibe bunu kabul ettirebilirse ibre onlara dönecekti. Bu da oldu Barcelona seri pas trafiğiyle, kaliteli orta sahasıyla bu maçı kazandı. Göbekten Xavi ve Iniesta rakip savunmanın dengesini oldukça bozdu. Messi ve Henry'de iyi oynayınca Manchester'in en güçlü bölgesi dediğimiz savunması epeyce zorlandı. Guardiola ilk senesinde büyük başarıya imza attı ileriki yıllarda Barcelona'da ekol olabilir. Yani Ferguson-Manchester United olayı gibi uzun yıllar Barcelona'yı çalıştırabilir. Takım sistemini sezon başında inanılmaz kurdu ve bunu devam ettiriyor. Bu sistemede uygun futbolculara sahip. Bu maçtada anladıkki kim oynamazsa oynamasın gidenin yeri doluyor.

Çoğu kimsenin favorisi olan Manchester United'in en büyük güvencesi Ferguson'du. Çünkü buraları çok gördü ve yaşadı, müthiş bir taktisyen. Yalnız bu maçta Barcelona'yi iyi analiz edememiş rakibin güçsüz yanlarına yüklenemedi. Hücumda hiç yoklardı Ronaldo, Rooney ortalıkta pek yoktu. Orta sahası için savunma anlamında çabalasada hücumda yokları oynadı. Ferguson ikinci yarıda orta sahayı güçlendireceğine forveti çiftledi böylece üstünlük iyice Barcelona'ya geçmiş oldu. Orta sahada oyun düşünce maç orada gitti diyebiliriz.

Messi mi Ronaldo mu tartışmaları bu maçta büyük boyut kazanmıştı. Çoğu kişi bu iki futbolcuyu karşı karşıya izlemek için aslında bu eşleşmeyi istiyordu. Messi çok etkili olmasına rağmen Ronaldo yeterince etkiyi gösteremedi. Tabi futbol takım oyunu bireysel futbolcular anlık maçı çevirebiliyor ama komple maçı tek başına çeviremezler. Barcelona Messi'yi doğru kullanınca yalnız bırakmayınca bu maçı kazandılar.

Şampiyonlar Ligi finalini geride bıraktık. Finale kadar birçok güzel maç izledik. Yalnız bu final beklentilerimizi karşılayamadı. Manchester United beklenenin altında kalınca Barcelona resitali izledik. Bütün sezonu ele aldığımızda dünya üzerinde en sistemli en iyi futbolu gösteren Barcelona hak ettiği şampiyonluğu kazanmış oldu.

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir